Kitap/Düşün/Sanat/ Sayfa Editörü: Erinç BÜYÜKAŞIK

Nobel Ödüllü Yazar Gabriel Marquez ve "Aşk ve Öbür Cinler/Tuba KIR

1949’da Santa Clara Manastırı yıkılır ve yerine otel inşaatına başlanır. Mahzendeki mezarların tek tek açıldığını haber alan yazarın çalıştığı gazete, Marquez’i görev için manastıra gönderir. İşçiler mezarları kırdıklarında, yoğun bakır renginde canlı bir saç yığını bulurlar. Yirmi iki metre on bir santim uzunluğundaki bu saç yığını bir kız çocuğuna aittir. Yazar, çocukluğunda büyükannesinin anlattığı bir efsaneyi hatırlar. Çoğu eserinde katkısı olan efsane anlatıcısı büyükannesine göre; saçları arkasında bir gelin duvağı gibi yerlere sürülen ve gerçekleştirdiği mucizeler sebebiyle halk arasında yüceltilen on iki yaşındaki genç markiz, köpek ısırması nedeniyle ölmüştür. Şahit olduklarıyla büyükannesinin efsanesini birleştiren yazar Aşk Ve Öbür Cinler’i böylece kaleme alır. Öykünün öyküsü…

Devamını Okuyun

Şahmaran Efsanesi Üzerine Arketipal Bir Etüt/Gökhan ÖZCAN*

Şahmaran efsanesi, başta Güneydoğu olmak üzere Anadolu’da yaygın olarak bilinen, sevilen, evlere uğur ve bereket getirdiği inancıyla duvarlara resimleri asılan önemli kültürel sembollerimizden biridir. Şahmaran, “yılanların şahı” [şâh-ı mârân] anlamına gelen Farsça bir sözcüktür. Bu yazı, Şahmaran efsanesini Mircea Eliade (1907-1986) ve Carl Gustav Jung (1875-1961)’un çalışmalarına dayanarak arketipal unsurlar bağlamında değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

Devamını Okuyun

Şebnem İşigüzel ve Dört Yapıtı Üzerine Bir Değerlendirme/Selman BÜYÜKAŞIK

Leyla Erbil, Ayla Kutlu, Adalet Ağaoğlu ve bildiğimiz değerli kadın yazarlarımızın ardından gelen kuşaklar nicelik ve nitelik yönünden edebiyatımıza ciddi katkılar yapıyor. Aklıma ilk gelen adları sayabilirim: Mine Söğüt, Latife Tekin, Ayşegül Devecioğlu, Hatice Meryem, Melike Uzun, Sema Kaygusuz, Melisa Kesmez, Pelin Buzluk, Gaye Boralığlu, Seray Şahiner, Zeliha İpşir, Sibel K. Türker, Betül Dündar, Melike Uzun, Sine Ergün, Aslı Tohumcu, Aslı Erdoğan, Şebnem İşigüzel… Bunların yapıtlarındaki ana izleklerin başında erkek egemen toplumda kadınların ezilmişliği ve buna karşı itiraz gelir. Yani, ’ jan, jiyan, azadi/ kadın, yaşam özgürlük’ diyorlar.

Devamını Okuyun

VİCDAN YOLCULUĞU BAĞLAMINDA ORHAN KEMAL VE SAİT FAİK ÖYKÜLERİNE DAİR OKUMALAR /ERİNÇ BÜYÜKAŞIK

Tahsin Yücel’in ifadesiyle “kökü kendisinde olan” öykücümüz Sait Faik Abasıyanık’ın kuşağının usta öykü ve romancısı Orhan Kemal’le izdüşümlerini; tarihsel tanıklıklarını ele almaya çalıştığımızda “Küçük insan”ın öyküsü ve “büyük insanlığın” anlatısı çerçevesinde bir paradigmayı ele almak gerekli olacaktır. Benzer tartışmayı aynı dönemde iki ozan Orhan Veli ve Nazım Hikmet ekseninde de yapabilmek mümkündür üstelik.

Devamını Okuyun

Nâzım Hikmet Şiirinin Gücü ve Geleceğe Olan İnancımız / Nuray Gök AKSAMAZ*

20. yüzyılın Mayakovski, Lorca, Brecht, Neruda, Aragon gibi yenilikçi, çağdaş şairleri arasında yer alan Nâzım Hikmet; doğmakta olan, ama açıkça fark edilmeyen gerçekliği dile getirmek yoluna bütün bir yaşamını bilinç ve cesaretle koşmuştur. “Ben hem bir tek insana hem milyonlara seslenen şiirler yazmak istiyorum. Bireyselden toplumsala, ulusaldan evrensele bir evrim çizgisinde…” diyen Nâzım Hikmet, şiirde devrimi gerçekleştirmeyi nasıl başarmıştır? Onun şiirinin ruhu saran sıcaklığıyla birlikte devinim yaratan gücünün kaynağı nedir? Nâzım Hikmet’in yeni ve güçlü bir şiiri yapılandırma süreci nasıl işlemiştir? Şiiri etkisini günümüzde nasıl sürdürmektedir?

