Özgürlük tutkunları ile efendiler arasındaki en önemli fark; kölenin güce ulaştığında, özgürleştiğinde zorbalık illetine yakalanmamasıdır. Zorbalaştığında efendisinden hiçbir farkı kalmaz. Özgürlük tutkunu ve savaşçısı erdemi asla elden bırakamaz, bırakmamalıdır.
Devamını OkuyunKocaman bir hüzün çöktü ninesi bunu söylediğinde. Şimdi kilometrelerce uzaklara göç etti tüm aile. Kurumuş gölü, çorak toprakları, kocamış heriflerin ölümü beklediği köyü düşününce bulutlandı gözleri, nohut oda, bakla sofa evde ölmek zor geldi yine. İçi sıkıldıkça sıkıldı. Kadının tarlalar, ovalar boyunca kaybolan gözleri mahallede zorlukla buldukları evin küçücük odasında hapsoldu adeta.
Devamını OkuyunHocalarımız bizleri, “Dünya siz çaba gösterdikçe zenginleşecek, ondan alacağınız pay o denli artacak” teziyle motive etmeye çalışırlardı. Yalancı mıydınız, geleceği mi göremediniz sevgili hocalarım. Sizin dediklerinizin hiçbirisi olmuyor. Barış, dünya barışı hayal bile değil, daha da kara günler bekliyor insanlığı.
Devamını OkuyunDünyadaki en büyük güç, ne para, ne iktidar, ne petrol, ne altın, ne şöhret, ne bilim, ne teknoloji, ne nükleer bomba, ne topraktır. Dünyayı yöneten en büyük güç yalandır.
Devamını OkuyunYer altı kaynakları tükenene dek eski bir maden kolonisi olan, daha sonra ise sürgün gezegeni olarak kullanılan Mylov’da, Azim’in ilk günüydü. Cezaevi uzay gemisinin fırlattığı tek kişilik kapsülü, gezegene iniş yapalı daha bir saat olmamıştı. Üzerinde başka bir insan olmayan gezegende, dolandırıcılık suçundan dolayı mahkum olduğu üç yıllık sürgün cezasını çekmek zorundaydı.
Devamını OkuyunSessizlik, konuşup susuyor, en önemlisi de öğretiyordu. İnsan denen varlığın vahşetten, vahşetin ise güçten doğduğunu ve gücün zevk verdiğini, öğretiyordu. Öğrettiği çok yüce birşey daha vardı ki o da hayatın vicdanıydı. Bir köpeğin katıksız mehametini, kusursuzca armağan ediyordu.
Devamını OkuyunAnlam veremediği bir esinti girmişti tam göğsünün ortasına. Gömleğinin düğmelerine ilişen parmakları ilk beraatini vermeye kararlıydı. O susmayan sesi içinden söküp atacaktı. Gömleğinin düğmelerini araladı, iki kolunu da bir sağa bir de sola uzattı. Taze bir genç kız vardıya içerde, dipte, en kuytu köşede... El verdi, verir vermez de firar etti. Ben gülümsedim ona. O gülümsedi gökyüzünde uçuşan kuşlara...
Devamını OkuyunHazır yakalamışken ilhamı paçasından devam mı diyorsun; 'Sıradanlığa heyecan katarsan eğer,' 'Düşünmektense eyleme geçilmeli,' 'Kaf Dağı'nın arkasını görmek istersen?' 'Yola erken çıkana takıl' 'Belki saçma, belki tam yerinde' 'Taş gediğini bulduysa bizce ne ala' Bu son dizelerde sana gelsin, sessiz kendini biri zanneden kibirli.
Devamını OkuyunBağlamın dışında kalan sözcükleri kağıdın bir köşesine iliştirdi. Ölen, öldüren, avcı ve katilin tragedyasını dehşete tanık kalabalıkların balık hafızalı olduğunu biliyordu. Bağlamı o da unutacaktı bir köşeye iliştirmese. “Bir zamanların acı çekmiş halkı kendini yok edenlere benziyor.” Cümlenin altını yeniden çizdi, vurgulama niyetiyle dünya cinayet tarihini gözden geçirdi zihninde.
Devamını OkuyunGecenin hediye faslı bitiyor, torbaları açıyor, irili ufaklı oyuncaklarımı odama götürüyor, komşularımızı mutlu mesut uğurladıktan sonra, ailemin her zaman sona bıraktıkları ve özel olduğuna inandıkları hediyelerini babam elinde getirdi ve sordu: "Söyle bakalım, sence baban ne hediye almıştır sana?"
Devamını OkuyunDil, geçmişi anlamadan anlatmaktan yoruldu. Bilinen ama unutulan bir şey var; büyük yanlışı yaptıran küçük yanlışlar, büyük defteri yazdıran küçük defterdir. Bazen bildiği cevapları terk etmeli insan... Gitmeli...
Devamını OkuyunZaman geçtikçe soğuktan titremelerine engel olamıyorlardı. Kemal’in öksürükleri daha da artıyor, Yusuf ise titreyen bedenine engel olamıyordu. Başka semtin sokaklarında dolanan baba ve oğlu, daha yarısı bile dolmamış el arabasını bir yandan çekerlerken, bir yandan da Yusuf alt ve üst sokaklara girip çıkıyordu.
Devamını Okuyun