Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

MAHCUBİYET

MAHCUBİYET

Yedi anahtarlı bir kadındım. On yıllar sonra evim bana anahtarsız teslim edilip döndüğümde yatak odamda çürüyüp tahtada resim gibi şekil almış bir köpek ölüsü gördüm.

Devamını Okuyun  
Gül/Erdem OCAK

Gül/Erdem OCAK

Gülün anlamları ne kadar güzel; yanak dudak yüz bir de peygamberle, sevgili demek. Benim gibi adamın peygamberle pek işi olmaz. Benim işim gülün diğer anlamlarıyla. Sevgili; yanak, dudak ve yüzle. Gülen güzel gamzeli bir yüzle yada gülen güzel gamzeli sevgilimin yüzüyle.

Devamını Okuyun  
Bir Ben Bir Düş/Gülru ÖZTUNÇ

Bir Ben Bir Düş/Gülru ÖZTUNÇ

Galiba intihar edeceğim yakında. Bir masal anlatacağım. İçinden uzun yollar geçen. Ve bir sürü yaz ve kış ve baharlar bitmek bilmeyen. Sonra da şu kayıkların altına kıvrılıp ayılamayana kadar içip öleceğim. Sen mi Evet, ben.

Devamını Okuyun  
Sınırlar Kapalı/Erinç Büyükaşık

Sınırlar Kapalı/Erinç Büyükaşık

Dünya vallaha da billaha da küçük. Koca bir köy misali. Boğuntulu, kesik kesik uykulardan biri daha. Bekar odasının kesif rutubet kokusu...Onlar... Karşıdaki ranzada altlı üstlü battaniyelerine gömülmüş Faruk’la Ziya. Oldum olası öyleydi sanki. Kıyım denen gökten zembille inmemişti ya. Cep radyosundan ağır, tumturaklı bir ezgi yayıldı. Ziya, kapatmayı unutmuş radyoyu gece gece. Pilini değiştirmemiş besbelli, cızırtılı çıkıyor ses. Atletin griye döndüğünü fark etmişti vücudundan ekşi ter kokusu odaya yayıldığında. Kirlileri yıkatmalı karşı sokaktaki kuru temizlemeciye. Kirini, terini atası var bir haftadır. Buz gibi soğuk suda yıkan yıkanabilirsen.

Devamını Okuyun  
Bayramlık /Filiz ÖZDEMİR

Bayramlık /Filiz ÖZDEMİR

Burun deliklerinden; minik bir başparmak öyle umursuz sırıtıyor.Acınası değil, kahkahayla gülünesi. Bakmaz kimse kimsenin ayağının parmak ucuna,ayağa değil, başa bakarız .Göze,yüze,saça.

Devamını Okuyun  
Akşam,Ölüm, Sardunyalar/ Erinç BÜYÜKAŞIK

Akşam,Ölüm, Sardunyalar/ Erinç BÜYÜKAŞIK

Kendi ellerimle ördüm bu ağı bu apartman dairesinde. Tıkış tıkış ev. Ağlarıma takılı tüm anılar mezarlığım. Özenerek, inceden inceye attım her düğümü. Söyleniyordu bir başına kaldığında kendi kendine. İyice kızıyordu bu hayıflanmalarına. Yarı açık tutuk evine hoşgeldiniz. İstese de çıkamaz evden dışarı.

Devamını Okuyun  
Deli Ağlatan Diyarı/Erdem OCAK

Deli Ağlatan Diyarı/Erdem OCAK

Sabah ezanı alır götürür beni, sevdiğimi gördüğüm yola. “Mahur Beste” çalınca içtiğim acı tütünün koca filtresi gelir aklıma. Montumun naylon astarına dökülen tütün taneleri gelir. Fenerin maçı, kapalı Kadıköy yolları. Uzun yolda dinlenilen müzik, bir kameradan bakmamızı sağlar hayata adeta bir filmin karakteri olurum. Kendi filmimin. Kalasla bakışırız çoğu zaman.

Devamını Okuyun  
GÜNLERDEN CUMARTESİ /   Gülru ÖZTUNÇ

GÜNLERDEN CUMARTESİ / Gülru ÖZTUNÇ

Sokağa açılan. Gri ve kilitsiz. Hantal ve ağır. Ayak izleri ile dolu merdiven. Merdivenin kırık basamağı. Hadi, diyor her durduğunda.

Devamını Okuyun  
İncir Ağacı/Münire ÖZGENCAN

İncir Ağacı/Münire ÖZGENCAN

Yaz başı… Sıcak. Rüzgâr esmiyor. Rüzgâr. En sevdiğim. Beyoğlu’nda bir bahçe. Bahçeden taşan sesler… Sesler hep… Havuzun şırıltısı. Gülüşmeler sonra. Dinliyorum. “Akşam olmak üzere, gölgeler uzamaya başlamış.” dedi Sofi. “ Akşamsefaları açmış mı?” diye sordu şen sesiyle Anna.

Devamını Okuyun  
Bankta Üç Kadın/ Özlem TÜM

Bankta Üç Kadın/ Özlem TÜM

Mevsim kimsesiz kalmış. Kalabalıktaki kimsesizlik en yorucu olanı değil miydi? Mevsim baharın ilk günleri, gökyüzü hepimize yeter. Kırmızı şapkası siyah düz kumaş, dizlerinde elbisesi ile sahildeki banka oturdu. İki yabancı kadının yanına. Diğer uçta oturan kadının saçları atkuyruğu, yüzünde belli belirsiz makyaj. Yaşını tahmin etmekte zorlandı. Ortadaki kadın Çatık kaşlı, yüzünü kaplayan siyah güneş gözlüğü, avucunda bir tutam saç. Kırmızı şapkanın hikâyesini sormuşlar gibi anlatmaya başladı. Uzun zaman oldu, yosun gözlü ile tanışmamız. Tanışıklığımızın ilk yılı.

Devamını Okuyun  
UZUN SOKAĞIMIZIN KISA ÖYKÜSÜ /Gülnar KANDEYER

UZUN SOKAĞIMIZIN KISA ÖYKÜSÜ /Gülnar KANDEYER

Sabahın ilk ışıklarıyla canlanırdı mahallemiz. Yaz tatili demek, kahvaltıdan önce bir tur oyun demekti. Yıl boyu yorulan annelerimiz, yaz tatilinin tadını çıkarmak için sabahın erken saatlerinde uyanmak istemezdi. Sanki okula giden onlardı. “Bari karneleri de annelere verseler.” derdik ve gülerdik. Bizler, yani mahalle arkadaşları, aramızda anlaşırdık ve onları rahatsız etmeden sokak oyunlarımızı oynamaya karar verirdik. Mahalle dediysem, öyle kocaman bir alan gelmesin aklınıza. Bizim mahalle, upuzun bir sokaktan ibaretti.

Devamını Okuyun  
Kalemin Kelamı /Gülnar KANDEYER -

Kalemin Kelamı /Gülnar KANDEYER -

Küçük kız, okumayı yazmayı öğrenmek uğruna çektiği sıkıntıya değip değmediğini düşünecek kadar olgunlaşmamıştı. Fakat annesi, övüncünde kendine pay çıkarıyordu. Neredeyse mahallelinin tüm mektupları bu küçük kızın kaleminden çıkıyordu.

Devamını Okuyun