Konuk Yazarlar: İçimizde Öyle Garip Bir Şeyler Oluyor ki!/Mesut ŞENOL

İçimde garip bir şeylerin olduğunu fark etmemek beni şaşırtabilirdi! Varlığımın kişisel iç dünyası bakımından sıradan ve sıra dışı olanlar birbirleriyle sürekli çatışmakta. Ben basit bir makine ya da varlık değilim. Genlerimde, fiziksel varlığım bir varlığa dönüşünceye kadar atalarımın bütün deneyimlerini taşıyorum.


Genel olarak belirtmek gerekirse, kişiliğimiz, garip bir şekilde milyonlarca yılda evrimleşmiş. Hala hayvansal içgüdülere ve eğilimlere sahibiz. Bunlar, doğanın hayatta kalma ve kendimizi besleme, üreme ve cinsel güdüler görüntüsü altında soyumuzu ve varlığımızı sürdürme bakımından kendimizi savunma gereklilikleriyle bağlantılı.

Dolayısıyla bireysel varlıklar ve ortak sosyal kimlikler açısından bizler sonunda gerçek ikiyüzlüler haline gelmekteyiz. Tek başına bunlardan hiçbirisi değiliz. İki uç arasında gidip geliyoruz. İlkel benliğimiz doğal olan pek çok şeyi yapmak isterken, yalın arzularımız ve güdülerimizin tatmin etmek istedikleriyle doğrudan çatışma içinde olan sosyal kuralların da farkındalığını yaşıyoruz.

Bu da, bizim sürekli bir gerginlik hali içinde yaşamamız anlamına gelmekte. Bu nedenle yaşamdaki pek çok normal işlevler konusundaki iştahımız kaçmakta. Özümüzün istediği ve bencil arzu ve istemlerimizi ister istemez terk etmek durumunda kalıyoruz. Belki ve bu sürtüşme bizim kendimizi daha dolaylı şekillerde ifade etmemiz için bir uyarıcı etkisi yaratmakta ve bu da sonuçta bir sanatsal yaratıya yol açmakta.



İçimizde, iç ve dış huzuru arama yönünde bir başka eğilim de bulunmakta. Hayatta kalma güdülerimizle bağlantılı kendi yakıcı, vahşi eğilimlerimizden uzak durmak için çaba gösteriyoruz. Hayatta kalma şansına sahip olmak için, diğer kişileri fethetme duygusuna kapılıyoruz. Barışçıl ya da başka türlü bir zamanda yaşasak da düşünce tarzımız bizi bulunduğumuz çevrede kolaylıkla rahatsız olan ve istikrarsızlık içine giren kişilere dönüştürebilmekte. Öyle olunca bu saldırgan yanlarımızı barışçıl ruhumuzla nasıl bağdaştırabileceğiz? Biz şeytana pabucu ters giydirecek kötülükler yapabilirken, diğer kişilere, hatta düşmanlarımıza karşı en muhteşem merhameti ve şefkati nasıl gösterebileceğiz?

İçimizde ya da beynimizde neler dönüyor olsa da, ruhlarımız insanlığın evrimi doğrultusunda çok daha karmaşık bir yapıya sahip. Bu karmaşıklık sanatçıların ve edebiyatçıların, içimizdeki insanların üretebileceği en estetik eserlerin süzülüp çıkacağı dipsiz bir volkandan yararlanma olanağı tanımakta. Ve ne yazık ki, bazen bu sanatsal yaratı, savaş sanatıyla da ortaklıklar kurabilmekte. Bütün bilimsel ve sanatsal girişimler, yeryüzündeki insan soyunun gerçekten yok edilmesine de yol açabilecek bir risk de taşıyabiliyor.

O zaman, bu çıkmazdan kurtulmanın hala insani sayılabilecek bir yolu da var demektir. İyi ve olumlu niyet taşıyan yönümüzün bize sağladığı gücü, yolumuzu aydınlatması için kullanabiliriz. Maharet, gelecek kuşaklar için taşınan kaygıları ifade etme yöntemlerini bulan sanatı ortaya koymaktadır.

Kendimizi ve içimizde neler olup bittiğini daha etkin bir şekilde keşfetmeliyiz. Bu şekilde eğer içimizde yaşananları paylaşmaktan vazgeçmezsek, kendimizi daha iyi ifade etme, dışa vurma şansını bulma yanında, geleceğimizin daha sağlıklı bir şekilde örülmesine katkıda bulunduğumuzu görebiliriz…