20 Jan
20Jan

Kurduğu saatin alarmıyla irkildi, işine öyle bir şekilde dalmıştı ki elleri meşgulken düşünceleri başka yerlerde geziyordu. Hayatın ağır yükünün, omuzlarına verdiği yorgunluk, ayaklarına da yansıyordu. Zayıf bedeniyle, şiddetli bir rüzgara dayanamayıp uçacak gibiydi. Kısa dalgalı saçlarını, küçük lastikli tokayla bağlamış ,giydiği pantolon her an düşecekmiş gibi ikide bir onu çekiyordu. Üstündeki hırkanın düğmelerini yıpranmış parmaklarıyla ilikledi. İncecik yüzündeki, yorgun ve baygın gözler daha çok ortaya çıktı. Biraz kilo alsa bu kadar yorulmayıp geceleri biraz daha fazla uyusa bütün güzelliği ortaya çıkacaktı.

İki yıl önce, eşi yurt dışına gitmişti. Büyük oğlu Ahmet yedi, küçük oğlu Samet iki yaşındaydı. Birinci sınıfa başlayan Ahmet’i öğlen okula götürürken sırtında Ahmet’ in çantası; bir eliyle Samet’ i, diğer eliyle de Ahmet” i tutuyordu. Bazen Samet yorulunca onu kucağına alıyordu. Bu durum çoğu gün böyle devam ediyordu.

Bugün Ahmet'i okula bıraktıktan sonra, havalar yağışlı olduğu için bahçe işi yapmadı. Evde uğraştığı dikiş işlerini yapmaya başladı. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişti. Öğleden sonra başlayan şiddetli yağmur dinmişti Samet’ i komşusuna bırakıp şemsiyesini de alıp Ahmet’i okuldan almaya gitti . Hava birden soğumuştu, ellerini cebine koydu, toprak avludan dışarı çıkarken yağmurdan sonraki güneş günün son kızıllığını göstermeye çalışıyordu. Gökyüzü de renk değiştirmeye başlamıştı yollar ise çamur deryasına dönmüştü. Rahat yürüyebileceği, çamursuz bir kenar arıyor bulamıyordu.Birkaç metre yürüyünce, ayakkabısı çamurla dolup ağırlaşmaya başladı, çamurla savaşı onu daha da yormuştu ama pes etmedi. Geç kalmadan hemen oğlunu alması gerekiyordu,soğuk havaya rağmen terlemesi hastalık alametiydi ,nefes nefese kalmış, hareket ettikçe vücudu hayli ısınmıştı. Çamurda kaymamak için büyük çaba harcıyordu, dönüşte bu yoldan geçmemeyi düşünüyordu,bahçelerden geçerse bu kadar zorlanmayacağını düşündü.

Okuldan dönen, büyük yaştaki öğrencileri görünce telaşlandı, oğlu şimdi onu dışarıda çok beklerse,hem üzülecek hem de üşütecekti .

Sokaktan komşusunun, sesiyle yere diktiği başını kaldırdı, sesin geldiği yere baktı ve gülümseyerek selam attı. Komşusu “Ya Filiz benim bu divan örtüleri ne zaman bitecek? İki hafta önce bitmek üzere demiştin, hemen bitir ki annemin de divan örtüleri yenilenecek, onların ölçüsünü alıver sana zahmet. Ona göre de kumaş alayım, benim tadilata verdiğim pantolonlar bitti mi?” 

Filiz “Komşu ,bu tadilatlar bugün bitecek, divan örtüleri hazır, ben de sizi arayacaktım gelip alın diye “dedi.

“Tamam teşekkürler yarın uğrayıp alırım.” dedi komşusu.

“Bak ne kadar alacaksın? Bizden çok para alma biz bütün işlerimizi sana yaptırıyoruz. Ona göre.” “Merak etme abla." dedi yorgun sesiyle. Komşusu lafa tutmayı çok severdi . Oğlunun onu okulda beklediğini söyleyerek yoluna devam etti. Az kalmıştı bu dik yokuşu çıktı mı tamamdı, dik yokuşun bitiminde sokak ana caddeye bağlanıyordu, yokuşun başında sağ tarafta küçük bir kırtasiye dükkanı hemen bitişiğinde ise bakkal tam karşıda da bir fırın vardı. Frından çıkan dumanlar her tarafı doldurmuş gözleri yakmaya başlamıştı. Fırıncı her akşam taze ekmek yapardı, mahalleli sıcak mis gibi ekmeklerle evlerine dönerlerdi.

Filiz, yüzünü sağa sola çevirerek, hızlı adımlarla dumandan kaçıyordu. Okulun bahçe kapısından içeri geçti, Ahmet onu okulun kapısının önünde bekliyordu. Annesini görünce ona doğru yürümeye başladı. O sırada ilginç bir şey oldu. Birden ortalığı aydınlatan ışığa doğru gözlerini çevirdi, Aman Allah’ım, o da ne! Havada, fırından uçup gelen kocaman alevlerle dolu büyük bir tahta parçası, okulun bahçesine doğru uçarak geliyordu. Koşarak oğluna doğru gitti. Alevler içindeki büyük tahta parçası tam oğluna çarpacakken, eliyle acemice ve  ivedilikle  tahtaya vurarak uzaklaştırmaya çalıştı. Eli oğlunun üstüne kapandı , elini oğlunun üstünden çekip oğlanın alnına dokundu. Ateş gibi yanıyordu, hemen dereceyi alıp oğlunun ateşini ölçtü. Ateşi yok yüksekti.

Sabaha kadar başında bekledi. ilaçlarla ateşini düşürüp alnına bezleri dayıyordu habere. İyi ki bu kabusu gördüm de oğlumun ateşini fark ettim, dedi.


Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.