KİTAP İNCELEMESİ: GÖRME BİÇİMLERİ /Büşra ÜNAL


Görsel kültür, toplumu etkileyen, yönlendiren ve yaşam algısını ciddi anlamda değiştirmeyi başaran bir araç olarak karşımızdadır. Bu nedenle görsel kültürün incelenmesi de giderek önem kazanmaktadır. Neredeyse tüm yaşantımızın bu yüzeysel görselliğin etkisiyle inşa ediliyor, zamanla bozuluyor ve ardından tekrar inşa ediliyor. Görsel dil kimi zaman var olan düzeni muhafaza etmeye yarıyor. Egemen kültürün devamlılığını sağlıyor, var olan değer ve tutumları sürdürmeyi kolaylaştırıyor. Kimi zaman da bu düzenin tam karşısında durup, sorgulayarak yeni bir söz söylüyor.

Bu çalışmada John Berger, Sven Bloomberg, Chris Fox, Michael Dibb, Richard Hollis tarafından hazırlanan “Görme Biçimleri” adlı kitabın bir değerlendirmesi yapılacaktır. Kitabın yazarından kısaca bahsedecek olursak; 2017 yılında kaybettiğimiz John Berger 1926 yılında Londra’da doğdu. Berger, etkili bir sanat eleştirmeni olmakla birlikte senaryo yazarı, romancı, belgesel yazarı ve ressam olarak da tanınıyor. 1940’lı yıllarda Londra’da çeşitli galerilerde sergiler açtı. Bu dönemde Komünist Parti ile yakın ilişkiler kurduğu bilinen Berger, isimli dergide makaleler yazdı. 1951’den itibaren New Statesman için sanat eleştirileri yazdı. Yazarın ilk romanı 1958 yılında yayınlanan Zamanımızın Bir Ressamı’dır. Berger bu roman ile Booker ödülü almıştır. 2017 yılında yaşamını yitiren John Berger’in bu çalışmada geçen eseri gibi önemli birçok eseri mevcuttur.Kitap yedi denemeden oluşmuştur. Dört denemede hem sözcükler hem de imgeler, üç denemede ise yalnızca imgeler kullanılmıştır. Bu denemelerde konunun belli yanları üzerinde durulmuştur. Konunun çağdaş tarihsel bilinçlenmeyle aydınlığa çıkan yanları üzerinde durulmuştur. Kitabı hazırlayanların asıl amacı da bir sorular süreci başlatmaktır.

Berger, tarihten bugüne ortaya çıkan farklı görsel temsillerin analizini yaparken, sorulmamış sorular sorarak, okuyucuya eserlerin farklı yönlerini gösteriyor. Bununla birlikte reklamlarda kullanılan görsel ve imgelerin sunum biçimlerinin analizini yapıyor ve hangi amaçlarla kullanıldığını okuyucuya gösteriyor. Berger, bu şekilde gördüklerimizi sorgulamamızı sağlıyor ve okuyucuyu “görünenin ardındaki görünmeyeni” aramaya itiyor.

Berger, kitaba “Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir.” cümleleri ile başlamıştır. Bu cümleler ile aslında en başa gidip görme eyleminin kendisi üzerine düşündürüyor. İnsan sözcüklegördüklerini anlatır fakat anlattıkları gördüklerinin ona düşündürdükleridir. Neyi gördüğümüz, neye bakmayı seçtiğimizle doğrudan ilişkili, yani görme bir seçim sonucu gerçekleşen bir eylemdir. Bu seçim ise yine sahip olduğumuz düşünce ve inançların etkisiyle ortaya çıkıyor. Yani kişisel olmayan, objektif bir görme biçiminin olmadığını söyleyebiliriz. Ve bununla birlikte etrafımızı çevreleyen bu dünyayı algılayıp anlattıklarımız da aslında tamamen kişiseldir.  Berger, insanı çevreleyen gerçeklikle düşündükleri arasında bir mesafeden söz eder

Düşündüklerimiz veya inandığımız nesneler görüşümüzü etkiler. Tam bu noktada imgelerin, gördüğümüz şeylerin kendisinden çok daha baskın olduğunu söyler. Magritte’nin sözcüklerle nesneler arasındaki mesafeyi anlatan, “Düşlerin Anahtarı” adlı resmini örnek gösterir.

https://www.youtube.com/watch?v=q8IrtwUuIJM