Haksız Tahrik/Ali Çınar YÜCE

Adam;

"Demek Ruslar da bir dönem kendi benliklerinden, kültürlerinden uzaklaşıp başka bir millete, kültüre özenmiş. Şaşırdım doğrusu… Tolstoy’un Savaş ve Barış’ta anlattıkları doğruysa bütün Rus eliti, o müthiş balolarında, yemeklerinde kendi aralarında Fransızca konuşuyor. Evet, yemek yapmak lazım. Lazım da hiç içimden gelmiyor. Yemek yapmak başkaları için yaptığın zaman daha keyifli. Uykum da yok. En iyisi bir çay demlemeli. Yarın duruşma var. Yine aklıma geldi. Hiç aklımdan çıkıyor mu ki?.. Oysa evdeyken ne güzeldi! Ah pandemi!.. Neler açtın başıma? Çay da kalmamış. Kahve suyu koyayım en iyisi! Oysa ne kadar huzurluyduk! Ben yemekleri yapıyordum o gelmeden. Üçümüz, sofraya beraber oturuyorduk. Ne vardı benden para saklayacak? O işteyken oğlumla ne güzel vakit geçiriyorduk. Haydi şimdi kitap okuyalım, kitaptan sonra ne oynamak istersin? Savaş ve Barış… Adam ne yazmış ama! Bir ton karakter… Hepsinin birkaç tane ismi var. Korsancılık!.. Evet, en çok korsancılık oynamayı seviyordu. Nasıl da burnumda tütüyor kerata! Yarın duruşma var!"

Kadın;

“Hesabınıza para yatmamış henüz.” Yarın duruşma var. Kafam allak bullak… Allah vere de bugün açık vermeden kapasam kasayı. 142… Burada mı? Hem sıra numarası alıyorlar hem de ortadan kayboluyorlar. Alo… N’aber? Yemeğini yedi mi? Ben bugün işten sonra avukatla görüşmeye gidiyorum. Geç gelirim. Offff! Başına ne geldiyse yalan söylemekten geldi, hâlâ uslanmıyorsun. Şefim, ben bi sigara arası verebilir miyim, fazla müşteri yok nasılsa. Allah’tan onu aldattığımı bilmiyor. Mehmet, ateşin var mı?<em> Sigarayı da bırakmış. Off, benim de bırakmam lazım. Adam velayeti almak için her şeyi yapıyor. Yarın ceza davası var. Allah kahretsin, o gece nasıl düşünemedim? Bir telefon fırlattım diye davayı kaybedebilirmişim. “Def ol git evimden, burası benim evim. Zavallısın, gidecek yerin yok! Onun için terk etmiyorsun evi.” Nasıl söyledim bu cümleleri ona? Alo, iyiyim. Sen? Dün gece çok iyiydin! Tamam, bu akşam aynı yerde…Ama o da bana yumruk attı, dövdü beni. Raporum da var. O da rapor almış kolundaki çizik için."

Adam;

"Duruşmada sakin olmalı! Bu sefer kendine hâkim ol oğlum, göreyim seni. Kahve de çayın yerini tutmuyor ki… Oğlanı nasıl da çekti kendi yanına. Üstelik bir sürü de yalan söyletiyor. Neden vurdum ki? Keşke vurmasaydım. Ama o laflar yenilir yutulur cinsten değil ki… Nasıl uyuyacağım ben bu akşam? En iyisi duruşmaya uyumadan gitmek. Zavallı oğlum! Oysa her gün ne güzel vakit geçiriyorduk birlikte. Ah şu pandemi!.. Bir de işler sarpa sarınca… Tanımıyorsun sanki… Evlendiğimiz günden beri para delisi değil miydi bu kadın? Bizim stajyer bu davayı becerebilecek mi bakalım? Hiç yoktan iyidir. Evet, bir kahve daha iyi gider. Yoksa üç dört bira mı almalı? Sigarayı bırakmam iyi oldu ama! Aile mahkemesi hâkimi, bunu dikkate alır umarım. İçki içiyormuşum. İçerim tabii! Stajyer… Olsun! Ben de bir iki kelam ederim canım! Benim de raporum var! Yaraladı beni. Üstelik telefon fırlattı. Aslında kolumdaki çiziğin nasıl olduğunu ben de hatırlamıyorum. İyi ki rapor almayı akıl etmişim."

