ACILARIN İÇİNDEN GELEN AYDINLIK/Hatice ALTUNAY

Saygıdeğer Ayla Kutlu Ablamız,

Sizin yüzünüzü görmedim ama yapıtlarınızı okuyunca içine çekip aldı beni. Bir Göçmen Kuştu'yu okumakla kalmadım, Yazın öğretmenliğim sırasında öncelikle zümre arkadaşlarıma, öğrencilerime hep önerdim. Sınıflara taşıdım kitabı, bir sanatçı akıp giden anlatımı ve tarihi gerçekliği harmanlayarak ne güzel anlatmıştı. Romanın ardından onun kurmacadaki serüveni benim için Emir Beyin Kızları adlı yapıtıyla perçinlemişti. Tarihi, belleği ve gerçekliği ne güzel yansıtmıştınız. Sizin iyi bir tarihçi olduğunuzu düşünmüştüm hatta. Siyasal Bilimler mezunu olduğunuzu okuyunca da taşlar yerine oturmuştu. O zamanlar en büyük düşümdü kitaplarımın olması…Geleneği bozmayacaktım, ilk kitabım şiir olacaktı. İlk göz ağrım şiir kitabına kavuşmam çok zor oldu. İstanbul yayıncıları şiir dosyama çöp gözüyle bakmışlardı. İncinmiştim.

Düşümü öteledim ama umudumu yitirmedim. Günün birinde yazar olursam  saygıdeğer kalemine hayran olduğum Ayla Kutlu ile bir fuar alanında tanışır mıydım? Onu kucaklayarak sıcacık sohbetlerine kavuşur muydum?

Ayla Kutlu Ablam benim biricik kılavuzumdu. Onun yapıtlarında, onun savaşımcı kahramanları gibi hissediyordum kendimi. Kadınlarımızın çilekeş yaşantılarında asla kaderci olmayan yönlerine hayrandım. Bir Göçmen Kuştu O'daki Gülhayat gibiydi kısmen hayatımız. Onuruna sahip çıkan, çilelerini çığırtkanlık yapmadan çeken kadınlar değil miydik bir zamanlar? Emir de öyle… Evlendiği ve sonra ayrıldığı kadını korumuş ve kollamıştır. Bugünlerde yazılsa yazılsa sahteliğin romanı yazılırdı Ayla Ablam benim. Sahte gelinler, sahte damatlar, sahte hayatlar….

Canım Ablam benim, senin doğduğun o güzel toprakları anlattığın ASİ …ASİ'yle yücelmiştin iyice gözümde. Verimli toprakların, Amanos'tan bakarak uygarlıkların koyun koyuna birbirine dolandığı, hoşgörünün, sevginin buğulu kentine yolum düşer miydi diye düşler kurdum.

Bereketli ve huzurlu dünyanın insanlarının din yaftası içinde ötekileştirilmediği o güzel kenti yaşattım sayfalar dolusunca. Bereketli topraklarda gezindim güçlü kaleminizle…


Ne güzel dile getirmişsin Ablam benim.

"Evet, her romanımda, tarihsel bir fon var ve tarihsel akışı; insanların yaşadıkları acıların,duyguların ve umutların etkeni olarak görüyorum. “Derken ilettiğin iletine kadar da önemli tarihimize sırtımızı dönmeyiz elbet. Tarih sahneden çekilince tarihî romanlar, tarihi yeniden işleyen yazınsal yapıtlar bize o günleri yeniden nakış nakış işler. Belki de tarihi belleğimiziyeniden yaşattığınız için size hayranım.. Savaşın getirdiği göç, yoksulluk, yıkım, mutsuzluk gibi sorunları işleyişiniz ustaca, kör karanlığa sürüklemiyorsunuz ne kahramanlarınızı ne de okurunuzu."

Kadın problemleri sizin işlediğiniz öncelikli konulardı. Özellikle kadınların cinsel obje olarak görülmesi, tacize, tecavüze uğramaları ve toplumda değersizleştirilmeleri sorunlarını işleyişiniz bir başkaydı. Kadın yazar olarak gurur duydum sizinle.Ayla Kutlu’m benim! Dilinin sadeliği, anlatımının yalınlığı, gündelik dili ve özellikle de halkınalışık olduğu deyimleri kullanışın içine çekerdi okurlarını. Örnek alıyorum kendime sizi sanırım. Yazar düşlerimde güzel bir düğümsünüz.

Saygıdeğer Ayla Ablam, 

Düşler düş olmakla kalmıyormuş. Kitaplarım oldu benim de…İlk şiir kitabımla hem de Hatay Kitap Fuarı'na Marmaris’ten adeta adeta uçtum Don Kişot misali bir buçuk günlüğüne. İlk gün olağan bir gündü benim için. İkinci gün öğleye doğru “Yazarımız Ayla Kutlu fuar alanında.." anonsunu duyar duymaz adeta fırladım yerimden. En büyük düşüme, size koştum. Henüz kalabalık toplanmamıştı standın önünde. Önceden imzaladığım kitaplarımı verdim size. Yılların bilgeliği ve belgeliği ellerinize dokundum, kucakladım sizi. Aileden biri gibi o kadar içten gülümseyişiniz, kısacık sıcacıktı sohbetiniz.

