Kitap/Düşün/Sanat/ Sayfa Editörü: Erinç BÜYÜKAŞIK

İSTANBUL’DAKİ NEFRET YÜRÜYÜŞÜNE DENK GELEN BİR OKUMA: VS Ah, Arsız Ruhum/Selman BÜYÜKAŞIK

Ama bu roman eşcinselliği dış güçlere bağlamıyor. Bu cinsel yönelimin, kültürel ve toplumsal ahlâk ve devletin bunca baskı, kınamalarına karşın var olduğunu, isyancı bir ruhun- karakterin itiraz çığlığı eşliğinde olağanüstü derinlikli irdelemelerle, yaşanan trajik olaylarla anlatıyor. Sayın çok yetkililere, o yürüyüşe katılan aparatlara bu romanı okutmayı ne çok isterdim!

Devamını Okuyun

Frida Kahlo ve Cinsellik /Hatice DÖKMEN

Kimilerine göre komünist, kimilerine göre feminist, kimilerine göre fahişe, kimilerine göre eşcinsel, kimilerine göre deli… Uzar gider bu kimilerinin Frida için düşünceleri. Ama unutulmaması gereken bir şey vardır ki Frida öyle ya da böyle, iyi ya da kötü olarak da olsa iz bırakmıştır insanların belleğinde ve daha nice nice insanların akıllarında hep kalıcı olacaktır. Hiç şüphesiz ki onun her yaptığı, her yaşadığı büyük olaydır ama ben onun hayatındaki cinselliğin yerine biraz dokunmak ve kendimce bunu yorumlamak istiyorum.

Devamını Okuyun

Nevar El Seddavi / Sıfır Noktasındaki Kadın/Enver KARAHAN

Firdevs, daha küçük yaşlardayken sormuştu o soruyu kendine: ”Ben kimim?” İbni Haldun’un ‘coğrafya kaderdir’ sözünü, bu sözün yanına iliştirmek yerinde olurdu. Firdevs, yaşadığı coğrafyada ve o coğrafyanın, tutucu, baskıcı ve kadınların geri planda bırakıldığı, yok sayıldığı bir kültürde yaşıyorken, bu ‘ben kimim’ sorusunu sorması kaçınılmazdı.

Devamını Okuyun

RACHEL INGALLS ve BAYAN CALİBAN/Tuba KIR

Hikâye, 1980’lerin Amerika’sında geçiyor. Dorothy, iki çocuğunu kaybetmiş evli ve mutsuz bir kadındır. Kocasının kendisini aldattığını bilen kadın ekonomik ve sosyal nedenlerden ötürü evliliğini bitirememektedir. Bu arada yarı insan, yarı kurbağa görünümlü, denizde ve karada yaşayabilen iki metrelik bir yaratık bulunmuş ve enstitüye üzerinde deneyler yapılmak üzere kapatılmıştır. İşkenceye hatta cinsel istismara uğrayan yaratık bir fırsatını bularak enstitüden kaçar. Durumdan radyo aracılığıyla haberdar olan Dorthy, Larry ismi verilen yaratıkla evinde karşılaşır.

Devamını Okuyun

Çarpıcı, Düşündürücü; Yorucu ve Bıktırıcı Bir Roman: Malina/Selman BÜYÜKAŞIK

“İlk kez 1971’de yayımlanmıştı Malina, çıkışının hemen ardından birkaç baskı yaptı, kısa zamanda çoksatar listelerine yerleşti. (…) 1980’den sonraki yıllar ise yeni bir gelişmeyi başlattı. (…) Bu gelişme günümüzde, Malina’nın, yüzyılımız Avrupa romanının en önemli ürünlerinden biri sayılmasıyla noktalanmış bulunuyor. Malina, bu yeni niteliğiyle artık salt Avusturya yazınının değil, dünya yazınının bir yapıtıdır. Tıpkı Ingeborg Bachmann’ın salt Avusturyalı bir ozan ve yazar olma niteliğini çoktangeride bırakmış oluşu gibi. (…) Malina, çıkışından günümüze değin zaman zaman çok yoğun tartışmalara konu oldu.

