Eksik/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

“Eksik bir parça” diyorsun. Ve o eksik parçayı günbegün düşlüyorsun.

Resmin tamamını görüp de o boş kalan yer öylece durduğunda içi fırtınaya tutulmuşcasına üşüyor bir bakıma.

Ve yenildiğini hissettiğin an çevrendeki tüm kareler o eksik parçayı hatırlatıyor sana.

O, her ne ise gözlerin onu arıyor, kulakların onu duymak istiyor. Ve bir tekrar bulanıyor heryerine ince ince.

Arnavut kaldırımlarının arasına sıkışıp kalan ince topuk misali hissediyorsun kendini. Çığlık atar gibi ve çaresiz.

“Eksik işte bir parça” diyorsun ve yineliyorsun. 

Bir rüyadan alıntı gibi olduğunda zihnine üşüşen tekrarlar, yenisi ekleniyor ve içine doğru dayadığın merdivenin basamakları büyüyor da büyüyor.

Radyodan kulağına uzanan şarkı, ekranda beliren bir kare, kitap satırındaki bir cümle, karşılaştığın bir çift göz tek bir şeyi işaret ediyor sana.

“Eksik bir şey var” diyor gözüne sokarcasına. 

Lakin boşlukta sallanır gibi buluyorsun kendini. Sanki bir kukla var ve oynatıyor görünmez iplerle bağlı olan ellerini.

“Eksik bir şey var” diyorsun. “Eksik bir şey”...

Ulaşmıyor sana. Gelmiyor yamacına. Döngü devam ediyor. Gölgesi dahi sırra kadem basıyor.Var.

 “Eksik bir şey var.”

Bakışların yere düşüyor, tam orada bir noktaya takılıyor. İnce bir sızı giriyor başının solyanına anlamsız ve tanımsız. Geçen dakikalar çapraz ateşe tutuyor sanki bedenini.

“Eksik bir şey vardı.” diyor sızıyı tetikleyen belli belirsiz bir ses.

Sonrası bir sis bakışları bulanıklaştıran, uçurtan.

Bir balonun içine sıkışmış düşüncelerin göğün mavisine doğru havalanırken, temize çekilen için gevşekçe yığılıp kalıyor pelteye dönüşmüş hali ile.

Vardı. 

Eksik bir şey vardı.

Hep olacaktı.