Kitap/Düşün/Sanat/ Sayfa Editörü: Erinç BÜYÜKAŞIK

”Arkadaş Islıkları” Kitabı Üzerine / Enver Karahan

“O yıllar daha on dokuzuna basmış mıydım? Hani şu artık kanun karşısında “reşit” sayıldığı, işlenen suçlardan babanın ananın sorumlu tutulmadığı yıllar… ” diye başlayan romanımız, toplum ve başıboş gençlik sorunlarına, ailedeki dengesizliklere eğilmektedir. Orhan Kemal’i -Serseri Mayınlar- diye yazdığı iç başlığı isimsiz kahramanımızın avare yıllarının özetidir adeta. Ekmek elden su gölden düşüncesini benimsemiş bir kaç genç ve toplum ahlakına uymayan her türlü davranışı sergilemek gibi bir zorunluluğu bürünmüş serseri mayınlar. Hepimizin kıyısından köşesinden denk geldiğimiz, belki içinde bulunduğumuz, yaşantımız bir döneminde içine çekildiğimiz bu köşe başı buluşmaları ve kulağımızda mutlaka ara ara çınlayan o arkadaş ıslıkları…

Devamını Okuyun

LEV TOLSTOY ve POLİKUŞKA/Tuba KIR

“Ah, şu para yok mu? dedi. Bütün günahlar ondan çıkıyor. Kitapta bile yazılı, paradan daha fazla günah getiren nesne yoktur." Polikuşka, Rusya’da bir köyde at baytarı olarak çalışan bir toprak kölesidir. Alkole düşkünlüğü ve ufak tefek hırsızlıkları etrafta konuşulan adam, karısı ve beş çocuğuyla birlikte bir göz odada yaşamaktadır. Toprak ağası hanımı, ona bir şans daha vermek ister vekahramanımızı yüklüce bir parayı kasabadan almakla görevlendirir. Sahtekârlığı ile nam salan Polikuşka için bu görev, toplumda kendisini aklamak adına çok iyi bir fırsattır. Yedi kişilik ailenin tek bir hırkası vardır. Hanımının verdiği görevi yerine getirmek üzere yollaradüşmeden evvel, karısının ayağından çıkardığı tek yün çoraplarını, ailenin en kıymetli eşyasıolan bu hırkayı ve yine karısının sözüm ona tamir ettiği yırtık çizmeleri giyer. Bu arada yazar, tavukları ve ineği olan ailenin, diğerlerine göre imkânlarının iyice olduğunu da belirtmiş.

Devamını Okuyun

RALF ROTHMANN’DAN SARSICI BİR ROMAN: SÜT VE KÖMÜR/Selman Büyükaşık

1953, Schleswig doğumlu Ralf Rothmann’ın gençliği, romanlarının bir kısmına mekân olarak aldığı Ruhr havzasında geçmiş. Ticaret lisesindeki öğrenimini yarım bırakıp duvarcı ustası olarak uzunyıllar çalışmış. Ayrıca matbaacılık, hasta bakıcılık ve aşçılık da yapmış. 1976’dan beri Berlin’de yaşayan Rothmann’a, kendi iş yaşamı zengin malzeme, izlenim ve gözlem olanağı sunmuş. Bunu bu yapıtında da yarattığı karakterlerin aile yaşamından, işçi mahallelerindeki yaşamlardan sezebiliyoruz. Hatta yazarın kendi özel yaşamından izler taşıdığını da.

Devamını Okuyun

“Kristiania’da Yalnız Bir Adam”. /Knut Hamsun’un Açlık Kitabı Üzerine – Enver Karahan

Knut Hamsun ‘’Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği garip şehir Kristiania’da sürttüğüm günlerdeydi…’’ diye başlar kitabına. Yazarın 1890 yılında yayımlanan ilk romanıdır. Yazar olmak için verilen bir mücadelenin anlatımıdır. Açlık, hem kahramanının fiziksel ve ruhsal durumunun derinden etkilenişini anlatan bir roman hem de, açlığı en korkunç şekilde yaşayan bir yazarın öyküsüdür. Roman, Knut Hamsun’nun hayatını anlattığı için ayrıca otobiyografik bir anı niteliği de taşımaktadır.

Devamını Okuyun

Albert Camus Eserlerinin Ana Kaynağı : Tersi Ve Yüzü/Enver Karahan*

Yolculuğun değerini oluşturan şeyin korku olduğunu söyler Camus; Tersi ve Yüzü’nde. Camus’un ”Tersi ve Yüzü” dışındaki tüm eserlerinde beliren düşünceler Tersi ve Yüzü’nde daha somut ve yalın yansıtılmış olduğunu belirtiyor. 1958 önsözünde ise ”Tersi ve Yüzü” adlı eserini, ”yazdıklarımın en iyisi” diye belirtiyordu. Camus ”Tersi ve Yüzü” adlı eserinde, kendisinden ve çevresinden en açık bir şekilde bahsetmesi ve tüm eserlerinin ana kaynağı gibi görmesi. Camus’un kendisinden hiçbir zaman uzaklaşmamış olmasının bir neticesidir.

