Coğrafyanın Yazarı ve Yazarın Coğrafyası: Rıfat Ilgaz Metinlerinin İzinde/Erinç BÜYÜKAŞIK

‘Ben sınıfın şairi Rıfat Ilgaz’ diye başlar bir şiirine Ilgaz. Edebiyat yaşamında öğretmenlik ve yazarlığın ortak bir yaşanmışlıklar toplamı olarak karşımıza çıktığı Rıfat Ilgaz’ın yazar kimliği metinlerinde soluğunu yoğun olarak duyumsatan Cide, Karadeniz coğrafyası, yoksul öğrencilerin ve yoksul eğitimcinin politik duyarlılıklarıyla hissettirmiştir çoğu kez. Bu açıdan Hababam Sınıfı bir sınıf alegorisi değil, Türkiye’nin eğitim açmazlarının ve öğrenciye ve okula toplumsal yergi açısından bakma çabasıdır aynı zamanda. Yazarın Aziz Nesin, Sabahattin Ali ile başlayan Marko Paşa süreci de tam da çok partili hayata geçişin, Demokrat Parti iktidarıyla ortaya çıkan görece özgürlük etkisiyle daha da belirgin bir politik dili taşır yazarın metinlerine.

Kuşkusuz 40 kuşağının kovuşturmalarla başlayan sancılı serüveni Ilgaz’ın Karartma Geceleri’ndeki yaşam öyküsel anlatımını da beraberinde getirmiştir. Ilgaz’ın tüm metinleri yazarın öğretmen, yazar ve ozan olarak Tan, Markopaşa serüveninde de muhalif aydının iktidar aygıtı tarafından ne derece baskılandığını ortaya koyar bu yıllarda. Sınıf adlı şiir kitabından dolayı cezaeviyle tanışan Ilgaz bir yandan Hababam Sınıfı’nın yazarıyken diğer yandan Sınıf’ın mimli ozanıdır. Yoksulluğun açmazları, cezaevi koşulları Karartma Geceleri’nin Mustafa Ural’ının aile ve sanatı arasındaki yol ayrımlarını ortaya koyarken kendi sanatçı açmazlarını da kahramanın dünyasından aktarmayı yeğlemiştir. Onun mizahındaki inatçı dil ve söylem, ‘Kel Mahmut’la dolayımlı bir şekilde yazarın kendisini ortaya koyduğu “vicdanlı eğitimci” boyutuyla verili ezberci, uydurma ve tektipleştiren okulun taşlamasıdır. Parasız yatılı karikatürize edilirken romanda aslında öğrenci merkezli, yapıcı ve yaratıcı bir eğitim modeli de savunulur. Karşıtının gösterilmesi mizahın politik taşlama olarak aydının halkı anlama ve derdini anlatmasının mümkün olduğunun da göstergesi gibidir. Halkın sağduyusuna duyulan bir güvenle kalıplaşmış öğretilerin karşısında durmuştur Ilgaz bir yazar olarak da. Karne günleri, Milli Şef döneminin eleştirisi, DP iktidarının Amerikancı, liberal politikaları yazarın yaşamı boyunca sanatındaki politik karşı duruşlarının gerekçeleri olmuştur bunun sonucunda. Toplumun diliyle yola çıkıp toplumcu sanatın vicdanlı sesi olma çabası bu anlamda tüm Ilgaz metinlerinin temel izleği gibidir. Bu açıdan mizahını okuyucuyu uyutup yatıştırmak değil, tedirgin etmek olarak tanımlamıştır yazar. Rastgele bir gerçekçilik olarak irdelenemeyecek bu durum onun romanlarının içine sinmiş birer yaşam öyküsü olarak yazarın politik kimliğiyle bütünleşen acıların ve utkularını da yansıtır. Bu yaşam öyküsü dolayımında yazarın objektifi siyasal ve toplumsal durumlar içindeki yüzleri belirginleştirirken diğer ayrıntılar belirsiz kılınmıştır çoğu kez.


