Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

Arsız Kızın Halleri/Gülnar KANDEYER

Arsız Kızın Halleri/Gülnar KANDEYER

Parmaklarım uyuştu, daha ne kadar tutmam gerekecek? Ne kadar da ağırmış bu mazgal ızgara. Tutmalıyım, bırakma sakın. Bir kayarsa elimden hiç yaşamadan diri diri mezara girerim. Mezara girsem yine de bir kurtuluş… neler söylüyorum, tövbe tövbe. Tabii ki tutarım. Haydi sen de acele et. Ne vardı bu denli kuvvetli üfleyecek. Bende hata. Seni okula getirende kabahat. Öğretmenimiz haklı mı ne? Kızıyordu kardeşlerin okula gelmesine. Haklı mı? Şimdi zil çalacak. Derse geç kalacağım. Beyaz teninde kalem çekilmiş kaşlarını çatarak konuşur öğretmen.

Devamını Okuyun  
Ruh Tutulması/Erinç BÜYÜKAŞIK

Ruh Tutulması/Erinç BÜYÜKAŞIK

Bu gece kanlı ay tutulması var. Hepimiz kampın tepesinde kayalıklar üzerinde bir köşeye geçip bekliyoruz dağın ardından ayın doğmasını. Kıçımız hiç de rahata değil kayalıkların üzerinde. Kıçımız rahat olsaydı belki de kaçıp gelmezlik buraya. Hepimiz boktan bir kaçış derdindeyiz. Bir süre unutmak isteği bizimkisi.

Devamını Okuyun  
MÜRVER AĞAÇLARININ ALTINDA/Belgin BIYIKOĞLU

MÜRVER AĞAÇLARININ ALTINDA/Belgin BIYIKOĞLU

Ayperi, arabayı sokağın girişine park ettikten sonra moloz yığınlarına söylene söylene yürümeye başladı “Ne yol bıraktılar ne de kaldırım düşüp kalmasam iyidir” ayağıyla yoluna çıkan bir tahta parçasını itekleyip birkaç adım daha attı, bir demir parçasına takılıp tökezledi .“ Neyse bu sefer de ucuz atlattık ! ” Kafası önde kendini kollaya kollaya yürümeye devam etti. Sokaktaki bütün apartmanlar yıkılmıştı, üstelik de plansız programsız. Tozlu,tekinsiz bir karanlık çökmüştü ortalığa. Sesli sesli söylenmeye başladı yeniden “ Ahhh! Saime ahhh! Ne yapsam ne etsem gönderemedim seni bir türlü. Güya bir kahve içip gidecektin, yarın yıkıma başlamasalardı kolaydı, öğleyin gider alırdım ama yıkıma sabah yedide başlanacakmış yaktın beni.”

Devamını Okuyun  
GECENİN SONU/Gülru ÖZTUNÇ

GECENİN SONU/Gülru ÖZTUNÇ

Çünkü İsa Miranda’yı öldürdü. Hem de bir çırpıda. Önemsiz bir kaldırımda. Bıçakla. Sıradan ve sevimsiz bir sokağın ortasında. Sonra hepsi gittiler. Periya, Ekrem. İsa biraz daha kaldı. Sonra o da gitti. Miranda zaten öldü. Çoktandır hem de. Zaten o başka bir hikayede. Ben ise buralardayım. Hep olduğu gibi.

Devamını Okuyun  
Göçebe/Mine KİRİŞ

Göçebe/Mine KİRİŞ

Tüm yaşanmışlıklarını geride bırakıp üç beş parça eşyasıyla yaşadığı izbe yerden bambaşka bir şehre gelmişti Saye. İsminin anlamı gibi amacı sadece ruhunun derinlerindeki gölgeden kurtulmaktı. Yeni insanlar, yeni bir şehir kozmopolit, karmaşık yapısıyla İstanbul onu ürkütse de korkularıyla yüzleşecekti. Cebindeki üç kuruşla kiraladığı yaşamını sürdürebilecek vaziyette gecekondudan hallice olan odaya yerleşti

Devamını Okuyun  
Eylül Kapanı/Gülnar KANDEYER

Eylül Kapanı/Gülnar KANDEYER

Kucağındaki bebeğe sıkı sıkıya sarılmıştı. En büyük korkusu, onu koruyamamaktı. Minik yavru, ana babasının geride bıraktığı hayatından bihaber gülücükler saçıyordu etrafına. Güneşli bir bahar gününde biraz dışarıya çıkmışlardı. Üzerlerine sinen kış yorgunluğunu, savruluş yaralarının bağladığı kabuğu silkelemenin gevşekliği içinde yürüyorlardı. Adam birden yerine çivilenmiş gibi durdu. Geri dönüp karısıyla yüz yüze geldi, ilerlemesine engel oldu. Kalabalık insan selinin duymasından çekinerek karısıyla konuşmak için zihnini toparlamaya çalıştı. Beraber olmalarının huzurunu yaşarken şimdi kapana kısılmış hissediyordu kendisini. Hem de masum bir canı da tehlikeye atmanın vicdan azabı içindeydi. Islık çalar gibi kadının yüzüne üfledi adeta.

Devamını Okuyun  
Kırmızı Saç/Özlem TÜM

Kırmızı Saç/Özlem TÜM

Şarap kadehi elinden düştü. Beyaz mermere sıçrayan şarap,kadının gizini ortaya çıkaracak kadar gürültülüydü. Kadın kocaman kahkaha attı. Gizlenecek o kadar büyük sır vardı ki. Kahkahası tüm yalanlarını örtecek kadar gürdü. Elinden sıçrayan kadehin tuz buz olmasını görmezden geldi.

Devamını Okuyun  
Duvardaki Kan/Özlem TÜM

Duvardaki Kan/Özlem TÜM

Küçük odanın duvarında asılı yağlıboya tabloya en sonunda veda ettim. Çerçevesi kırılmış. Rengi solmuş. Yağlı boya evin köşelerinde yaşadı. İlk evde çalışma odasındaydı. Taşındıkları evde girişte arka tarafa bakan duvarda asılıydı. Eşref Bey'i, arada tabloyla konuşurken bulurdum.

Devamını Okuyun