Beni Hataylı sanmanız ki Altunay soyadlı köklü bir aile varmış kentte. Sonraki gelişlerimde öğrendim. İçlerinde sanatçı olanlar da var. İlk kıvılcım yürek yüreğe olmuştu. Halkın yazarı olduğunuzu ilk görüşümde anlamıştım. Ayrıcalıklı bir masanız ve kasıntılı yazar duruşunuz yoktu. Egosunu çoktan öldürmüş, halkın içinden halka seslenen bir yazardınız. Sözlerinizle büyülendim. Son kitabınızı imzalamıştınız bana. Kitap dostluğumuza şapka çıkartmıştık. Uzun soluklu sohbetimiz olmasa da kısacık zamana çok konu sığdırmıştık biz. Kim bilir kısmet olur mu yeniden görüşmemiz.

Saygı değer Ayla Ablam benim. Kuledibi Yayınları sahibi, Kültür Kentleri Birliği'nden  Hakkı Gümüştaş’ın Kanal İzmir TV'de programına konuk etmişti sizi.Heyecanla beklemiştim programın  yayın saatini. Bir örnek, kılavuz vardı ekranda kadın yazarlar adına.

“Akıllı olmayı güzel olmaya yeğliyorum. Diyorsunuz ya işte orada sımsıkı kucaklamak istiyorum sizi. Kendisini cinsel obje gibi sergileyen, erkek okuyucu avlayan hem cinslerim olan, sağa sola çamur atan yazarlardan tiksiniyorum kabuğuma çekiliyorum ünlü olmayı asla istemiyorum.“  

"Teknoloji ile birleşen sanat yüzeysel oluyor. Çok satışı yeğleyen yalap şalap, insanların duygularını, iç duygularını kaşıyanlar eleğin altına düşeceğine inanıyorum." 

Ben de ekran başında “Hay ağzını öpeyim. Gerçek yazar duruşu bu işte." diye heyecan içindeyim. Kendini pazarlayan, kendini övgüyle parlatan o yazarların  popüler kültüre hizmet ettiğini anlatıyor hepimizi bu ifadeleriyle Kutlu.

Ne yazılırsa yazılsın, hangi türde yazarsak yazalım öncelikle öz ve en içten duygular iletilsin demiştin o programda. Gerçekten de  yapıtlarınızda o içtenliği yaşıyoruz ve hatta kahramanın ölümsüzlüğünü.  Sen De Gitme Triyandafilis'te insanlığı kucaklıyorsunuz. (Sait Faik öykü ödülü almıştınız bu kitapla). 

Yapıtlarınızdaki tutsaklar ve tutsaklığın ifade edilişi, cezaevine giren gençlerin geride bıraktıkları, dışardakilerin içerdekilere bakışını yansıtma çabanız dad  toplumcu ve bütüncül bakışınızı yansıtıyordu.

Kanal İzmir TV'deki yayında özellikle ödüller konusundaki çarpıcı saptamalarınıza katılmamak olanaksızdı. 

Günümüzdeki ödüllerin ahbab-çavuş ilişkilerine dayanması, ticari duygusal alışveriş olduğunu aktarırken hiçbir yarışmaya bireysel olarak başvurmadığınızı aktarmıştınız. Kırk yaşından sonra gençlere yol açmak amacıyla layık görüldüğünüz  ödülleri kabul etmeyişiniz de gözden kaçırılamazdı elbette.

“Ödüller elbette iyi. Tok gözlü olmak gerekli ama. Gençlere yön vermeli” ifadenizde genç kalemlerin önüne set çeken yaş almış ve bilinir yazarlara haklı eleştirinizi de ortaya koyuyordu.

Saygıdeğer Ayla Ablacığım, ekranda  olsa da sizi görmek o kadar iyi geldi. Yazmanın ve sanatın sanatçıya düşen sancılarını her sanatçı yaşıyormuş…Bir de şarkı söylemeyi sevdiğinizi, dünya klasiklerini dinleyerek yapıtlarınızı yazdığınızı söyleyince sanatın kardeşliğini, ve iç içeliğini daha iyi fark ettim.

“Önce müzik beni dolduruyor." demiştim. Ne güçlü  çağrışım müzik yazınsal üretim adına da. Sanat bir bütün değil mi zaten? 

Salgın döneminin ikinci yılında eksenimiz kaydı Ablacığım. Ben de resim sanatıyla bütünleştim, taşları, fayansları, tenekeleri, tuvalleri boyuyorum dünyayı güzelleştirmek, içimin sızılarını dışavurmak belki de… “Sanatçı mutlu olursa yaratamaz.” diyorsun ya ne kadar haklısın. “Acı çekmeyen sanatçı olamaz.”“Sanat aşktır.” “Karakterlerimi yaşamazsam yazamam.” sözlerinizle acının yol haritasını yazan yazarı görüyorum karşımda. 


Ne güzeldi ve akıp gitti zaman… Kitaplarınızın usulca söylediği bu cümleydi belki de. Kim bilir güzel günlerimiz olur mu yeniden.  "Gençler bana gelsin, davetinizi kabul ediyorum bir köpüklü kahve içimi olursa zaman. Sizlerle geçireyim o zamanı da."

Saygıdeğer Ayla Ablam,

Çocuk yüreklere selam olsun! Sağlıklı ve huzurlu, üretim dolu güzel günler diliyorum. Tüm güzellikler doldursun sizi. Müziğin nağmeleriyle…

Görüşebilmek umuduyla, sevgilerimle kucaklıyorum.