Karadeniz ve Kastamonu’dan başlayan yazarlık serüveninin Ilgaz’ın Markopaşa’daki yazıları, öykülerinin birer esin kaynağı da olduğu düşünüldüğünde, sömürü düzenine karşı insanca yaşam arayışı yine bu coğrafyadaki anılarıyla yerini bulur metinlerinde. Acılı kuşak sayılan 40 kuşağının savaş karşıtı özgürlük dili Karadeniz’den başlayarak İstanbul insanına kadar evrensel insan gerçeğinin çelişkileriyle yansır Ilgaz’ın roman, öykü ve şiirlerinde. Sarıyazma’daki ben öyküsel dil, eğitim-öğretim sisteminin ve öğretmen tutumlarının yazarın Türkçe öğretmenliği yaptığı dönemdeki eleştirel bakışında karşılığını bulur. Özne anlatıcının dar kalıplarından çıkarak içten dışa gelişen insanlık öyküsünün Karadeniz coğrafyasına uzanan boyutu yazarın yaşadığı acıların tanıklığını çoğu kez kitaplarına yaptırdığının da göstergesidir. Aynı romanda iş ciddiyetinden uzak öğretmenler, ders kitaplarının dışına çıkamayan eğitim anlayışı, başarının cezalandırıldığı okullar bir kara mizah tablosu içinde aktarılmıştır. Onun hem Hababam Sınıfı’nda hem de Sarıyazma’da öğretmen ve öğrencilerinin ortak yanı yoksullarıdır. Çoğu kez bu öğrenciler Sınıf adlı kitabında da aktardığı gibi ders konularında zayıf ama hayatla ilgili konularda oldukça bilgilidir. Şairliğin ve yazarlığın öğretmenlikle beslendiği bu süreçte 'Yoklama Defteri' şiirinde de yazarın belirttiği gibi sınıfın öğrencileri hayatın içindeki yoksullarıyla karşısına çıkar Ilgaz’ın:

‘Sizi yoklama defterinden öğrenmedim

Haylaz çocuklarım

Sınıfın en devamsızını

Bir sinema dönüşü tanıdım

Koltuğunda satılmamış gazeteler

Dumanlı bir salonda 

Kendime göre karşılarken akşamı

 Nane şekeri uzattı en tembeliniz

Götürmek istedi küfesinde

 Elimdeki ıspanak demetini

 En dalgını sınıfın …’

Karartma Geceleri’nde 1944 yılının yazarın hayat öyküsüyle de kesişen birkaç ayı, Mustafa İnan adlı öğretmenin yasaklanmış şiir kitabı nedeniyle yaşadığı sancılı cezaevi ve kovuşturma süreciyle karşımıza çıkar. Ciğerinden dolayı raporlu Mustafa, yoksulluğun açmazlarını yaşarken, kovuşturmalar sonucunda öğretmen arkadaşlarının da gözünde bir kanun kaçağına dönüşür. Avrupa’daki faşist baskının ülkedeki yansımaları yokluk, yoksulluk ve karne günlerinin somut gerçeğiyle yansıtılır romanda. Bir belgesel roman niteliği de taşıyan metin, dönemin siyasi karmaşasını da belgeler niteliktedir. Yazar, ‘içinde yer alınan düzen adil değildir ve roman ideali sunmak adına kılavuz olabilir’ öngörüsünü kahramanın yaşadığı bireysel acılardan yola çıkarak aktarırken toplumsal sorunun ve temel sınıfsal çelişkilerin de verilerini dönemin İstanbul gerçekliğiyle verir. Bu gerçeklik karaborsaya düşen temel tüketim ürünleri, ekmeğin karneye bağlanması, sıradan insanların gündelik rutinleri olarak da karşımıza çıkmaktadır. Ezen ve ezilenin değişmediği bu gerçek dünya kurmacanın ustalığı içinde aktarılır.

