Kitap/Düşün/Sanat/ Sayfa Editörü: Erinç BÜYÜKAŞIK

İMGENİN İMKANSIZLIĞI/Havva AĞRAL

Sinema soyut bir sanat, insan zihninin, kendi soyutladığı aklının bir türev olarak sanatı bulması serüveninde bir yerde. Zaman, imge, anlam ve daha pek çok bileşkeni ile oluşturduğu ilişkide sinema, kendi soyut yolunda, yine insan karmaşasına dair söz söylemeye, anlam ifade etmeye uğraşıyor. Bunun bir mükemmel için mi yapar? Bunu anlamda daha derinleşmek için mi yapar? Yönetmenin ve kendi kafasındaki senaryonun içeriğine göre değişen cevaplar almamız olasıdır. A

Devamını Okuyun

HALİDE EDİP ADIVAR’IN EDEBİ KİŞİLİĞİ VE TÜRK’ÜN ATEŞLE İMTİHANI’NA DAİR/Mine KİRİŞ

Türk siyasi tarihinin en önemli döneminde yaşamış ve Mustafa Kemal Atatürk’ün çevresinde olan kişiler arasında yabancı dil bilen tek kişidir. Yazarlık hayatına 1908 Meşrutiyet'le başlamıştır. Türk edebiyatının usta kalemi Halide Edip, Türk ulusunun canla başla mücadele ettiği yılları acısıyla harmanlanmış kutlu zaferini adeta o günleri yaşıyormuşçasına biz okurlarına yansıtmıştır. Milli mücadele ruhunu eserlerine taşıyan ilk kişidir Halide Onbaşı. Milli mücadele Anadolu halkının topyekun büyük fedakarlıklarla kazanılmış bir zaferidir. Bu yaşanan tüm fedakarlıklar silsilesinde Türk kadınlarının ayrı bir yeri vardır. Çünkü onlar canını, malını, kocasını en acısı da evladını kaybederek bu mücadelenin en ağır yükünü omuzlarında taşımışlardır. Kadınları ve kadınlık hallerini yine bir kadın yazardan okumamız elbette rastlantı değildir.

Devamını Okuyun

Genç Ölümlü Şairlere Dair: Dinmez Tarla Kuşunun Şarkısı/Erinç BÜYÜKAŞIK

Bu bağlamda üzerinde durmak istediğim kitap Türkiye Yazarlar Sendikası'nın yayımladığı bir derleme-seçki sayabileceğimiz bir kaynak olacak. Dinmez Tarla Kuşunun Şarkısı "Genç Ölümlü Şailer Kitabı" tam da üzerinde durduğumuz ölüm ve şair bağlamını ortaya koyarken edebiyatımızdaki birçok genç şairin erken yitirilişine dair de poetik bir dile gelişi okumamızı mümkün kılmaktadır.

Devamını Okuyun

İMAJLAR GERÇEKLİK TEPKİSELLİK/Havva AĞRAL

Zizék , her türlü kültür bir bakıma, bir tepki oluşumudur diyor. Tepkisellik, insani bir cevaptır. Her yerde var olan çözümsüzlüğe dair cevaplar her zaman aranacaktır. Dönemler ve eldeki materyale göre değişecek olan tepkiselliğin, kişi, kurum, topluluk olarak da değişken cevaplar bulması, varoluşun bir koşuludur. Kendi varlığını muhafaza etmenin, ilerisini düşünmenin, koşullarından biri olarak da tepkiyi görebiliriz. Bazen bir eylemlilik, bazen bir karşı duruş, bir savunma hali, bazen isyan dalgası vs.

Devamını Okuyun

Türk Edebiyatına Yeni Bir Ses, Bir Cinayet Romanı ve Pınar Kür/Mine KİRİŞ

Türk edebiyatında polisiye romanı ile en özgün haliyle edebiyatımıza getiren Pınar Kür ‘Bir Cinayet Romanı’ adlı eseriyle adeta edebiyatımıza yeni bir soluk getirmiştir. Kadınlık olgusu denince akla gelen Pınar Kür çağdaş edebiyatta kendini kanıtlamıştır. Pınar Kür’ün teyzesinin kızı yazar Emine Işınsu’dur. Emine Işınsu’nun annesinin tüm kadın yazarlarının annesi olarak bilinen Halide Nusret Zorlutuna olduğunu biliyoruz. Elbette bu bir tesadüf olamazdı bu kalem gücünün bir açıklaması olacaktı. Eserlerinde toplumda karşımıza sıkça çıkan toplumsal sorunlara değinmiştir.

Devamını Okuyun

FAHRENHEİT 451 ROMANI ÜZERİNE BİRAZ AYKIRI İRDELEMELER/Selman BÜYÜKAŞIK

Önsöz: İlk baskısı 1953 yılında yapılmış bir dispotik bilimkurgu (sciencefiction) romanı. Elimdeki kopya İthaki Yayınları’nda 25. baskı. Sinemaya da farklı zamanlarda iki kez uyarlandı. Yazarı Ray Bradbury (1920-2012) de ABD’de çok gözde bir yazarmış zamanında. Stephen King ve Neil Gaiman gibi ustalar ondan esinlenmiş. Yani fantezi, korku ve bilimkurgu edebiyatına damgasını vurmuş bir yazar. Mars Yıllıkları, Resim Adam ve Sonbahar Ülkesi gibi unutulmaz yapıtlar bırakan bir yazar.”Uygarlığa yön veren toplumsal meseleler ile modern insanın bireysel sorunlarını bir arada işleyebilmesi ve insanın ruhunu donduran öyküleri eşsiz bir sıcaklıkla kaleme alması Bradbury’nin en önemli özelliği oldu.” Kitabın başındaki bu değerlendirme konusunda, başka yapıtlarını okumadığım için itiraz edemem.

