Dışavurumlar(3)/Mehmet Ali GÜNER

ADANA VE ÖTESİ

Öğlen sıcağında, güneş tepenizde yanarken portakal, mandalina ağaçlarının arasına dalarsınız. Mevsimlerden sonbahardır ama hâlâ yakmaktadır Çukurova güneşi. Mis gibi kokan mandalinalardan koparıp yersiniz açlığınızı bastırana kadar.

Sonra ağaçların serin gölgesine serilirsiniz. Sadece böceklerin, kuşların sesleri duyulur. Bir huzur çöker ki omuzlarınıza, yumuşacık alır götürür sizi en güzel rüyalara. Rüyanızda sevdiğinizi görürsünüz aylardır yüzünü görmediğiniz. Hayırdır inşallah der uyanırsınız. Akşama bir yerlerde düğün olur mutlaka. Bir bahçeye tahta masalar konur, kablolar çekilir, çıplak ampuller takılır. Sonra rengârenk basmalarıyla kadınlarla kara yağız adamlar sökün eder. Davullar çalar. Bir köşeye çekilirsiniz. Hava tatlı bir bahar serinliğine bürünmüştür artık. Etrafa çaktırmadan rakıyı dikersiniz kafanıza. Sonra yanınıza yaşlı bir amca oturur, Çukurova’da geçen hikâyeler anlatır size.

Tarlalarda geceleri yanan ağaç boyundaki ateşleri anlatır yanına gidince ortadan kaybolan. Samanlıkta yaşanan aşkları anlatır. Lokman hekimi anlatır. Hikâyenin birinde veya bir yerinde kendinizi bulursunuz. Dalar gidersiniz bir yerlere.

Sonra bakarsınız ki, kalabalık dağılmış, rakı şişesi boşalmış. Yavaştan kalkarsınız yola düşersiniz. Dünyanın hiç bir yerinden göremeyeceğiniz kadar çok ve parlak yıldızlı gökyüzünün altında yürürsünüz sessiz ama güvenli karanlıkta. Bir türkü beyninizin bir yerlerinde yankılanır. Bir damla gözyaşı süzülür. Gelmişine geçmişine  küfredersiniz. Sonra cebinizde varlığını unuttuğunuz telefon titremeye başlar. Elinize aldığınızda arayanı görünce diliniz tutulur.

Gündüz ağaçların altında uyurken gördüğünüz rüya gerçek olmuştur. Mucizeler diyarıdır Çukurova. Neyin gerçek neyin rüya olduğunu bilemediğiniz bir yerdir.

AYNA VE BEN ve psikoloji

"Tüm bunlar rüyadır ” diyorum kendime. Tam ağlayacağım; ama bir gülme alıyor beni. Yerimden kalkıyorum. On adım atınca bitiveren evimin içinde dolanıyor, gidip aynada kendime, özellikle de pandaların gözlerini aratmayan gözlerime bakıyorum. Dönüp bilgisayarın karşısına oturuyorum ve ortaya çıkan şemaya bakıyorum.

Bir an beni yine bir gülme alıyor. Kendime “Niye gülüyorsun?” diyorum. “Eskiden olsa ağlardın. Şimdi de gülüyorsun. Senin de bir ortan yok. Cins misin nesin? Sonunda kafayı gerçekten kırdın. ” diyor. “ Elimde değil ki. İnanabiliyor musun? Bitiyor sanırım ” diyorum. “Öyle görünüyor ” diyor biraz şaşkınlık ve kuşku içinde. “Bilmiyorum. 

Bitiyor mu gerçekten? Ya bitmezse? Ya her şeyi yanlış yapıyorsam?” diyorum. Dehşete kapılıyorum. “ Yani ben de emin değilim. Olabilir; ama doğru da olsa yanlış da olsa bir şeyler yaptığın kesin. Tek başına uğraştın ve öğrendin. Yapamayacağıma ilişkin kuşkuya kapıldığım çok oldu, ne yalan söyleyeyim; ama yaptın. Çalıştığını biliyorum ben senin” diyor. “ Ama ya doğru değilse?” diyorum gözlerim dolmuş halde, “Ya her şeyi yanlış anlayıp yanlış yaptıysam?” “Zibilyon kere geçtin üzerinden. Yine okur öğrenirsin. Yanlışsa yine yaparsın. Hata yapmışsan düzeltirsin.” diyor kaşlarını hafifçe çatarak. Sonra ekliyor: “Hata” diyor, “Şu yasamda en çok yapmış olduğun şey değil mi senin?” “Hata.” diyorum, “Şu yaşamda en çok yapmış olduğum şey."

Sonra beni yine bir gülme alıyor. Gözlerini devirip bana bakıyor ve “Bu nasıl bir ruh hali? Beni o kadar yoruyorsun ki… Bıktım senden! Ağlayacaksan ağla; güleceksen de gül” diyor. “yerimde duramıyorum; ama bir yandan da yerimden kalkamayacak kadar yorgun hissediyorum. Bitiyor olmasına sevinmek istiyorum; ama bitiyor olmasına da inanamıyorum bir yandan. hem koşmak hem de uyumak istiyorum. Gözlerim dolarken beni bir gülme alıyor. Bunların hepsi ayni anda! İnanabiliyor musun? Çok saçma. Her şey çok saçma.”

“Hem de fazlasıyla saçma.” diyor ve gülüyor. Nasıl anlatsam size gerçekten bilmiyorum. Altında kalırım ve altından sağ çıkamam sanıyordum bu surecin. Altında kaldım. Altında uzun sure acı da çektim; ama sanıyorum ki altında kaldığım bu şeyi sırtlayıp kaldıracak kadar güçlendim sonunda. Hem de düzenli uyku, düzenli spor ve sağlıklı beslenmeyle ya da onların sayesinde. Bunları düzenli çalışmayla aynı anda yapabilmek benim için çok önemliydi ve çok sürdürmek için çok çabalıyorum. Çok yorgun hissediyorum ama yaptığım ufacık bir şey, atabildiğim tek bir adım bile sürdürmemi sağladığı için ortaya bir şeyler çıkarmaya uğraşıyor ve çabalamayı bırakmıyorum.

Yüzümde gülümsemeyle karışık ağlamaklı bir ifadeyle “Biliyor musun, bir gökyüzü insanı ancak bu kadar duygulandırabilir.” diyorum. Gülüyor bana. “Kafayı gerçekten kırdın.” diyor. Yüzünde “Ben seninle ne yapacağım?” dercesine bir ifade var. Göremiyorum ama eminim bundan.