Devamını Okuyun

Mit, Coğrafya ve İnsan: Mezopotamya'da Tanrılar ve İnançlar Üstüne/Erinç BÜYÜKAŞIK

Babil, Asur, Mezopotamya, İnanç ve coğrafyasına dair her bakış açımız insanlığın kültür tarihine doğru yaklaşmamızı sağlamaktadır bir biçimde. Kuzeyde Asur’a, güneyde Babil’e kadar uzanan antik yerleşim alanı kişi yönleriyle İncil’le olan bağlantılarından dolayı iyi bilinmektedir. Ninova ve Babil’in ihtişamı, Asur savaşçılarının kana susamış doğaları, Babilli kâhinlerin büyü güçleri, zengin ve kudretli tüccarları, şatafatlı ve şehvetli yaşam tarzları. Hammurabi, Nebukadnezar, Tiglat‐Pileser, Asurbanipal ve Sanherib, nüfuz sahibi isimlerin bu coğrafyanın kültür yaratıcısı özneler çivi yazısından, rölyeflere, lahitlere, Kutsal Lahit’e, Mısır hiyeroglif metinlere dek savaşın, iktidar mücadalelerinin Akdeniz ve Ortadoğu coğrafyası için bir değişmez yazgı haline gelebildiğini de göstermektedir.

Devamını Okuyun

Gülseren Budayıcıoğlu’ndan Merakla Beklenen Yeni Romanı “Kırmızı Pelerin”/Tuba KIR

Gülseren Budaycıoğlu'nu artık ülkemizde tanımayan yoktur desem abartmış olmam. Özellikle televizyon dizilerine uyarlanan eserleriyle evlerimize konuk oldu, hatta tek tek her birimize ulaştı. Sosyal medya aracılığıyla da takip ettik onu. Daha evvel duymaya alışkın olmadığımız şeylerden bahsetti. Dikkat kesildik söylediklerine, karışık gelse de pes etmedik, okuyarak, izleyerek anlamaya çalıştık. Önce kendimizi sonra en yakınlarımızı sorgulayıp hal ve hareketlerimizde mâna aradık. 'Kader motifi' dedi sık sık hocamız. Aklımızda kaldığı kadarıyla birbirimize izah ettik, kitap okuma alışkanlığı olmayanların dahi ilgisini çekti kahramanları, satırlarında kaybolduk. Sadece eserleriyle kim bilir kaç hayata dokundu, kaç kişi yanlışlarını görüp farkındalığını arttırdı.

Devamını Okuyun

ZEKİCE KURGULANMIŞ AYRIKSI BİR KARAKTER: YALNIZ ADAM/ Selman BÜYÜKAŞIK

Yazarın bu tek romanında kahramanımız tuhaf, kızdıracak kadar kabuğuna çekilmiş, insanlardan uzak olmaya çalışan ve hep kendini haklı gören kibir abidesi bir karakter. Varoluş felsefesinin çokkaramsar kanadından. “Yine de hesaba katmak gerek insanları. İşlerime burunlarını soktukları zamancanımı sıktıklarına göre, varlar demektir. Bu da tepe taklak olup aralarına düşmeme yetiyor. Gerçekliğin dışına çekiyor, kendi gerçekliklerine kapatıyorlar insanı. Daha doğrusu kendi görüş biçimlerine…”(s.52) diyen bir yaban, bir ayrıksı. “Bir hiç uğruna yaşamaya utanmıyor musunuz?”(s.22) diyecek kadar ayrıksı, üstelik haklı olduğundan emin. Asosyal kişiliğiyle yadırgı bir karakter.