Devamını Okuyun

Kim Thúy ve Şiirsel Romanı “Duygularını Pişiren Kadın”/Tuba Kır

Yazar, Duygularını Pişiren Kadın’da, iki kültür arasında sıkışmış vatansız insanlarıninatla mutlu olma çabasını kaleme almış. Yüzyıllardır siyasi nedenlerle göçe zorlanan halkların ortak acısını anlatmış. Bir yere ya da birilerine ait hissedememe ile ilgili bir hayata tutunma öyküsü de diyebiliriz. Bizden olmayanları, dışlananları anlamamızı sağlayan roman, kadının çilesi evrensel diye düşündürdü beni. Özellikle Asya toplumunda…

Devamını Okuyun

İkinci Yeni'de Güncellik ve Gelenek Tartışmaları/Erinç Büyükaşık*

İkinci Yeni'yi anlamak adına yola çıkıldığında çoğunlukla gelenek sorununun nasıl algılandığı, ikinci yeninin kendi öncül şiir anlayışlarına bakış açısı daha az tartışılmıştır. Kapalı bir şiir evreninde karşımıza çıkan bu simgeci şiir anlayışının farklı siyasal tutum ve düşünsel çerçeveyi sahiplenmiş nice ozanı ortak kılabilmesi de bu akımı önemli kılan başlıca nokta olagelmiştir. 50’lerin toplumcu şiirinin Nazım Hikmet çizgisinde kaçınılmaz ağırlığını hissettirdiği bir dönemde, Ece Ayhan’ın adlandırmasıyla“sivil şiir” hareketi ozanca bir eylemlilikle karşımıza çıkmış, imgenin sıradanlaşmasına karşı dilin kalıplarını kırma çabası şiirde bir “imge” cumhuriyetini inşa edebilmiştir. 1950’den 59’a “Pazar Postası”, “Yeni Dergi” ve “Dost” dergilerinin ev sahipliğinde gelişen İkinci Yeni, Birinci Yeni’nin yozlaştırdığını ve uyaksız bir anlama terk ettiklerini savundukları şiir ikliminin artık ayağa düşmekten kurtulması umuduyla yola çıkmışlardır

Devamını Okuyun

Sevgi Soysal ‘ın Tante Rosa’sı/Tuba KIR

“İnsanları sevmemeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, ,içmeyi, sevişmeyi, ölmeyi…” Tante Rosa on bir yaşında Sizlerle Başbaşa dergisinde Kraliçe Victoria’yı süvari kostümleri içinde görür ve at cambazı olmaya özenir. Fakat bir gün gösteri esnasında çadırda yangın çıkar ve at cambazının atın altında çiğnendiğine tanık olur ve bu kararından cayar.

Devamını Okuyun

BİR DİRENİŞ VE YAS SİMGESİ OLARAK İRAN’IN KESİK SAÇLARI/Solma FAR

Son günlerde kadınların sembolik saç kesmek eylemleri beni bu eylemin köklerini araştırmak için meraklandırdı. Bugün politik bir simgeye dönüşen “Kesik saçlar” kadınlara dair dayatılan tahakküme dair “özgürlükçü” bir dile gelişi de ifade eder. Aşağıdaki belirlemeler kavramsal açıdan meseleyi derinleştirebilir. Bir şekilde simgeleşen bu kavramın İran coğrafyasının kültürel edebiyat birikimindeki yerini ve gelenekle ilişkisini örneklendirmek yararlı olacaktır..

Devamını Okuyun

SANATTA İYİ BİR YANSIMA BERTHOLT BRECHT/Havva AĞRAL

Friendrich Brecht. Alman şairi, oyun yazarı, roman, hikaye yazarı ve yönetmen. 20. yüzyılın en etkili sanatçısı. İçinde yaşadığı, algılayıp yorumlamaya çalıştığı dönem, Augsburg Kaiser Wilhem dönemiydi. Özellikle, sanayinin hızla geliştiği bir burjuva kentinin tam ortasında, her şeyiönce anlamaya ve tanımaya çalışan bir sanatçı. Bir kağıt fabrikasında babası müdürdü. Evet kent soylu bir yaşamın içinden, zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Ama onun vicdan ve kişilik aynasından yansıyanlar, o içine doğduğu dünyanın çelişkilerini görmesine engel değildi.

Devamını Okuyun

UNUTULMAZ DİYALOGLARIYLA ANTİFAŞİST BİR ROMAN/ Selman BÜYÜKAŞIK

Romanda olaylar geçmişte, başka ülkelerde değil, II. Dünya Savaşı yıllarında üstelik Mussolini’ nin faşist dikta döneminde geçiyor hem de insanlık düşmanı iktidarı/iktidarları üstü kapalı suçlayarak, hayli ustaca metaforik anlatım ve imalı bir dille, güya masum konuşmalarla. Yine de cezadan kurtulamamış Vittorini. Geçmişe de özelde bir yolculuk romanı anlatıcı kahramanımız için. Ama bu romanda ağırlıklı yer tutan, öne çıkan, unutulmaz diyaloglar; bu diyaloglarla gerçekleşen çok başarılı psikolojik dokundurmalar, çözümlemelerdir.

Devamını Okuyun

İMGENİN İMKANSIZLIĞI/Havva AĞRAL

Sinema soyut bir sanat, insan zihninin, kendi soyutladığı aklının bir türev olarak sanatı bulması serüveninde bir yerde. Zaman, imge, anlam ve daha pek çok bileşkeni ile oluşturduğu ilişkide sinema, kendi soyut yolunda, yine insan karmaşasına dair söz söylemeye, anlam ifade etmeye uğraşıyor. Bunun bir mükemmel için mi yapar? Bunu anlamda daha derinleşmek için mi yapar? Yönetmenin ve kendi kafasındaki senaryonun içeriğine göre değişen cevaplar almamız olasıdır. A

Devamını Okuyun