Kitap/Düşün/Sanat/ Sayfa Editörü: Erinç BÜYÜKAŞIK

Frida Kahlo ve Cinsellik /Hatice DÖKMEN

Kimilerine göre komünist, kimilerine göre feminist, kimilerine göre fahişe, kimilerine göre eşcinsel, kimilerine göre deli… Uzar gider bu kimilerinin Frida için düşünceleri. Ama unutulmaması gereken bir şey vardır ki Frida öyle ya da böyle, iyi ya da kötü olarak da olsa iz bırakmıştır insanların belleğinde ve daha nice nice insanların akıllarında hep kalıcı olacaktır. Hiç şüphesiz ki onun her yaptığı, her yaşadığı büyük olaydır ama ben onun hayatındaki cinselliğin yerine biraz dokunmak ve kendimce bunu yorumlamak istiyorum.

Devamını Okuyun

Mit, Coğrafya ve İnsan: Mezopotamya'da Tanrılar ve İnançlar Üstüne/Erinç BÜYÜKAŞIK

Babil, Asur, Mezopotamya, İnanç ve coğrafyasına dair her bakış açımız insanlığın kültür tarihine doğru yaklaşmamızı sağlamaktadır bir biçimde. Kuzeyde Asur’a, güneyde Babil’e kadar uzanan antik yerleşim alanı kişi yönleriyle İncil’le olan bağlantılarından dolayı iyi bilinmektedir. Ninova ve Babil’in ihtişamı, Asur savaşçılarının kana susamış doğaları, Babilli kâhinlerin büyü güçleri, zengin ve kudretli tüccarları, şatafatlı ve şehvetli yaşam tarzları. Hammurabi, Nebukadnezar, Tiglat‐Pileser, Asurbanipal ve Sanherib, nüfuz sahibi isimlerin bu coğrafyanın kültür yaratıcısı özneler çivi yazısından, rölyeflere, lahitlere, Kutsal Lahit’e, Mısır hiyeroglif metinlere dek savaşın, iktidar mücadalelerinin Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyası için bir değişmez yazgı haline gelebildiğini de göstermektedir.

Devamını Okuyun

“Olmadı Hiç” Heybemdeki Öyküler/Enver KARAHAN

"Olmadı hiç. Hiç biri olmadı. O var olmadı. Ben onu sevmedim. O da beni sevmedi. Hücrelerimizi saran aşkın tatlılığında cenneti arzularken benim yüzümden yaşanan bir kazada hayatımız cehenneme dönmedi bizim. O ölmedi. Ben delirmedim." Akademisyen yazar Yakup Yaşar’ın 16 öyküsünün yer aldığı ”Olmadı Hiç” başlıklı eserinde insan manzaralarının, yaşanmış ve yaşanabilir gerçekliğine tanık olmaktayız. Bu sıcacık, doğal, yer yer güldürüp, yer yer hüzünlendiren öykülerinde verdiği mesajlar ise gayet anlaşılır oluyordu.

Devamını Okuyun

“EDOUART LOUIS’dan KÜÇÜK DEV ROMAN “BABAMI KİM ÖLDÜRDÜ”/Tuba KIR

“Bütün çocukluğum senin yokluğunu ümit etmekle geçti.” Kahramanımız, birkaç aydır görmediği babasını ziyarete gider. Kapıyı açan baba tanınmayacak haldedir. Yürüme güçlüğü çeken, nefes bile alamayan, makine yardımıyla kalbi çalışan adamın esip gürleyen o kudretli halinden eser yoktur. Dededen intikal fakirlik ve fabrika işçiliği ömür boyu dur durak dinlemeden çalışan bedenini tüketmiş, zavallı bir hale dönüştürmüştür.