1911 yılında Cide’de doğan, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Cide ve çevresinde geçiren Ilgaz; Karadeniz’in batı kesiminin ırmak roman olacak zenginlikte, kaynakları verimli bir yurt parçası olduğunu; yaşadığı, bildiği bu coğrafyanın panoramasını Yıldız Karayel ve Karadeniz’in Kıyıcığında adlı romanlarında çizdiğini dile getirmiştir. (Kendisiyle yapılan bir söyleşide) İlk baskısı 1981 yılında yayımlanan, Orhan Kemal Roman Ödülü ve Madaralı Roman Armağanı’nı alan Yıldız Karayel, Ilgaz’ın da dile getirdiği gibi Batı Karadeniz bölgesinin, özellikle de Kastamonu ve çevresinin pek çok coğrafi görünüşünü kurmaca içinde yeniden betimleyen bir roman olarak bölgenin doğası, insanı, ekonomik, toplumsal ve kültürel yapısıyla okurun karşısına çıkar. Köylünün topraklarını korumak isteği, geçim sıkıntısı, deniz yoluyla yapılan kaçakçılığın gölgesinde gelişen ilişkiler, Şaduman Dağlı ile kızı Nazife üzerine kurulu birçok olay halkası çevresinde aktarılır. Romanda Dağlı ailesinin bireyin hakkını korumak ve eşitliği sağlamak için egemen bazı güçlere karşı toplu halde verdiği mücadele ile doğaya karşı verdiği mücadele ve hatta Karadeniz’in azgın dalgalarına karşı insanın çaresizliği ekseninde aktarılır. Bahar ve yaz mevsimlerinin hüküm sürdüğü anlatı zamanında iklim olaylarının bölge insanının yaşantısında temel belirleyicilerden olduğu kolaylıkla okur tarafından fark edilebilir. Nitekim romanın adı bile bölgenin coğrafi gerçekliğine bir gönderme sayılabilir.

Mizah unsurunun daha belirgin olduğu episodik romanları dışındaki dramatik romanları açısından değerlendirilen metinlerinin hemen hepsinde yazara ait kişisel detaylar bulunmaktadır. Bir boyutuyla otobiyografik özellikler taşıyan bu romanlar Karartma Geceleri ve Sarı Yazma baskın olarak karşımıza çıkar. Sarı Yazma’da yazarın kendisi doğrudan ana karakter ve anlatıcıdır. Bu durum metnin aslında roman değil anı kitabı olduğu şeklinde eleştirilmesine yol açmıştır. Ilgaz kendisi bu yorumu kabul etmezken metinden “anı roman” olarak bahsetmektedir.

Ilgaz’ın Karadeniz Kıyıcığında adlı romanında da 40’lı yıllar Bolu’nun Akçakoca kasabasındaki insanların günlük hayatı içinden benzer bir toplumsal eleştiriyle okur karşılaşır. Topraksız Karadeniz köylüsü Recep ve Güllü’nün aşkı çevresinde yansıtılır bu sefer de. Yıldız Karayel’de ise benzer tablo geleneklere karşı çıkan genç kızın toplumsal değerlerle çatışan evlilik kararı, deniz yoluyla yapılan kaçakçılıkla yansıtılmaktadır. Emile Zola’nın romanlarındaki köyün anlatımındaki katı gerçekçilik Ilgaz’ın Karadeniz gerçeğini yansıtırken kaçınmadığı bir anlatım yöntemi olmuştur. Yazarın tüm romanlarına sinen anısallık da tam da buradan kaynaklanmaktadır. Darbelerde ilk sorgulanan ve kitaplarıyla iktidarların tepkisini çeken Ilgaz’ın politik mizahı bu açıdan güncel, nesnel bir nitelik de taşımaktadır.

Son olarak şunu da belirtmeliyiz ki yaşadığı çağın ozanı, romancısı ve öykücüsü olmanın bilinciyle yola çıkmıştır Rıfat Ilgaz. Durgun sularda üretmeyen, yeni biçimlerle sanatını geliştiren, fikirle biçimin uyarlılığına dayanan politik tutumlu bir edebiyattır onunkisi. 12 Eylül dahil bütün darbecilerin Ilgaz’ın yapıtlarını yasaklama girişimi de hep bundan kaynaklanmıştır.

Bezirci, A. (1992);Rıfat Ilgaz; İstanbul: Çınar Yayınları.

Kefeli, E. (2006);Edebiyat Coğrafyasında Akdeniz; İstanbul: 3F Yayınevi.