Beni ilk gördüğünde anlamıştı. Kumsalında, çıplak ayak huzurunda durup sustuğumda fark etmişti, o dinleyicinin ben olduğumu. Ne anlatacağını biliyordu, nasıl anlatacağını da. Aradığı şey, kime anlatacağıydı ki ona da kavuşmuştu.
Beni ilk gördüğünde anlamıştı. Kumsalında, çıplak ayak huzurunda durup sustuğumda fark etmişti, o dinleyicinin ben olduğumu. Ne anlatacağını biliyordu, nasıl anlatacağını da. Aradığı şey, kime anlatacağıydı ki ona da kavuşmuştu.
Birbirlerine sokularak yürüyen kadınlar, çocuklar ve erkekler, yorgunluktan zorlukla adım atıyorlardı. Bohçalar, valizler, sepetler, sırtlarında ve ellerindeydi. Bir hafta sürmüştü yolculuk. Kalabalıktan sıyrılıp heyecan içinde mavi peronda birkaç dakika soluklanan, Ali, Garman ve küçük kız, kısa adımlarla etrafa boş boş bakarak yürümelerini sürdürdüler. Acemiydiler. İlk kez trene binmişlerdi.
Kızım, anlatmaya başladı. Hatay ilinin son zamanlarda üst üste üç depremle sarsıldığını anlattı. Özellikle geçen hafta meydana gelen 5.0 şiddetindeki depremin etkisi altında kaldıklarını söyledi. Üçüncü katta sallanmışlar ve bir hafta boyunca depremin etkisinden kurtulamamışlar. "Büyük bir deprem olursa ne yapacağız?" diye endişe içinde sordu.
Barbie sadece bir bebek. Plastik, cansız bir çocuk oyuncağı. Geçmişten gelen pembeler içinde karanlık bir nesne.
Konur Sokağı İle Yüksel Caddesi’nin kesiştiği köşede, çevresini saran beton yığınlarına günün her saatinde inatla direnen, Mülkiyeliler Birliği’nin bahçesindesin. Üzerinde beyaz örtü serili masalardan iki kişilik olanına oturdun. Yaklaşık bir metre yükseklikteki beton duvarın demir parmaklıklarına tutunan sarmaşıkların arasından davetsizce sızan sokağın kokusu, genzini yakıyor.
Çadırda ilk geceyi geçiriyorlardı. Soba da verilmişti onlara; ama yakmadılar, artçı depremler şiddetli oluyor soba bile yerinden oynuyordu. Soba tutuşmuşken devrilirse yangına neden olabilirdi. Olsun onlar soğukta kalmaya da razıydılar. Yeter ki uzanarak uyuyup rahat etsinler. Böyle düşünürken şiddetli bir sarsıntı oldu, yatağından fırladığı gibi ayağa kalktı ,dışarı kaçmak isterken çadırdakiler ”Hey nereye kaçıyorsun ? Çadırdasın, çadırdaa!“ deyip gülümsediler, morarmış ve titreyen dudaklarıyla içlerini ısıtmaya çalışarak.