Casablanca (Aşkın Hâlleri)/Mahmut ŞENOL

II.Dünya Savaşı’nın kıyamet günleridir; Fas’ın Kasablanka şehrinde bir film çekilir: Casablanca! 1942 yapımı filmde sinema tarihinin en ünlü iki ismi rol almaktadır. Hüzünlü bakışlı ama yakışıklı Humphrey Bogart ve kuzeyin güzel kadınlarından İsveçli Ingrid Bergman…

 

¨Rick’in Barı¨nda geçer her şey. Ilsa adındaki kadın, Fas’ta yaşayan Amerikalı Rick’in mültecilere, savaştan kaçanlara yardımcı olduğu bara gelir, yardım ister; aralarında eskiye dayalı ve küllenmiş bir aşk vardır, tekrar alevlenir.1938 tarihinde Amerikan Broadway sahnelerinde oynanmış ¨Everybody Comes to Rick’s¨~ Herkes Rick’e Gelir başlıklı tiyatro eserinden uyarlanmış filmin, sinema tarihinde en meşhur aşk filmlerinden başında geldiği, aldığı Oscar’lardan, türlü ödüllerden ve hâlen unutulmaz replikleriyle hatıralarda kalmasıyla bilinir. Sonradan, dünya müzik listelerinde asla yerini terk etmeyen ¨As Time Goes By¨ ~ Zaman Geçtikçe şarkısına ait parçanın yer aldığı film kuplesi de unutulmaz.


Ilsa, ¨Play it Sam¨, tekrar çal Sam diyerek barın piyanisti siyahi müzisyene bir daha bir daha söyletir şarkıyı...Asla bir araya bir daha gelemeyecekleri Rick’in hüznüyle başından beri belli olan filmde, Ilsa, hayatlarında ikinci kez bir araya gelip ama yine ayrılacakları o sıra, ¨Öp beni, bu bütün sorularının cevabı olur…¨ diyecektir. 

Rick, kadına “With the world crumbling, we pick this time to fall in love” der; ¨Dünya harabeye dönerken biz bu zamanda âşık olmayı seçiyoruz!¨ Ilsa gitmek zorundadır, gece yarısıdır, Kasablanka Havalimanındaki pistte uçuşa hazırlanan uçağın pervaneleri hızlanırken Rick’in son sözüdür bu...Aşk dünyayı umursamamak değildir, kendi içinde ulaşamadığı ötekiyle yeni bir dünya kurmaktır. Dünyadan vazgeçer gibi bazen aşkların da feda edilmesi gerekir. Geride tekmelenmiş iki yürek bırakır...


Postacı Filmine Dair Okumalar

1994 yapımı Il Postino-Postacı filminde, Şili’nin yetiştirdiği büyük şair Pablo Neruda’nın sürgüne gönderildiği, Akdeniz'e nokta gibi konulmuş bir İtalyan adasında yaşanan hüzünlü bir aşk hikâyesi anlatılır.Yıl 1950'lerdir... Neruda’ya dünyanın dört bir yanından gelen yığınla mektup, telgraf, koli gibi gönderileri onun evine taşıyan adanın bisikletli postacısı Mario komünist şairin hayranıdır. Her gün gelir gider, bir süre sonra evin insanı gibi olur.

Bir gün, Neruda, anavatanındaki dostlarına gönderilecek bir teyp kaydı yaparak ada hakkında bir şeyler söylerken, Mario içeri girer, ne yaptığını anlamaz ama dev şair ona, ¨Haydi, sen de adanız hakkında bir şeyler söyle!¨der. Mario şaşalayınca, ¨Mesela adanızdaki en güzel şey nedir, onu söyle¨ diye cesaretlendirir, postacının yüzü ışıldar, dudakları kıpır kıpırdır. ¨Beatrice¨ der, ¨Adanın en güzel şeyi Beatrice’dir.


¨Beatrice, balıkçı köyünün kahvesinde çalışan garson kızdır; Mario'nun ilk görüşte vurulduğu kız…Dante’nin sonsuz bir tutkuyla âşığı olduğu Beatrice’in adının bu filmde kullanılması sadece bir tesadüf yahut bir atıf da değildir; İlahi Komedya’nın başrolüne yerleşmiş Beatrice, sonsuz ama asla ulaşılamayan aşkın kahramanıdır.

İlahi Komedya’nın muhteşem yazarı Dante ve adanın zavallı postacısı Mario, Beatrice adını sayıklayarak kendi hayatlarını bu kadınlar uğruna birer şaheser yaparlar...


Attilâ İlhan’a ait olduğu söylenmekle beraber hiçbir sayfasında rast gelemediğimiz ama tam da bu duruma uyacak anonim~laedri dizeleri buraya hamiş gibi koymakta yarar var:¨Ben aşk nedir bilmem / Eski kafalıyım biraz / Bir seni bilirim/ Bir de adın geçince sıkışan kalbimi.¨