Sevgi Soysal ‘ın Tante Rosa’sı/Tuba KIR

“İnsanları sevmemeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, ,içmeyi, sevişmeyi, ölmeyi…”

 Tante Rosa on bir yaşında Sizlerle Başbaşa dergisinde Kraliçe Victoria’yı süvari kostümleri içinde görür ve at cambazı olmaya özenir. Fakat bir gün gösteri esnasında çadırda yangın çıkar ve at cambazının atın altında çiğnendiğine tanık olur ve bu kararından cayar.

Rahibe okuluna giden Rosa, prenses olduğu için kurallara uymaması gerektiğine inanmaktadır. Sık sık su içmesi bile arzularına gem vuramayan günahkâr bir tavır olarak nitelendirilen bu okulda göze batmaktadır. Çok soru sorduğundan mutfakta bulaşık kurulama cezası alır ve rahibelerin yaptığı çöreğe yaşadığı şehirde “oğlan çükleri” dendiğini söylediğinden dolayı okuldan atılır.

Rosa, genç bir kızken komşunun oğlundan hamile kalarak ilk evliliğini gerçekleştirir. Rutinden sıkıldığından sebep yedi yıllık kocasını ve iki çocuğunu terk eder. Gittiği kentte bir kemancıyla tanışır ve tekrar evlenir. İki çocuğunun babası ve kocası aniden ölünce üçüncü kez evlenir ne yazık ki o da boşanmayla sonuçlanır.

“İnsan geçmişini unutabilir. Geçmişte hiçbir acıklı ya da sevinçli olay yaşamamış olduğunu sanabilir.” 

Geçinebilmek adına gazete bayiliği yapar, mezar bakım hizmeti verir, evini pansiyona çevirir, vestiyer olur, tuvalet önünde durur, genelevde kasiyerliğe başlar, büfe açar, şişe toplar öyle ya da böyle bir şekilde geçimini kazanmayı başarır.

Tren penceresinden etrafı izlerken ölür Tante Rosa. Annesine öfkeli çocukları, en ucuz işlem yakılma olduğundan cenazeyi yaktırır ve Rosa’nın siyam kedileri külleri devirerek üzerine işerler. Sevgi Soysal kahramanına, kendi gibi değişik bir son kurgulamıştır.

“Hayat bir denizdir, yüzme bilmeyen boğulur. Kolay mı boğulmak? Boğulmak herkesin üstesinden gelebileceği bir şey değildir. Herkesin sadece bir kez boğulma hakkı vardır.”

İlk baskısı 1968’de yayınlanan kitap, birbirine bağlı kronolojik olarak sıralanmış on dört öyküden oluşuyor. Hikâyesi, on bir yaşından ölümüne kadar olan süreyi kapladığından Bildungsroman , Alman edebiyatında bireyin oluşum dönemini ve sonucunu ele alan edebiyat türü,  olarak kabul ediliyor. Eser 1991’de sinemaya da uyarlanıyor ve ödüle layık görülüyor.

Sevgi Soysal, Tante Rosa’yı anneannesi, teyzesi ve kendi sorunlarını gözlemleyerek ve sentezleyerek oluşturmuştur. Daha ziyade teyzesini rol model aldığı da doğrudur. Yarattığı karakterin hemcinslerine göre hayattan beklentisi çok farklıdır. Sorgulayan, hatalarıyla yüzleşebilen, seçimlerinden pişman olduğunda bırakıp gidebilen aykırı bir kadındır. Uyanan bir kadındır aslında. Kilise papazı, kocası, diğer kadınlar aforoz ederler onu. Başkaları ne der, diye düşünmeden, korkmadan yaşaması ürkütür toplumu.

 Yazar, kahramanının küçükken prenses olma isteğini, ataerkil toplumlarda kız çocuklarının kurtarıcı bir erkek beklentisiyle büyütülmesine bağlıyor. Geçmişten günümüze değişen, gelişen pek bir şey yok. Hâlâ kız çocuklarından büyüdüklerinde hem prenses, hem de iyi bir eş, fedakâr bir anne, örnek bir kadın kimliklerine bürünmesi bekleniyor. Kitap, yayınlandığı dönemde, kahramanın Alman asıllı bir Hristiyan olmasından dolayı olumsuz eleştirilere maruz kalmış. Bizden değil, örfümüze âdetimize uymuyor, diye hoş karşılanmamış. Oysaki kadınların ortak sorunlarını ve uygulanan baskıları kaleme almış Soysal. Hangi dine ya da ırka mensup olursa olsun farkındalığı olan, isteklerinin ardından cesurca koşan, toplumun kadınlara biçtiği rolleri ret edip dilediğince hayatını sürdüren bir anti kahraman Tante Rosa. Ayrıca öykülerde karşımıza çıkan ve Rosa’nın elinden düşürmediği  Sizlerle Başbaşa dergisi, kahraman için kutsal bir kitap gibi. Hatta dergiyi tüm kutsal kitaplardan daha üstün tutuyor.

Sevgi Soysal, 1936’da Selanikli bir babayla Alman annenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geliyor. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde bir süre arkeoloji okuyor. Ankara Radyosu’nda çalıştığı dönemlerde toplum karşısında bireyin tedirginliğini öne çıkaran “yeni gerçeklik” akımından izler taşıyan öyküler yazıyor. Bu arada Haldun Dormen’in yönettiği “Zafer Madalyası” oyununda rol alıyor. İlk öykü kitabı Tutkulu Perçem 1968’de, TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü aldığı ilk romanı Yürümek  1970’de çıkıyor. Fakat müstehcenlik gerekçesiyle aynı yıl toplatılıyor ve yazar kısa bir süre hapse giriyor.

TRT program uzmanlığı görevinden de ayrılmak zorunda kalıyor. Siyasi nedenlerle tekrar tutuklanan Soysal, Yenişehir’de Bir Öğlen Vakti romanıyla Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanıyor. Yakalandığı kanser hastalığı sebebiyle 1976 yılında İstanbul’da vefat ediyor

Kırk yıllık kısacık ömrüne birçok kıymetli eser sığdıran yazarın bu kitabı en sevdiklerimden biri. Tante Rosa benim aykırı ama sevimli karakterim.

Sevgiyle…