Tütün Kolonyası/Filiz ÖZDEMİR

“Ana, babamı özler misin?”

Sağ kaşını kaldırdı, o sağ kaş kalktı mı biliriz yanlış bir şey yaptığımızı. Hemen toparladım. Sustu! Anladı ama anlamazlıktan geldi. Sağ kaş hâlâ yukarda… Çocukken bize hiç hayır demezdi. Sağ kaşını kaldırdı mı anlardık. Bir keresinde evde misafirler… Sofra hazır, okuldan gelmişim. Karnım nasıl aç? En sevdiğim pişi sofrada sıcacık, yanında çiville karışık tulum peyniri… Göğermiş olanından… Dalıyorum sofraya.

-Öhö öhö!..

Annem tam karşımda, sağ kaş yukarda! Usulca elimdeki pişiyi bakır tepsiye geri bırakıyorum. Misafirden önce başlanmazmış yemeğe, öğrendim onu da o gün bir kaş işaretiyle.

“Başımı biraz dikelt hele Mine Can!”

Koltuk altlarından tutup yattığı yerden doğrulttum. Sırtını, sağını, solunu yastıklarla besledim.

“Hele biraz kolonya ver, ferahlayayım.”

Tütün kolonyasının kokusu ve anıları… Kokular… İnsanı anılara götüren, anıları burnumuzun ucuna kadar getiren… Küçük ellerine döktüğüm kolonyayı derin derin kokladı.

“Baban nişanlı görmeye gelişinde, her seferinde bana tütün kolonyası bir de peynir şekeri getirirdi Konya’dan.”

“Peynir şekeri… İlahi baba!..”

“Başka ne alınır bilmezdi ki… Hem fazlasını alacak parası da yoktu ya! Dağıtırdık konu komşuya, herkesin evinde babanın getirdiği peynir şekeri… Beş çaylarında anneannenin Yenimahalle’deki evinin bahçesindeki üzümün altında peynir şekeri ile kıtlama çay…”

“Dur, ben bir çay koyayım sana!”

Limonlu çaylarımızı peynir şekeri ile kıtlama içiyoruz. Damdan düşer gibi pattadak soruyorum.

“Onu özlüyor musun?”

“Kimi?”

“Babamı?..”

“Niye ki? Şükür yanımda, soframda… Her akşam muhabbetimde...”

“Öyle değil ana!"

Sağ kaşı hafif yukarda,

“Nasıl peki? Ne var senin dilinin altında?”

Utanmak değil de ana-kız arasında duvarlar ören o özel alanlara girmekte zorlanıyorum.

“Hani yıllardır, sen yatağa bağlanalı beri yataklarınız, odalarınız?..”

Lafımı bitiremedim, anladı. Sağ kaşını kaldırmadı. Sustu. Kalktım, elimi bırakmak istemedi. Sırf elim oyalansın diye, mevzu dağılsın diye çeyizinden, anneannemden yadigâr kırmızı-beyaz, yer yer ipek dokuma İran kiliminin saçaklarını içeri doğru kıvırdım.

“Dışarıda kalınca kirleniyorlar.”

Ayağımın önündeki ters dönmüş terliğin üzerinden atlayıp geçiyordum ki babaannemin bizi kıskıvrak ele geçirme amaçlı, kulağa küpe akla zarar zapturapt planlarının onlarcasından biri geliverdi aklıma.

“Kızçem!” derdi, “Evvelden görücüye gidince gelin kızın önüne terlik atıverirdik. Eğer ki eğilip terliği düzeltir, öbür eşiyle yan yana koyarsa o kız tam bir ev direğidir; yok ters dönmüş terliğin üzerinden atlar geçerse terse çevirir gittiği evi; o evin ne beti olur ne bereketi der, bir daha da çalmazdık o kapıyı.”

Görücü geldiklerinde beni de sınamış mıydı acep kaynanam? Bileydim bütün terlikleri ters çevirirdim o an. Odama çekilip, iç güvey kocamın koynuna girdiğimde onları, annemi babamı düşünürüm. Hiç zamanları olmadığına hayıflanırım. Babamın gece nöbetleri, anamın hep gebe halleri… Sonra ben daha on beşimdeyken, anneciğimin dermansız derde duçar olup yatağa bağlanması. Benim biten yüksekokul hayallerim… Anneme anne olacağımı hiç düşünmemiştim. Kim düşünür ki?..

“Evlen!” diyordu babama, “Ben sana karılık yapamıyorum.”

Babam tatlı bir kızgınlıkla,

“Hastalıkta sağlıkta demedik mi biz? Nefesin yeter bana!”

Babamın sözleri ile ruhu ve kalbi sağaltırdı annemi.

En güzel geceliğini giydirdim o akşam; tütün kolonyası ile sildim yüzünü, boynunu. Saçlarını babam çözsün diye üç örgüyle bağladım. Gelini güveye hazırlar gibi…

Ertesi sabah yüzü güleç annemin...Bende hınzır bir kinaye!

“Anne su lâzım mı?

“Deli deli olma, o nasıl söz? Lahavle ve la!..”

Azarlar gibi sağ kaşı yukarda…Sarıp sarmalamış babam o gece, bastırmış göğsüne, birlikte ağlamışlar. Saçlarını çözmemiş annemin, birbirlerine kokuları sinmiş.

Babam, her bayram tütün kolonyası alır. Evimiz, odalarımız hepimiz tütün kolonyası kokarız. Anne kokarız. Pembe, beyaz peynir şekeri ile tatlanır mahalleli çocukların ağzı. Bilmez başka ne alınır? Anamın sevdiği bir tütün kolonyası bir peynir şekeri… Sonra başka hiçbir kadına almadı onları. Annemden sonra peynir şekerini, bir de tütün kolonyasını başka bir kadınla paylaşmadı. Annem onda ağız tadı ve dünyanın en güzel kokusu olarak yaşadı.