Kadın;

"Anneciğim, çok özledim seni! Ben bu akşam geç gelirim, teyzeni üzme tamam mı? Öpüyorum seni. Nerede kaldı bu? Ha avukat arıyor. “Alo… Merhaba… Siz merak etmeyin, ifadem aklımda… Sular seller gibi ezberledim. Biliyorum, dava yalanla kazanılır.” Yalan söylemeye mecburum. Gerçekleri söylesem davayı kaybederim. Sonra bu dava boşanma davasını da etkiliyor. Yok yok… Yalana devam… Anlaşmayı teklif etsem kabul eder mi acaba? Hele şu dava bir geçsin! Geçen sefer anlaşmalı boşanmayı kabul etmişti ne güzel! Bu sefer inat ediyor. Bir aracı falan mı soksam araya? Tansel Abi mesela! Dur şimdi dur. Şu dava bir geçsin! Nerede kaldın, kalkıp gidiyordum valla!"

Mübaşir, isimleri tek tek okudu. Avukatlar ve sanıklar duruşma salonuna alındıktan sonra stajyerin acemiliğinden yararlanan deneyimli avukat, diğer davalarda davacı tarafın avukatının yer aldığı, hâkime göre sağ tarafta bulunan masaya yöneldi. Stajyer de onun karşısındaki yerini aldı. Kadınla adam, ikisi de birbirinden şikâyetçi oldukları için müşteki sanık sıfatıyla mübaşir tarafından sanıkların durması gereken bölüme yönlendirildi. Birbirine yakın olmak istemeyen iki sanık, kendilerine ayrılan bölümün en uzak iki noktasında yerlerini aldı. Kâtip; kimlik, adres ve gelir tespiti yapmaya, yasal birtakım hatırlatmalara ve hukukî başka hususları zapta geçmeye başladı. Önce kadına sordu.

Adınız?

Soyadınız?

Aylık kazancınız?

Adam;

"Yine ağzım kurumaya başladı. Dilim damağıma yapışacak neredeyse! Keşke akşam az içseydim. Ne var o kadar içecek? Dikkatli olmak lazım. Burası aile mahkemesine hiç benzemiyor. Savcı da var üstelik! Hem hâkim hem savcı… Ne kadar da heybetli görünüyorlar kürsüde! İkisi de erkek üstelik… Sadece onlar mı? Mübaşir ile kâtip bile farklı… Adamım, dikkatli ol!" 

Kadın;

"Allah’tan avukatım var. Tek başıma olsam bu adam beni çiğ çiğ yer. Allah’ım, ne kadar da heyecanlıyım! Dışarıdan belli oluyor mu acaba? Sakin ol! Karakoldaki ifadeni satır satır ezberledin. Sadece kolonya şişesine dikkat! Fısfıslı kolonya şişesi demeyeceğim, kolonya sıktım demeyeceğim; kolonyalı mendille sildim diyeceğim. Ya hâkim bana “Sen bu cümleleri söyledin mi kocana?” derse… Ya kocam, çocuğunun üstüne yemin et derse!.."

Kâtibin gerekli işlemleri zapta geçmesinden sonra Hâkim, sanıkların ifadelerine geçti. Önce kadın ifade verdi.

-Kocam, gece 24.00 gibi eve geldi. Çok sarhoştu. Ayakta duracak hâli yoktu. Ellerini yıkamadan bir sürü yere dokunmaya başladı. Pandemi sürecinde olduğumuzdan ben de onun dokunduğu yerleri kolonyalı mendille sildim. Evde küçük çocuğum var. Onun için endişelendim.

Adam kendini tutamayarak birden ayağa fırladı ve “İtiraz ediyorum Sayın Hâkim, elinde kolonyalı mendil değil kocaman bir fısfıslı kolonya şişesi vardı. Aparatının ucu metalden ve sivri… Beni onunla yaraladı.

”Hâkim, adamın daha fazla konuşmasına izin vermedi. Bir daha kendisine söz verilmeden konuşmamasını, aksi takdirde kendisini salon dışına almak zorunda kalacağını hukuk jargonuyla anlatarak adamı uyardı. Arkasından da ekledi: “Burası Dingo'nun ahırı değil!”

