Gökyüzüne uzattı bakışlarını. Bir dilek dilemek istiyordu göğün ortasına yerleşen ama asla ve asla görünmeyen ak sakallı dededen. Çocukluğundan bu yana kulaklarına dolan anlatı bu ise, neden isteğini yapmasındı. Kimi zaman bir yıldızın peşine takılıp kayması da istenirdi. Masallar gibi. Tarla gibiydi zihni. Bir ordan bir burdan, bir sağdan bir soldan.
Devamını OkuyunCumbalardan,kapı aralarından bakan insanlar, kente gelen insanları o denli kanıksamışlar ki hemencecik dost oluveriyorlar. Başlıyorlar dilleri döndüğünce bilgi vermeye. Tüm evlere dokunmak, okşamak geçiyor içimden. Onlar tarihin, geçmişin dilsiz tanıkları. Neler gördüler, neler yaşadılar... Halkın tek şikâyeti, dış görünüm dışında onarıma izin verilmiyormuş.
Devamını OkuyunHanım gelinin ağlamasını içerlemişti. Biraz uzaklaşınca geri döndü Hanım gelinin yanına. ”Artık ağlama.“ derken gözyaşlarını da tutamadı. Teselli etmek için gördüğü bir rüyayı anlattı. Rüyamda; “Karakuz’dan köye gelirken tipiye yakalandım. Tipi de göz gözü görmüyordu. Tam umudumu kesmişken bir genç çıktı karşıma. ”Kimlerdensin”dedim.”Hanım'ın oğluyum. “dedi. O kadar sevinmiştim ki çığlıkla uyandım.” dedi ve ayrıldı.
Devamını OkuyunMurat kaldığı yerden “Şimdi bir başka önemli konu da mevsim, yaz mevsimi gözlemler, plan yapmalar, tatbikatlar için daha uygun olurken operasyonunuz için en önemli zamanlar kış dönemleri. Hem daha sakin olur, hareket az olur işlerinizi daha rahat görürsünüz. Bir de üzerinize giyeceğiniz rahat paltolar, pantolonlar işin bitiminde çok işinize yarayacak.
Devamını Okuyunİti bağlasan durmaz bu evde, diye ilenmişti analığı geçen sene geldiklerinde. “Ander gaybana, andır galasıca.” diye ilendi Ahmet'e. Şu zavallı uşaklara da yazık, diye tersledi babamı. Babam susturmaya çalıştı analığı. Galuk galasıca kalaydın da şu oğlana kaçmayaydın diye kızıp duruyordu babam da. Üçüncü, oğlan olacak, rüyamda gördüm, dedi Ahmet. Nur yüzlü bir adam ilişmiş rüyasına. Oğlana iyi bakın, dedesinin adını verin hele.
Devamını OkuyunBir sığırcık sürüsü çeper oyuklarına sığınmaya çalışıyor, köpekler dört ayağını bir noktada birleştirip çeper diplerine iyice sokuluyorlardı. Tipi bir mermi gibi çarpıyordu, her şeyin gövdesine. Pencere camını silmeyi bıraktı, usulca kalbine doğru çekti gözlerini.
Devamını OkuyunÇantasından bıçağını alıp dalın zayıf kısmını kesecekti ama eldivenlerini çıkarması gerekiyordu. Soğuktan hissetmediği dudaklarını ellerine doğru uzattı, araladı, dişleriyle sağ el işaret parmağından eldiveni yukarı doğru çekti, çantayı açtı ve bıçağı alarak yürümeye başladı. Bir adım, iki adım... kara bata çıka yürüyordu.
Devamını OkuyunBazı hâller ve bazı duruşlar vardır ki, fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusu gibidir. Üşüşür burnunuzun deliklerine. Dil suskunlaşır o vakitlerde. Haykırış boğaza takılır. Gözler buğulanır. Kaybetmek istemeyiz hiç, hediye paketi misali sunulan insanları ömrümüzde.
Devamını OkuyunZilin çalmasına beş dakika var. Kapıda birikecek birkaçı yine. Erkenden çıkana ödül var sanki. Ayşe, Murat’ın omzuna sertçe dokunuyor. Gözlerini güç bela açıyor o an. Masadaki boş kâğıda koca bir daire çiziktiriyor zil çalmaya yakın. İçini bir hınçla karalıyor. Hâlâ almadı nöbetçi sınıf defterini. Bir an göz göze geliyor Murat’la. Valla hoca, bizim valide gidici diye ağlak ağlak dolanacak değildim okulda.
Devamını OkuyunKızımızın böyle geçe kalması, onun ve tayfasının paraları tomar tomar elden geçirdikçe gözleri doymaz mı olmuş ne? Rakamlara bak abi hayal bile edemiyorum. Ben ki koca koca banka kurmuş, tüm ülkede hatta Avrupa da parlatmış, adını duvarlara yazdırmış, sonra da içini boşaltmış ben bile bu kadar parayı lüpletemedim. Bu kadar gözlerini boyayamadım insanların, çok kısa sürede patladı bizim olay.
Devamını OkuyunKareli kasketi ve kül rengi paltosunun üzerinde parmaklarını usulca gezdiren Hemera Hanım, yitirilmişlik duygusunu tüm varlığıyla hissediyor, Zeynel’in bilinmeyen akıbetini, döktüğü gözyaşlarının sıcaklığında hissetmeye çalışıyor.
Devamını OkuyunTorun bağırır, dede görünmez değil görünüyor. Odura orda kara bir bulut gibi duruyor okulumuzun, işimizin, evimizin, tarlamızın ağaçlarımızın(…) üstünde. Televizyonda senfonik türküler eşliğinde uzaya gezi mekiği gönderme töreni vardı.
Devamını Okuyun