Devamını Okuyun

DİRENEN YANIYLA TİYATRO HEP BİZDEN YANA/Havva AĞRAL

Politika ve tiyatro çoğu kez karşıt halleriyle ve iktidar erkinin baskıcılığıyla bugüne dek kitlelerin karşısına çıkıverdi. iktidarın sanatı da dönüştürme niyeti bu bağlamda tüm muktedir haliyle vücut bulmuştur. Hitler bir kürsü tiyatrosu icat etmek için uğraş vermiş ancak bu alanda muvaffak olamamıştır. Tam tersi bir durum da sanatın göçüne vesile olmuştur. Sanatta da, tıpkı kendi politikasına uygun hareket imkânı bulduğuna inanan Hitler; kendince bir arındırma yoluna gitmeye çalışmış, tiyatro içinde bir iktidar merkezli alan kurmaya niyetlenmiş, kendi anlayışına uymayan entelektüel, edebî, sanatsal pek çok eser ve sanatçı saldırılara maruz kalmıştır. Yazarlar, eleştirmenler, aktörler, akademisyenler bu saldırılardan ve belirlenmiş kodlardan payını almıştır. Sonuçta sanat adına içi boşaltılan bir alan dışında yeni hiçbir sonuç ortaya çıkmamıştır.

Devamını Okuyun

Coğrafyanın Yazarı ve Yazarın Coğrafyası: Rıfat Ilgaz Metinlerinin İzinde/Erinç BÜYÜKAŞIK

‘Ben sınıfın şairi Rıfat Ilgaz’ diye başlar bir şiirine Ilgaz. Edebiyat yaşamında öğretmenlik ve yazarlığın ortak bir yaşanmışlıklar toplamı olarak karşımıza çıktığı Rıfat Ilgaz’ın yazar kimliği metinlerinde soluğunu yoğun olarak duyumsatan Cide, Karadeniz coğrafyası, yoksul öğrencilerin ve yoksul eğitimcinin politik duyarlılıklarıyla hissettirmiştir çoğu kez. Bu açıdan Hababam Sınıfı bir sınıf alegorisi değil, Türkiye’nin eğitim açmazlarının ve öğrenciye ve okula toplumsal yergi açısından bakma çabasıdır aynı zamanda. Yazarın Aziz Nesin, Sabahattin Ali ile başlayan Marko Paşa süreci de tam da çok partili hayata geçişin, Demokrat Parti iktidarıyla ortaya çıkan görece özgürlük etkisiyle daha da belirgin bir politik dili taşır yazarın metinlerine.

Devamını Okuyun

OSCAR WILDE’DAN ÇOCUKLAR VE YETİŞKİNLER İÇİN “MUTLU PRENS”/Tuba KIR

Oscar Wilde’ın kaleme aldığı eser beş masaldan oluşuyor. Kitaba ismini de veren ilk masalda; zenginlik ve refah içinde mutlu bir hayat sürdüğünü sanan Prens, şehrin göbeğine halkıyla ilgilenmeyen, önemli mevkilerden insanlar tarafından heykel olarak dikilir ve Mutlu Prens, ihtişamına tezat gerçek hayatla böylece yüzleşir. “Mutlu Prens’in heykeli, uzun bir sütunun tepesinde, şehrin ta üzerinde yükseliyordu. Baştan aşağı ince altın varaklarla kaplıydı, gözleri iki parlak safirdi, kılıcının kabzasında dairi, kırmızı bir yakut parıldıyordu.”

Devamını Okuyun

Güzeli Üretmek ve Bad Art/Ayşe ŞENER*

Sanatçının hayata verdiği anlam, yani tutunduğu amaç, sanatın alıcısının iç dünyasına –kim bilir nasıl- salınacaktır. Kimi zaman amaçlar denk düşecek ve pekişecek, kimi zaman zıtlaşacak ve farklılıktan dolayı bir çarpışma, kıyas ve ret-kabul karışımı bir silkinme yaşanacaktır. Ya da hiçbir amacı olmayan, anlamına uzak kalmış bir bünyeye aniden bir anlam armağan edebilir. Kesinlikle boşa çıkarmaz. Sanat aksine boşluğu doldurma iddiasındadır. Boşluk bırakmama sorumluluğunda…