Kadın devam etti.

-Bana kızmaya hakaret etmeye başladı. “Seni mahalleye rezil ederim.” dedi. “Orospu!” dedi. Ben ona hakaret etmedim. Şimdi sarhoşsun, yarın sakin kafayla konuşalım.” dedim. Bana vurmaya başladı. Kolundan tutmaya çalıştım. O sırada tırnağım koluna batmış olmalı. Gücüm yetmediği için kolunu tutamadım. Bana vurmaya devam etti. Kendimi korumak için telefonu fırlattım. Vurmaya devam etti. Yere düştüm, beni tekmelemeye başladı.

Kadın bir ara ağlamaya niyetlendiyse de bunu başaramadı.

-Komşular yetişmese belki de beni öldürecekti. Şikâyetçiyim Hâkim Bey! 

Hâkim, kadının avukatına söz verdi. Avukat, müvekkiline şov yapması gerektiğinin bilincinde olan bütün avukatlar gibi süslü birçok cümleyle savunmasını ve şikâyetini dile getirdi. 

-Müvekkilim, mağdurdur. Doktor raporumuz var. Karşı tarafın ise kolunda sadece küçük bir çizik mevcut... Küçük bir çizik yüzünden müvekkilimin cezalandırılması doğru değildir. Ne yaptıysa kendisini korumak için yapmıştır. Dışarıda tanıklarımız var, izin verirseniz dinletmek isteriz. 

Bütün tanıklar olay sonrasının tanıklarıydı. Avukat bunu elbette biliyordu ama belki dinletebilirim düşüncesiyle hazırladığı kurguyu tanıklara ezberletmişti. Hem bu kurgu aile mahkemesinde başarılı da olmuştu.

 Adamın stajyer avukatı, nihayet söz alıp avukatın tanık talebine itiraz etti.

 -Sayın Hâkim; tanıklar, olay bittikten sonra gelmiştir. Olay gecesi verilen ifadelerden bu kolayca anlaşılabilir. Olay anının tanığı yoktur. Her iki tarafın da doktor raporu mevcuttur. Müvekkilimin olay gecesi verdiği ifadeden de anlaşılacağı gibi olay, karşılıklı darp hadisesidir. Olayın tek taraflı bir darp hadisesi gibi sunulmasını kabul etmiyoruz. Kaldı ki doktor raporlarında her iki taraf için de “basit tıbbi müdahele” sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan hukukun temel prensiplerinden biri olan “Şüpheden sanık yararlanır.” ilkesini göz ardı edemeyiz. Olay anının tanığı olmadığına göre müvekkilim hakkında yapılan suçlamaları kabul etmiyoruz. Tanık talebini reddediyoruz.

Adamın avukatı, ailesiyle birlikte Covid karantinasında olduğundan böyle bir çözüm bulmuştu. Kendi yerine bürodan daha önce hiçbir davada avukatlık yapmamış olan stajyer kızı göndermişti. Adam, stajyerin itirazından gayet memnundu. “Stajyer de olsa oldukça güzel konuştu, o olmasa ben bu cümleleri kuramazdım.” diye geçirdi içinden. Hâkim, kadının ardından adamın ifadesini dinlemeye başladı.

- Olaylar aslında on beş yirmi gün önce başladı. Eşim benim verdiğim parayı benden sakladı.

Hâkim, adamın sözünü kesti. “Bize ne on beş yirmi gün öncesinden, sen olay gecesine gel!”

Peki, Sayın Hakim! Olay gecesi, pandemi başladığından beri evden çıkmadığım için yasakların da gevşetilmesiyle dışarı çıktım. Sadece iki duble rakı içtim. Karşı tarafın söylediği gibi aşırı alkollü falan değildim. Ben içeri girince eşim peşimden koşarak benimle neredeyse aynı anda elinde fısfıslı, kocaman bir kolonya şişesiyle –kolonya şişesinin fısfısı metal ve ucu sivriydi- dokunduğum yerlere kolonya sıkarak beni tahrik etmeyi başardı. Kavga etmeye başladık. On beş yirmi gündür konuşmadan aynı evi paylaşıyorduk. Oturduğumuz ev, eşimin annesinindir. Bana “Gidecek yerin yok, zavallısın, onun için terk etmiyorsun evi; burası benim evim, def ol git evimden!” dedi. Bunları söylerken kolonya şişesini de üstüme üstüme sallamaya başladı. Sonra bana telefon fırlattı.