Devamını Okuyun

“Kimliksizleşme” ve “Kültürsüzleşme”nin Eşiğinde İnsan ve Sanat*/Erinç Büyükaşık

Yazımızın ana başlığı olan ve günümüz dünyasının kapitalizm merkezli değerler dizgesi sonucu yaşanan kültürsüzleşme olgusu, aslında başka bir adıyla kimliksizleşmenin zorunlu sonucu olarak, bugünün insanına yeni bir varoluş alanı sunmaktadır. Özellikle sanatın ve yaratıcılık alanlarının sistem içi değerlerle kuşandığı, amaçsız, öğretisiz ve ruhsuz kılındığı bugünün dünyasında, felsefe yeni bir yok oluş felsefesidir. Kapitalizmin tüketim eksenli öğretisinin kuşkusuz sanatın “işlevsiz”, “avangart”,“postmodern” bir yönelim içinde bulunmasıyla çelişki içinde olduğunu varsaysak da temelde bu işlevsizlik aslında kapitalizmin yeni bir dönüştürme görevine aracılık etmektedir. Aydının, yazarın, gazetelerin köşelerini dolduran birçok kalemin sistemin “yeniden” üretilmesine dolayımlı bir yardımı, kalabalığın sorunları toplumsal gündemi dışlayarak ortaya koydukları kolaylıkla fark edilebilir.

Devamını Okuyun

AHMET BÜKE VE İLK ROMANI DELİ İBRAM ÜZERİNE/Selman Büyükaşık

Ahmet Büke’nin öyküleri, özellikle İzmirli okurların ilgisini çeker yıllardır. Çıplak bir dil, kısa cümleler; kıvrak, zaman zaman ironik bir anlatım. Kimileyin sert gerçekçi, kimileyin fantastik hatta groteks bir kurgu, bir dünya. Zekice eğretilemeli cümlelerle okuru sarsar: “Bütün ölülerimi size oturup anlatamam. Bunun yerine sonsuz şimdiyi bırakıyorum. Yeniden başlayabilmek için buna mecburum.” (Kumrunun Gördüğü, Sarı Rüya Defteri öyküsünden, 2010, Can Y.)

Devamını Okuyun

Gonçarov’dan Oblomov Okumaları/Mine Kiriş

Rus edebiyatının önemli isimlerinden olan Gonçarov, Oblomov eseriyle hem toplumsal hem psikolojik bakımdan bir eser ortaya koymuştur. Toprak yönünden köleliğin kaybolduğu Rusya’da Oblomov yeni düzene alışamamıştır. O, geleneğine bağlı bir karakterdir. Ancak bir gün refah yönünden rahat yaşamını bırakıp Petersburg’a gider. Eski düzen ile yeni düzen arasında sıkışan Oblomov’un akabinde ruhunda oluşan psikolojik temelli buhranlarla kendi bedeni bile ona yük gelmeye başlar.

Devamını Okuyun

"Genel Ahlak ve Kadınlık Algısı Bağlamında" Fosforlu Cevriye Okumaları/Mine KİRİŞ

Toplumcu gerçekçilik, Fransızca’daki “realisme socialiste” terimi sosyalist realizm olarak çevrilmektedir. Kolektivizm, yoktan var edilmiş bir akım değildir.Toplumcu gerçekçilik, akımında sanatın toplum açısından işlevsel olması gerektiği düşünülür. Toplumcu edebiyat ile toplumsal edebiyat arasında bariz farklar vardır. Toplumcu edebiyat Marksizm’i katı şekilde benimseyen Marksist bir edebiyat olup toplumsal edebiyat ise Marksist değil toplumsal sorunlara yönelen kısmi Marksist bir edebiyattır. Kültür ve sanatın eşdeğerliği bağlamında Suat Derviş'in bu metni bugünün kadınlık algısı ve kimi 'genel ahlak' bağlamlı tartışmalara da yol gösterici olabileceği aşikardır.

Devamını Okuyun

Bir Kültürel Mirasın İzinde Arkaik Latin Amerika Uygarlığını Okuma Denemesi/Erinç Büyükaşık

Olmekler, bilinen en eski Mezoamerikan uygarlığı. Bugünün Meksika'sında belki kültürel genetiğin de işaretlerini veren bir dizi ikonografik yapıtla, usta taş işçiliğiyle ladin ağaçlarının arasından kurulmuş bu uygarlık Soconusco''daki ilerici bir gelişmenin ardından, günümüz Meksika eyaletleri Veracruz ve Tabasco'nun tropikal ovalarını işgal edişiyle ortaya çıktılar. Jaguar krallığı olarak adlandırılan ve geçimini verimli tarım arazilerinde yetiştirdikleri mısır, fasülye ve kabağın ve bir dizi doğa kültünün yüceleştirilmesi ve kutsallaştırılmasıyla çok daha somut hale gelen bu uygarlık Maya ve İnka'ların kültürel mirasında da vazgeçilmez bir yer üstlenmiş.

Devamını Okuyun