Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

BORÇ/Oğuz KARTAL

BORÇ/Oğuz KARTAL

“Hoş geldiniz efendim, rezervasyonunuz var mıydı?’’ dedi, kapıda müşterileri karşılamakla görevli kadın. “Hayır, maalesef.” diye cevapladı, yirmili yaşlarının sonunda, uzun boylu, iyi giyimli ve güleç yüzlü adam.

Devamını Okuyun  
Mahcup Şakayık/Meral KUTLUĞ

Mahcup Şakayık/Meral KUTLUĞ

Korkuyorum. Ben yazın susuzluğa asla dayanamıyor, hemen buruşup kuruyorum. Ya hastalanırsa, ya hiç bahçeye çıkamazsa... Gelen gideni de pek yok. Genellikle yalnız. Aslında hepimizi seviyor, özellikle de beni. Geçen yıllarda toprak bir saksıda yaşıyordum. Bir gün kediler beni balkondan yere düşürdü, saksım kırıldı. Zavallıcık o kadar üzüldü ki ne yapacağını bilemedi. Hemen bahçedeki plastik çöp kutusunu boşaltıp beni, kökümü incitmeden oraya yerleştirdi, üzerime gübreli toprak doldurdu, su verdi. Çabucak toparlandım. Günlerce gelip beni kontrol etti iyi miyim, diye.

Devamını Okuyun  
Güne Bakan/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Güne Bakan/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Yanımızda olanlar hayli hayli yeterliydi. Geride kalanlar ise tıkırtı sesleri... Velhâsıl sizler ve bizler tüm sesleri kabullenircesine kucak açıyoruz, iki kolumuzu da gere gere. Gerekli ya da gereksiz tartışması ise tam bir muamma.

Devamını Okuyun  
Leş/Erinç BÜYÜKAŞIK

Leş/Erinç BÜYÜKAŞIK

Kapalı bir sonsuzluk içinde akarsunun kıyıcığına ulaştı sonunda. Orman bir labirent gibi uzanıyordu. Sürü uzakta. İzini kaybettirdi muhakkak. Leşin üstünde tepinen bir iki sırtlan ürkerek kaçtı gri kurdun yakınlarından. Toynaklarıyla leşi yokladı hayvanlar kaçışınca. Sürüden çok uzakta şimdi. Reddedilen açlıktan ölmeyi kabullenir. Büyük heybetli katilin ilk avı değildi bu ceylan. Yavruyu kanlı ve keskin dişleriyle öldürdüğünde uzaktaki sürünün ormanda bir gölge gibi beklediğini düşündü. Sonsuz mavilikte tek tük evlerden yükselen dumanları izledi. Ötelerde bir savaş oldu. İnsanlar arasında. Cesetleri bıraktılar savaş meydanında. Leş yiyicilere kaldı ölü askerler. Ormanın yakınlarından geçen muzaffer ordunun yorgun yürüyüşünden ürktü bunları düşünürken.

Devamını Okuyun  
Ah O Şarkılar!/Yücel KARTAL

Ah O Şarkılar!/Yücel KARTAL

Buz gibi bir hava... Akşamın geç saatleri... Boğaz’dan gelen sert rüzgâr açıktaki yüzleri, kulakları ısırarak yalıyor. Böyledir İstanbul'un soğuğu. Bilen bilir. İnsanın içine içine işler. Kuru ayaza benzemez. Denizden esen poyraz sıkı giyinsen de insanın ciğerlerini deler adeta.

Devamını Okuyun  
Sıradaki/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Sıradaki/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Tavanın beyazına kilitlenen gözlerim zaman kavramını yitirmiş gibiydi. Zifiri karanlıkla başlayan gece, sabah ezanına dek sürerken gözlerim inat edercesine tavandan ayrılmıyordu. Beyaz bulanıklaşmış beje dönüşmüş, hatta bir tutam griye bürünmüştü. Zihnim uykusuzlukla birlikte arıza vermişti çöl ortasında serap gören insan misâli.