Hâkim, adamın sözünü keserek “Eşinize vurdunuz mu?” diye sordu. Adam kendisinin de inanamayacağı bir özgüven ve cesaretle “O bana vurdu, ben de ona vurdum.” diye cevap verdi. Nasıl bu kadar kolay ve inandırıcı biçimde yalan söyleyebildiğine kendisi bile şaşırdı.Hâkim sözü Savcı’ya verdi Savcı iddianamesini okudu. Savcının iddianamesini hem adam hem de kadın pürdikkat dinledi.

Adam;

"Sadece sen yalan söyleyecek değilsin ya… Sen yalan söylüyorsan ben de söylerim. Evet, seni dövdüm ama bak Savcı ilk haksız tahrikin kimden geldiğine karar verememiş. Kimden geldi? Elbette senden geldi. Damarıma basmasaydın vurur muydum ben sana?"

Kadın;

"Sanırım paçayı kurtardım. Savcı “İlk haksız tahrikin kimden geldiği anlaşılamadığından…” diyor. Ama diğer söylediği kötü… Benim birden fazl"a kez yaralama girişiminde bulunduğumu söyledi galiba?

Savcı’nın iddianameyi okumasından sonra Hâkim, taraflara tekrar söz verdi. “Savcı, hakkınızda eşit kusur verilmesini talep etmekle birlikte…” kadına dönerek “Sizin hakkınızda daha fazla ceza verilmesini talep ediyor. Ne diyorsunuz?”

Kadın, Hâkim’in söylediklerinden sonra ani bir kararla sesi titreyerek “Efendim, bu eşimle bizim ikinci evliliğimiz… (“Eşim” sözcüğünü tereddütlü ve heceleyerek söylemişti.) İlk evliliğimizde bana bıçak çekmişti, beni öldürmeye çalışmıştı.” Bunları söylerken beyhude bir çaba olduğunu kendisi de biliyordu ama aklına başka bir çare gelmemişti.

Adam, karısının sözleri bitmeden stajyer avukatının tepki vermesini beklemeksizin ayağa fırladı ve “İtiraz ediyorum Sayın Hâkim, yalan söylüyor. Böyle bir olay yaşanmamıştır. Yaşanmış olsa bile ilk evlilikte olduğunu söylediğine göre af kapsamındadır. Kadın, çuvalladığının farkına varınca daha fazla konuşmadı. Hâkim, bir süre başını kaşıdıktan sonra kadının avukatına söz verdi. Avukat, yine tüm tecrübesiyle süslü cümleleri peş peşe dizerek itirazlarını yaptı. O cümlesini bitirdiğinde tüm kurşunlarını ilk konuşmasında tüketen stajyer, bir eli yanağında uzaklara dalmış bir hâlde tecrübeli avukatı dinlerken Hâkim’in ona söz vermesiyle kendine geldi.

-Sizin bir diyeceğiniz var mı Avukat Hanım? 

-Efendim, az önce söylediğim ifade zapta geçmemiş; onun zapta geçmesini talep ediyorum.Hâkim gülümseyerek…

-Nedir o?

“Hukukun temel prensiplerine göre şüpheden sanık yararlanır.” Zabıtta göremedim. Hâkim, kâtibe stajyerin talebini yerine getirmesini söyledi.Duruşma sona erdikten sonra adam, önce stajyere teşekkür etti. Ardından avukatını aradı.

 -İlk haksız tahrikin kimden geldiğinin tespit edilememesinden dolayı her iki taraf da eşit kusurlu bulundu. Her iki taraf da basit tıbbî müdahale ile tedavi edilebilecek ölçüde karşı tarafı yaraladığından ceza aldı. Ama eşim birden fazla kez yaralama teşebbüsünde bulunduğundan benden daha fazla para cezası aldı. Yırttık galiba Avukat, sağ ol! Bu arada bence karara mutlaka itiraz etmeliyiz. İlk haksız tahrik ondan geldi.