Devamını Okuyun

Kişisel Olanın Politik Olduğu Bir Anlatı: Türkân Hanım’ın Ölümü/Merve ÇOPUROĞLU

Kadınların ve erkeklerin “ait oldukları” mekanların toplumsal cinsiyete göre ayrışmasının sonucu olarak ev içi özel alan kadınlara ait, kamusal alan ise erkeklere ait hale gelir. Kadınların doğuştan gelen biyolojik özellikleriyle doğurganlık ve annelik ile ilişkilendirilmeleri sonucu ev içinde vakit geçirip aileleri ile ilgilenmeleri beklenir. Dış dünya, yani kamusal alan, kadınlar için  “güvensiz bir alan” haline gelerek kadınların toplumsal cinsiyet kimliklerine ait rolleri sergileyebilecekleri tek alan ev içiyle sınırlandırılır. Kadınlar ev içinde hem toplumsal cinsiyet kimlikleri için tanımlanmış rollerini sergilerler hem de bu mekânsal ayrışma ile toplumsal cinsiyete dayalı iktidar ilişkileri yeniden üretilmiş olur.

Devamını Okuyun

Bir Ruhun Hikâyesi: “Dorian Gray’in Portresi”/Enver KARAHAN

Oscar Wilde bu eserinde; iyilikle kötülüğün, güzellikle çirkinliğin, yaşamla ölümün, ayrımını belirtiyor; kendine hayran, gençliğe, ölümsüzlüğe, güzelliğe düşkün bir adamın narsist duygularının girdabında savruluşunu ve kaçınılmaz yaşlılık ile ölümün kollarına nasıl teslim olduğunu anlatıyor. Bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Gray’in Portresi için Oscar Wilde, ‘Bir ruhun hikâyesi’ demiştir.

Devamını Okuyun

Oyun Yeri’ndeki Kalabalık*/Aslan ERDEM

Murathan Mungan, Oğuz Atay’a yazdığı mektupta “Yalnızca Çehov değil, başta Dostoyevski olmak üzere, Borges’ten Nabokov’a bir dizi yazarın gölgesine bastığın rahatlıkla görülür.” (Mungan; 2008, s. 105) derken tam olarak bundan bahseder. Atay, Günlük’te kendisi de anlatır bu yazarların çoğunu, kaynaklarını vermekten çekinmez ama günlüğünde saydığı isimler arasında biri var; uzak, silik bir gölge: Kemal Tahir.

Devamını Okuyun

Otuzun Üzerinde Dile Çevrilen ve On Beş Milyondan Fazla Satan Başucu Kitabı Victor E. Frankl’den “İNSANIN ANLAM ARAYIŞI”/Tuba KIR

Yahudi asıllı nörolog ve psikiyatr Victor E. Frankl, 1905’de Viyana’da doğar. İkinci Dünya Savaşı esnasında, Naziler tarafından ailesiyle birlikte Polonya’daki imha işlemlerinin gerçekleştirildiği Auschwitz toplama kampına götürülür. Orada annesini, babasını ve eşini kaybeder. İnsanın Anlam Arayışı’nda, kampta başından geçenleri, hayat mücadelesini ve kurucusu olduğu Logoterapi’nin ilkelerini kaleme almış yazar.

Devamını Okuyun

Charlie Chaplin – “Büyük Diktatör” Filmi ve Final Konuşması / Enver Karahan

Diktatörler sadece kendilerini özgürleştirir, insanlarıysa esarete mahkum ederler. ’Kahkahasız geçen bir gün, ziyan olmuş bir gündür’’ der; usta komedyen Charlie Chaplin. Oyunculuğunun yanı sıra, yönetmen, yazar, film müziği bestecisi ve kurgucu olarak da bir döneme damga vuran sanatçılar arasında yerini almıştır.

Devamını Okuyun

KNUT HAMSUN’DAN BİR BAŞYAPIT “AÇLIK”/Tuba KIR

Hamsun’un kendi hayat hikâyesi de adeta bir roman. Kitabı anlamak için yazarı anlamak gerekir. 1859’da Norveç’in kuzeyinde, Lom kasabasında, terzi bir babanın altı çocuğundan biri olarak doğuyor. Ayağında tahta çarıklarla sekiz yaşına kadar çobanlık yaptıktan sonra çok sert bir adam olan dayısının isteğiyle rahip çiftliğine eğitime gönderiliyor. Beş yıl sürüyor bu sert eğitim. Sakin bir adam olan diğer dayısının yardımıyla on dört yaşında doğduğu kasabaya dönüyor. İşportacılıkla, tezgâhtarlıkla geçinemediğinden bir zanaat öğrenmeye karar verse de edebiyat daha cazip geliyor ve ilk romanı Esrarengiz Adam’ı on sekizinde yazıyor.

Devamını Okuyun

İSTANBUL’DAKİ NEFRET YÜRÜYÜŞÜNE DENK GELEN BİR OKUMA: VS Ah, Arsız Ruhum/Selman BÜYÜKAŞIK

Ama bu roman eşcinselliği dış güçlere bağlamıyor. Bu cinsel yönelimin, kültürel ve toplumsal ahlâk ve devletin bunca baskı, kınamalarına karşın var olduğunu, isyancı bir ruhun- karakterin itiraz çığlığı eşliğinde olağanüstü derinlikli irdelemelerle, yaşanan trajik olaylarla anlatıyor. Sayın çok yetkililere, o yürüyüşe katılan aparatlara bu romanı okutmayı ne çok isterdim!

Devamını Okuyun