Devamını Okuyun  
SIĞINAK/Erinç BÜYÜKAŞIK

SIĞINAK/Erinç BÜYÜKAŞIK

Vondelpark’ın girişine “Yahudilerin Girişi Yasaktır” tabelaları asıldı. Sinemalara, plajlara, hayvanat bahçelerine, kahvelere, yüzme havuzlarına, kütüphanelere de girmemiz yasak. Geçen şubatta Thomas’ın ailesini Schoorl’a gönderdiler. Kampta en ağır işleri yaptırıyorlarmış gidenlere. Sessizce dinledi Abraham. Boş Aşana’yı sığınağımızda kutlayacağız. Şabat’ta yaptığı halla ekmeğini pişirecek Anna. Zavallı kızın yüzünde kurtulacağımıza dair o bitmez tükenmez umut.

Devamını Okuyun  
Lil ve Cid/Emine AYDOĞDU

Lil ve Cid/Emine AYDOĞDU

Cid dalıp gitmişti; uzak diyarlarda dolaşıyordu. Lil, sigarasının dumanını yüzüne doğru savurdu. Lil’in sıcacık soluğu, onu kendine getirmeye yetti. Çöp yığınlarının arasından seke seke yürüdüler. Geceleri ereksiz sokağa çıkanların, pusulasının olmadığını ikisi de biliyordu.

Devamını Okuyun  
“ZAMAN”A NAZİRE/Yücel KARTAL*

“ZAMAN”A NAZİRE/Yücel KARTAL*

Demek zeytinlik bu mevsimde böyle oluyormuş. Anlaşılan onlar da üşüyor mevsim değişince. Sanki her biri, bir iki metre uzağındaki ağaca sarılmak ister gibi… Evet, üşüdüm. Çok üşüyorum. Hem de onca kar boran görmüş olmama karşın… Burnumda eski kokular… Siyah beyaz fotoğraflar… Tangolu düğünler…

Devamını Okuyun  
Ada 412/Ruhşen Doğan NAR

Ada 412/Ruhşen Doğan NAR

Çocuklar kürek çekmekten yorulmuş dinleniyorlardı. Bir şeylerin ters gittiğini ilk fark eden, on yaşındaki Hasan olmuştu: “Eyvah anne, bot su alıyor. Bak, su dolmuş hep…” İki kadın kürekleri bıraktı. Hasan’ın annesi Fatma, elleriyle botun zeminini yokladı. Epey su birikmişti.

Devamını Okuyun  
Hiçbir Hayat/Erinç Büyükaşık

Hiçbir Hayat/Erinç Büyükaşık

Vapurdaydılar. Gün batmak üzere. Ufuk kıpkızıl. Sultanahmet, Ayasasofya karşılarında. İlkokulda öğretmenin zorla okuttuğu o masal kitabındaki şehirleri andırıyor. Vapurun açık tarafındalar ikisi de. Yorgun, tüm sokakları arşınladılar abla kardeş. Kız omzundan indirip kardeşinin yanına yerleştirdi akordeonu. Seyredaldılar martıları, denizi, koskocaman şehri. Kızın gözleri yanı başında duran gazeteye ilişti. Bol resimlilerinden. Okunup bırakılmış. Bir cinayet haberi. On altısında kızı üvey babası cinnet anında beylik tabancasıyla vurmuş. Kızın ölü, soğuk bedeni, yatağın üstünde boylu boyunca uzanmış, bakışları donuk. Gazetedeki fotoğrafa takılı kaldı gözleri. Tüm üvey babalar cehennemde yanmalı. Koca koca kazanların altına odunları atıp yakmalılar herbirini. Vapur Kadıköy'e yanaşmak üzere. Oğlan dalgın dalgın bakıyor martılara, denize. Kızın içindeki fırtınadan oldukça uzakta seyrediyor maviliği.

Devamını Okuyun  
Esmer/Özlem TÜM

Esmer/Özlem TÜM

Kadın yürüdü, kadın düştü, kadın ayağa kalktı…

Devamını Okuyun