S-TİCARET/Oğuz KARTAL

‘Yaşamak bir at gibi huysuzlanıyor kapımızda sevgilim

Geçen günlere üzüldük tamam yola düşelim

Düşünelim; başka günlerin duvarı daha sağlam

Düşünelim; başka günlerin sokağı daha neşeli

Başka evlerin kadınları erkekleri tam bir kahraman

Tül perdeler uçuşurken başka evlerin pencerelerinde

 Bizi bir kitabın sayfaları arasında kurutuyor zaman’’

"Niye moralini bozuyorsun ki? Adamlar haklı; sen kendine inanıyor musun ki millet sana inansın, seni desteklesin, yardım etsin. Sanki siz yaptığınız işlerden çok mu mutlusunuz da bana akıl veriyorsunuz? En iyi işleri siz yapıyorsunuz değil mi, en doğru kararları siz alıyorsunuz. Hayatım önüme çıkıp duran engellere takılmak ve bu engelleri aşmak için yollar ararken insanların ördüğü kalın duvarlara çarpmakla geçiyor."  S, sahip olduğu şeylerin kıymetini çok geç anlayanlardandı; o kadar geç anlardı ki artık onlara sahip olamazdı. O kadar çok yanlış kararlar vermişti ki artık kimse onun herhangi bir işte başarılı olabileceğini düşünmüyordu. Canını en çok sıkan şey de kendine olan inancını gün geçtikçe yitirmesiydi. Bu sefer de sonu olmayan bir yola gireceğim diye hareket edemez hale geldi.

Özenle hazırlandı, geç kaldığını fark etti; zaten mütemâdiyen bir yerlere, bir şeylere geç kalmakla tanınırdı. Alelacele evden çıktı, apartmanın kapısını açınca küçük dostlarıyla karşılaştı; vakti yoktu ama acıktıkları belli olan kedilerin miyavlamalarına dayanamadı, karınlarını doyurdu, başlarını okşadı, hızlı adımlarla buluşma yerine ilerledi. Bekleyenler arkadaşlarıydı. Yolda her gördüğü arabanın camından kendine baktı, doğrusu bugün çok beğenmişti kendisini. Enerji doluydu, yüzünde eksik etmediği; sanki bir şeyleri de gizlediğini belli eden gülümsemesi (dikkatli bakanların anlayacağı) vardı.

Tek tek kucakladı arkadaşlarını. S’nin de gelmesiyle siparişler verildi. Yemekler yendi, çaylar içildi, herkesin keyifli olduğu bir anda başladı sözlerine ‘’Mehmet’i hatırlarsınız, benim üniversiteden sınıf arkadaşım, geçenlerde  karşılaştık. Uzun zamandır görüşmemiştik, işleri büyütmüş, Suadiye taraflarında bir ofis açmış, ille de misafir edeyim seni bırakmam diye tutturdu, iş yerine götürdü. İki katlı müstâkil bir bina, iyi de bir mimar tutmuş, içinden ayrı, dışından ayrı etkilendim. Çalışanlarıyla tanıştırdı, patron-işçi ilişkisinden daha çok arkadaş gibiydi hepsiyle. Eğlence alanı bile yaptırmış, çalışma saatleri haftada dört günmüş. Ayda bir sefer de topluca konser, tiyatro veya barbekü partisi gibi etkinlikler yapıyorlarmış.’’

‘’Ne alıp ne satıyormuş?’’ diye sordu, pür dikkat dinleyen arkadaşlarından bir tanesi. ‘’Ticaret yapıyorlar ama bildiğimiz türden değil, internet ortamında. Tek bir mal alıp satmıyorlarmış, teknolojik aletlerden, oyuncak, ev eşyası gibi çeşit çeşit mallar varmış.’’ ‘’Biliyorum, duymuştum. Benim de bir arkadaşım yapıyor aynı işi, devir değişti tabi. Adamlar Amerika’dan alıyorlar; Kanada’ya, Meksika’ya satıyorlar, ufak kârlarla ama siparişler artınca kâr da artıyor. Parayı dolar üzerinden kazandıkları için malum kurun hâlinden dolayı çok da kazançlılar."

‘’Aşağı yukarı benzer ama biraz daha kapsamlı ve büyük bunlarınki; mesela Çinli fabrika sahipleriyle bağlantı kurmuş, aracılık yapmak dışında ilk elden de satış yapıyormuş.’’ S, Mehmet’in yaptığı işleri uzun uzun anlattı. Dinleyenler onun lafı nereye getireceğini sezmiş gibi kendi aralarında gülümsemeye başladılar. 

‘’Şimdi size tüm bunları neden anlattım diye merak ediyorsunuz doğal olarak. Malûmunuz son girişimim başarısızlıkla sonuçlandı ve bir süredir boştayım. Mehmet’in kısa sürede bu kadar yol almış olması piyasada bir boşluk olduğunu düşündürttü bana. Ben de ufak ufak bu işlere girmeyi düşünüyorum. Mehmet de bana yardımcı olabileceğini söyledi, hatta şirketinin danışmanlık hizmeti sunduğundan bahsetti. Aklıma yattı doğrusu, ne düşünüyorsunuz?’’

‘’Senin her seferinde yeni bir maceraya atılman, yaşadığın düş kırıklıklarına rağmen yeni hedefler belirleyip kendini motive etmen: gerçekten takdire şâyan. Biz arkadaşların olarak bitip tükenmeyen enerjine hayranız.’’ 

Alaycı bir biçimde döküldü ağzından kelimeler. S, hemen cevap verecekti ki bir başkası araya girdi, ‘’Biz senin hayallerini küçümsemiyoruz, aksine her seferinde destekliyoruz ve elimizden geldiğince yardımcı olmaya da çalışıyoruz fakat sen en ufak bir engelde her şeyden vazgeçiyorsun; küçük bir çocuk gibi kendini yere atıp oynamıyorum diyorsun.’’

Bunları işitince bir an coşkusunu yitirdi, duraksadı. Hevesi kaçtı, söyleyeceklerinden vazgeçti. Anlattıklarından dolayı pişman oldu. Hayatın maceracı yanını kavrayamamış güruha hoşnutsuzlukla baktı sadece.