Odadaki karmaşa bir an boğucu geldi ona. Sanatçı tayfasının bir yanı da istifçiliği diye geçirdi zihninden. Hararetli bir konuşmanın ortasında zihnindeki sorular loş, gün ışığının yarım yamalak girdiği odanın içinde geziniyordu.Sağdan soldan estarabim halleri olsa gerek dedi içinden. Millet bu meredi pof pof mahalle bitirimleri gibi içiyor ya, sahiden katlanamıyorum, diye söylendi Elçin. Amerika’dan yeni gelmiş kız. Teksas’ın bizim kırsallara benzediğini anlatıyordu habire.
Devamını OkuyunLütfiye salonun balkonunda bir oturuyor bir kalkıyordu. İçi içine sığmıyordu. Havanın nemi ile nasıl baş etmeliydi? Göğsünden alevler çıkıyor gibiydi, hararetini gidermek için ne yapacağını bilemiyordu.
Devamını OkuyunKarnını balkonun demirlerine dayayıp başını aşağı sarkıttı. Kapıdan çıkar çıkmaz güya çaktırmadan izleyecek Ömer Efendi'yi. Adamın hangi yöne gideceğini, sol eline göre daha ufak kalmış sağ elini bir çırpı şalvar pantolonun cebine atıp telefonunu çıkaracağını, uzun uzun cümlelerle konuşarak yolun sonuna varacağını, yolun sonunda sağa kıvrılarak bütün cismiyle kaybolacağını…Yutkunmadan tuttuğu tükürüğü ağzının içinde çevirip durdu. Git bakim git, yine hangi karının koynuna gideceksin.
Devamını OkuyunBu gece kanlı ay tutulması var. Hepimiz kampın tepesinde kayalıklar üzerinde bir köşeye geçip bekliyoruz dağın ardından ayın doğmasını. Kıçımız hiç de rahata değil kayalıkların üzerinde. Kıçımız rahat olsaydı belki de kaçıp gelmezlik buraya. Hepimiz boktan bir kaçış derdindeyiz. Bir süre unutmak isteği bizimkisi.
Devamını OkuyunÇünkü İsa Miranda’yı öldürdü. Hem de bir çırpıda. Önemsiz bir kaldırımda. Bıçakla. Sıradan ve sevimsiz bir sokağın ortasında. Sonra hepsi gittiler. Periya, Ekrem. İsa biraz daha kaldı. Sonra o da gitti. Miranda zaten öldü. Çoktandır hem de. Zaten o başka bir hikayede. Ben ise buralardayım. Hep olduğu gibi.
Devamını Okuyunİçindeki kuşkuları, korkuyu atıp bir cerrah titizliğinde ceseti kesmeye başladı. Kanlı elleriyle organları yokladı. Çürümemiş daha. Ölü diriltenler üç gün önce yoksullar mezarlığına sessiz sedasız gömülen biri olduğunu söyledi çuvaldakinin. Az para istemediler cesedi satmak için Henry’e. Londra sokakları tekin değil, cinayetler, salgınlar kuşattı şehri. O izbe, kör karanlık sokakta yürürken bıçaklamışlar kadıncağızı. İlerdeki rutubetli odalardan birinde yaşayan fahişenin biri olmalı. Belki bardan çıkan sarhoş takımından biri musallat oldu kadına, ya da müşterisi…
Devamını OkuyunŞarap kadehi elinden düştü. Beyaz mermere sıçrayan şarap,kadının gizini ortaya çıkaracak kadar gürültülüydü. Kadın kocaman kahkaha attı. Gizlenecek o kadar büyük sır vardı ki. Kahkahası tüm yalanlarını örtecek kadar gürdü. Elinden sıçrayan kadehin tuz buz olmasını görmezden geldi.
Devamını OkuyunKüçük odanın duvarında asılı yağlıboya tabloya en sonunda veda ettim. Çerçevesi kırılmış. Rengi solmuş. Yağlı boya evin köşelerinde yaşadı. İlk evde çalışma odasındaydı. Taşındıkları evde girişte arka tarafa bakan duvarda asılıydı. Eşref Bey'i, arada tabloyla konuşurken bulurdum.
Devamını Okuyun