OSCAR WILDE’DAN ÇOCUKLAR VE YETİŞKİNLER İÇİN “MUTLU PRENS”/Tuba KIR

Oscar Wilde’ın kaleme aldığı eser beş masaldan oluşuyor. Kitaba ismini de veren ilk masalda; zenginlik ve refah içinde mutlu bir hayat sürdüğünü sanan Prens, şehrin göbeğine halkıyla ilgilenmeyen, önemli mevkilerden insanlar tarafından heykel olarak dikilir ve Mutlu Prens, ihtişamına tezat gerçek hayatla böylece yüzleşir.

“Mutlu Prens’in heykeli, uzun bir sütunun tepesinde, şehrin ta üzerinde yükseliyordu. Baştan aşağı ince altın varaklarla kaplıydı, gözleri iki parlak safirdi, kılıcının kabzasında dairi, kırmızı bir yakut parıldıyordu.”

Yetimhanede kalan çocuklarda heykele hayran kalırlar.

“Yetimhane öğrencileri kiliseden çıkarken, “Tıpkı bir meleğe benziyor,” dediler.

Mutlu Prens, şehirde gördüğü fakirliğe, sefalete çok üzülerek Mısır’a göç etmekte geciken bir kırlangıçtan yardım ister. Üzerindeki mücevherleri, Kırlangıç yardımıyla muhtaç insanlara dağıtır. Kırlangıç, yaptığı her iyilikten sonra daha iyi hisseder ve Prens’i bırakamaz. Neticede, Prens gösterişli görünümünden, Kırlangıç göç vaktini kaçırdığı için canından olur. Masal, Tanrı’nın ikileye bahşettiği mükâfatla son buluyor.

İkinci masal Harika Fişek’te; kibirli mi kibirli bir fişekle tanışıyoruz. Boş kibrin kendinikandırmaktan ibaret olduğunu alaylı bir dille yazmış Wilde. Başına gelen en kötü hadiseleri dahi idrak etmesine engel olacak kadar göz bürüyen tehlikeli bir kibirden bahsetmiş yazar.


Üçüncü masalda Bencil Dev çıkıyor karşımıza. Paylaşmanın güzelliğini çocuklardanöğreniyor Bencil Dev. Çocuklar, yetişkinlerin dünyasını neşelendirip aydınlatıyor ve doğa bile onlarla coşuyor masalda.

Dördüncü masal Gül ve Bülbül’de ise; genç bir kız, üniversite öğrencisi delikanlıya, eğerkırmızı bir gül getirirse onunla dans edeceği vaadinde bulunur. Fakat gül mevsimi değildir.Öğrencinin gözyaşlarıyla çaresizliğine şahit olan Bülbül duruma dayanamaz ve kalbininkanıyla boyadığı kıpkırmızı bir gül hediye eder delikanlıya. Aşka hürmetini canıyla öder. Bülbül fedakârlığı, genç kız maddiyata düşkünlüğü, öğrenci ise saflığı temsil ediyor hikâyede. Türk edebiyatında sıkça kullanılan gül ve bülbül temasını Oscar Wilde farklı olarak işlemiş.

Gelelim son masal Vefalı Dost’a; Çıkarcı bir değirmencinin, sözüm ona dostluk adına iyi yürekli bir komşusunu kandırıp kullanmasını, hatta işi ilerletip adamın ölümüne sebep olmasını konu almış. O yıllardan bugüne pek bir şey değişmemiş, insan her çağda menfaatini düşünmüş, kötülüğü dostluk kılıfıyla gölgelemeye çalışmış. Ketenkuşu’nun anlatımından ilerliyor konu. Dinleyicilerden biri olan Su Sıçanı, hikâyenin ana fikri olmasına kızıyor. Ana fikri olan bir hikâyenin, dile getirilmesinin tehlikeli ve zor olduğunu özellikle belirtmiş yazar. Masalı ilginç kılan da bu bence; nasihatlere, doğruya kulak tıkamak, yanlış bildiğinden inatla şaşmamak.

1888’de yayımlanan eseri, yazarın oğulları için yazdığı söylensen de, Wilde hedef kitlesini “yediden yetmişe çocuk ruhlu insanlar, şaşırma ve sevinme gibi çocuksu yetilerini koruyanlar” olarak açıklamıştır. O yıllarda İrlanda’da masallar ve halk öykülerinin hayli popüler olduğunu da eklemek gerek. Wilde’ın masal kişileri, kimi zaman hatalarından dersçıkarırken, kimi zaman da bencil ve kötücüldür. İnce bir mizah anlayışına sahip yazar, topluma yönelik eleştirilerini alegoriyi ustaca kullanarak yapmış ve metaforlarla metnini kuvvetlendirmiş. Yazar, toplumdaki eşitsizliğe dikkat çekmekle beraber okuyucusunu sevgi, bağlılık, iyilik gibi nice güzel duygulara yönlendiriyor.

Oscar Wilde, 1854’de Dublin’de doktor bir babanın, şair bir annenin oğlu olarakdünyaya gözlerini açıyor. Başarılı bir öğrenci olan Wilde, bursla önce Dublin Üniversitesine, ardından da Oxford Magdalen College’e kabul ediliyor. Tek romanı Dorian Gray’ın Portresi ile eleştirmenler tarafından ahlaksızlıkla suçlanıyor ve iki yıl hapse mahkûm ediliyor. Serbestkaldığında, maddi ve manevi bir çöküş yaşayan yazar, bir kulak enfeksiyonunun nedenolduğu şiddetli beyin iltihabı sonucu 1900’de aniden yaşamını yitiriyor. Victoria dönemini tenkit ettiği tiyatro oyunları ile tanınıp sevilen yazar, 19. yüzyılda ortaya çıkan sanat için sanat görüşünü savunan estetikçi akımının İngiltere’deki temsilcilerindendir.

Benim naçizane kanaatime göre, acı çekenlere şefkat duygusunu yitirmemiş vedöneminin o hep bahsedilen kibar ve yüce gönüllülerinden biriymiş yazar. Naif ruhunu, onu rahatsız edenleri yansıtmış masallarına. Kırk altı yıllık kısacık ömrüne birçok kıymetli eser sığdırmış. Çıraklık ürünü olan Mutlu Prens, yazarın ilerideki büyük yapıtlarının habercisisayılabilir. Akıcı dili ile kolay ilerleyen eser, günümüzde de güncelliğini korumakta ve müzikal olarak da sahnelenmekte. Çocuklara ve çocuk ruhlu insanlara duyurulur.

Sevgiyle...