İlk zamanlar gerçekten benim oyuncaklarımla onun yönettiği, birbirimize rolleri dağıttığı eğlenceli oyunlar oynuyorduk. Zamanla arkadaşlarımla oynadığımız evcilik oyunlarımız hakkında sorular sormaya başladığında daha az oyuna, daha çok konuşmaya vakit ayırmaya başlamıştık.
Devamını Okuyun“Olmuyor” dedi gözlerini gözlerinden uzaklaştırarak. Restoranın duvarındaki çiçek motifine takılı bakışları üzgündü. Harfler boğazına kuyruğa girer gibi dizilmişlerdi.
Devamını OkuyunEve doluşan köyün genç kızları, merakla sormuşlar babaanneme: “Kız Fadime, senin adam hangisi?” Kınalı elleri kanaviçe perdeyi hafifçe aralamış. Evin önündeki tarlayı süren iki pehlivandan uzunca olanına işaret etmiş: “Şu esmercesi olacak herhalde. Zifiriydi oda, seçemedim.” demiş.
Devamını OkuyunBen adını 'Fuar Kütüphanesi' koydum. Çöp ev beklerken böylesine emek harcanmış, konumlarıyla evden giden bireylerin yerlerini almış malzemelerin her gün düzenli olarak tozunu aldığını söylüyor. İçim burkuluyor ve yaşam boyu unutamayacağım dersimi alıp uzaklaşıyorum evden.
Devamını OkuyunKararlı bakışlı, uzun boylu esmer çocuklar pullamaya çıkmışlardı. Sokak başında uzun ince gölgesini görüp korkmuşlardı, korkuları geçince saklandıkları yerden çıkıp yaklaştılar. Bu kente geldiğinden beri ilk defa gaspçılarla burun buruna geldiğini düşündü korktu. İlk yaklaşana canımdan başka alacağınız bir şeyim yok dedi.
Devamını OkuyunBakışlarındaki gizemi çözmeye çalışıyorum. Kanayan bir yaradan akan kana benziyor bakışları. Bana yönelen bakışların ardındaki boşluğu, korkuyu, yalnızlığı, bekleyişi çözmeye çalışıyorum. Bakışları üzerimde hissettikçe, fotoğrafı anımsadım. Tozlanan, solan, unutulmaya başlayan fotoğrafı.
Devamını Okuyunİnsanlar sırf zevk uğruna ona ve onun gibilere acı vermekten hiç çekinmiyorlardı. İnsanlardan bu yüzden uzak durmaya çalışıyordu. Ağır adımlarla sokağın başındaki çöplüğe doğru yürüdü. Patileriyle çöpleri karıştırmaya başlamıştı yine. Çöplerde yiyecek daima bir şeyler olurdu. Çünkü insanlar yiyebileceklerinden daima fazla bir şeyler alırdı ve yiyemediklerini daima çöpe atarlardı.
Devamını OkuyunDerin bir sızı, geçmeyen bir ağrı, o yok oluş, o sarsıntı, o uçurum, o vazgeçiş, o zayıflık, o tedirginlik, o endişe, o merak, o heyecan, o coşku, o kaçış, o dönüş, o zehir, o delilik, o tuzak, o cellat, o zalim haz, o sarhoşluk ve o tılsımın önünde, diz çöküyordum.
Devamını OkuyunYine evham yapıyor bu iki kocakarı, diye söylendi çadırın önünde volta atarken. Sigarasından bir nefes daha çekti. Oğlan iyiyim dedi ya, birkaç ay içinde izne de gelir muhakkak. Üç metre kar anacığım kimi zaman, küreklerle yol açtık kendimize ilerlerken, hele tipide siperde beklemek en zoru, acı soğuk derdin ya memleketin kışı için anacağım. Bu öyle böyle soğuk değil. Çivi gibi. İçlik bile para etmiyor çoğu kez. Ateş yaktık geçen, bizi kuşatan kar dağı eridi sanki ateş büyüdükçe. İçimiz ısındı azıcık.
Devamını OkuyunMurat gözlerini patlatarak, yanlış duyduğunu düşünerek şaşkınlıkla “Sen rüyada mısın ya da biz yanlış mı duyuyoruz. Biz kim banka kurmak kim. Bize iyi hâl kağıdı bile vermezler. Kafa kağıdımızda kim bilir neler yazıyordur?“ “Siz orasını hiç ama hiç merak etmeyin, ben her şeyi ayarlarım. Minareyi çalan kılıfını hazırlarmış diye boş yere laf etmemiş atalarımız.
Devamını Okuyun“Sen yeter ki yola düş!” diye tekrar ettim kendi kendime. Melodik bir içselleştirme yaratmalıydım ruhumda. Sesli düşünceler bir kambur misali sırtımda. Komodinimin üzerindeki aynada siluetimin nasıl da puslu ve bulanık gözüktüğünü tam da o anda fark ettim.
Devamını OkuyunTeknoloji çok örseledi büyük insanlığı; çürüttü, kemirdi, eritti ve savurdu. Büyük insanlığın bilinçli üyeleri bu durumdan çok şikayetçi lakin güçleri yetmiyor.
Devamını Okuyun