Devamını Okuyun

“Olmadı Hiç” Heybemdeki Öyküler/Enver KARAHAN

"Olmadı hiç. Hiç biri olmadı. O var olmadı. Ben onu sevmedim. O da beni sevmedi. Hücrelerimizi saran aşkın tatlılığında cenneti arzularken benim yüzümden yaşanan bir kazada hayatımız cehenneme dönmedi bizim. O ölmedi. Ben delirmedim." Akademisyen yazar Yakup Yaşar’ın 16 öyküsünün yer aldığı ”Olmadı Hiç” başlıklı eserinde insan manzaralarının, yaşanmış ve yaşanabilir gerçekliğine tanık olmaktayız. Bu sıcacık, doğal, yer yer güldürüp, yer yer hüzünlendiren öykülerinde verdiği mesajlar ise gayet anlaşılır oluyordu.

Devamını Okuyun

Aharon Appelfeld’den Ruhun Kuytusunda/Tuba KIR

Doğu Avrupa’da anne babası ölen Yahudi asıllı Amalia ve Gad, amcalarından devraldıkları Yahudi şehitliğinde bir nevi mecburiyetten bekçilik yapmaya başlarlar. Doksanüç yaşına kadar amcaları, şehitliği koruyup, kollamış ve bakımını üstlenmiştir. Aynı özveriyi göstereceklerine dair verdikleri sözü tutmak kolay olmayacaktır. Kış aylarının uzun, karanlık ve zorlu geçtiği dağda, kardeşler yedi yıl boyunca vazifelerini hakkıyla yerine getirirler. İki genç insanın kimsesizliği onları birbirine iter ve kardeş sevgisi önce arzuya ardından da aşka evrilir. Bir yandan utanç, diğer yandan yalnızlığın beslediği çaresizlikle yasak aşklarını sürdürürler. Bu arada ovada tifüs salgını köylüleri kırıp geçirmektedir ve iki gence de öykünün sonunda salgın tebelleş olacaktır.

Devamını Okuyun

Hayat Yazılamayacak Kadar Fena*/Erinç BÜYÜKAŞIK

TDK sözlüğü diyor ki öykü “Gerçek ya da tasarlanmış olayları anlatan düz yazı türü”dür. Kurmacanın izinde dolaşan öykü yazarı için zihin ayıklanması gereken olaylar çöplüğü o halde. Öykü sadece anlatmak değildir, hele olaylar torbasından bir iki olayı yan yana getirmek hiç değildir. Bir o kadar yaşamsal bir dışavurumdur. Yaşamın kırılmalarla akıtılmasıdır metne. Bugünün öyküsünü soruşturmaya başladığımızda eski hikâye etme derdinden çok daha karmaşık ve bir kadar da sıradanlığın içinden çıkıveren ayıklamacı bir anlatı evrenine sahip olduğunu görürüz. Yeni anlatım olanakları, dil arayışları, yazma eğilimleri peşi sıra gelir. Sait Faik’in İstanbul’undaki “Ben Merkezci” dil gibi benle başlayan bir yolculuktur çoğu kez öykünün tarihi.

Devamını Okuyun

DÜNYAYI GÖRMENİN KILAVUZLUĞU VE SİNEMA /Havva Ağral

Tarkovski’nin sinemasını ve sinema dili bağlamında yetkinliğini ele aldığımızda onun dünyayı nasıl gördüğünden ziyade, görselliğin ona nasıl yardımcı olduğunu düşünürüm. Filmlerindeki imgesel sahnelerin çoğu, doğanın kendiliğinden ortaya çıkıyor. Yani doğa Tarkovski’ye hep yardım ediyor gibi. Bunda onun zaten doğanın, geçmişin izlerini süren bir yönetmen olmasının payı büyüktür. Ancak film okumaları, kendine kaynak olarak salt doğayı değil; doğanın insan üzerine etkileşimlerinden doğmuş olan alegorileri, arketipleri ve metaforları kaynak gösterebilir.

Devamını Okuyun