Devamını Okuyun

Osman: Bir Hayatın Anatomisi ya da Bir Tükenişin Hikâyesi/Münire ÖZGENCAN

Ayfer Tunç başta Osman olmak üzere diğer karakterlerin de ruh hallerini, gerilimlerini, akıcı bir dille anlatarak daha ilk sayfalardan okuyucuyu meraklandırmayı başarıyor. Kitapta belli bir anlatıcı yok. Bu yüzden olaylar önyargısız anlatılıyor. Diyaloglar ve günlükten okunan sayfalarla okuyucuya aktarıldığından üslup olarak ağır bir dil kullanılmamış haliyle.

Devamını Okuyun

BEN VE BİZİN HÂL EKİ "Dil" ve "iktidar"/Erinç BÜYÜKAŞIK

Kavramsal açıdan dili iletişim öznesi işleviyle yaşamımızda temel saydığımız bir gerçek. Değişim süreci, başkalaşım boyutuyla dil tek başına irdelenemeyecek kadar karmaşık bir olgu oluveriyor çoğu kez bizim için. Siyasal gerilimlerde "ana dil" meselesinin neden bu derece öncül olduğu sorunun da yanıtı sanırım burada gizleniyor. İnsanın doğuştan itibaren kendi seçimi olmaktan çıkarak benimsediği "ana dil" çoğu kez bir coğrafyanın siyasal ve kültürel koşullarına bağlı olarak varlığını sürdürüyor. Kültürel bağların bireyin dilini yaratan ana gerekçe olması ailenin de zaten bir devlet aygıtı olarak kültürün taşıyıcısı olduğu gerçeğiyle doğrudan ilişkili.

Devamını Okuyun

LEV TOLSTOY ve POLİKUŞKA/Tuba KIR

“Ah, şu para yok mu? dedi. Bütün günahlar ondan çıkıyor. Kitapta bile yazılı, paradan daha fazla günah getiren nesne yoktur." Polikuşka, Rusya’da bir köyde at baytarı olarak çalışan bir toprak kölesidir. Alkole düşkünlüğü ve ufak tefek hırsızlıkları etrafta konuşulan adam, karısı ve beş çocuğuyla birlikte bir göz odada yaşamaktadır. Toprak ağası hanımı, ona bir şans daha vermek ister vekahramanımızı yüklüce bir parayı kasabadan almakla görevlendirir. Sahtekârlığı ile nam salan Polikuşka için bu görev, toplumda kendisini aklamak adına çok iyi bir fırsattır. Yedi kişilik ailenin tek bir hırkası vardır. Hanımının verdiği görevi yerine getirmek üzere yollaradüşmeden evvel, karısının ayağından çıkardığı tek yün çoraplarını, ailenin en kıymetli eşyasıolan bu hırkayı ve yine karısının sözüm ona tamir ettiği yırtık çizmeleri giyer. Bu arada yazar, tavukları ve ineği olan ailenin, diğerlerine göre imkânlarının iyice olduğunu da belirtmiş.

Devamını Okuyun

RALF ROTHMANN’DAN SARSICI BİR ROMAN: SÜT VE KÖMÜR/Selman Büyükaşık

1953, Schleswig doğumlu Ralf Rothmann’ın gençliği, romanlarının bir kısmına mekân olarak aldığı Ruhr havzasında geçmiş. Ticaret lisesindeki öğrenimini yarım bırakıp duvarcı ustası olarak uzunyıllar çalışmış. Ayrıca matbaacılık, hasta bakıcılık ve aşçılık da yapmış. 1976’dan beri Berlin’de yaşayan Rothmann’a, kendi iş yaşamı zengin malzeme, izlenim ve gözlem olanağı sunmuş. Bunu bu yapıtında da yarattığı karakterlerin aile yaşamından, işçi mahallelerindeki yaşamlardan sezebiliyoruz. Hatta yazarın kendi özel yaşamından izler taşıdığını da.

Devamını Okuyun