Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

Ahlat Ağacı/Ümit Ahmet DUMAN

Ahlat Ağacı/Ümit Ahmet DUMAN

Ahlat, aslında Anadolu'nun ıssız tarlalarında, yamaçlarında kendine bir alan yaratmış kalender ağaçlardan biri. Azla yetinen, bulunduğu yerden şikayet etmeyen, susuz hatta en kurak bölgelerde bile varlığını sürdürebilen ahlat ağacının meyveleri de bir çok canlıya besin kaynağı olmakta.

Devamını Okuyun  
Coşkulu Dağınık/Turan HORZUM

Coşkulu Dağınık/Turan HORZUM

Sonsuzluktan atılmış gibiyim bu insansız kente. Ne zamandır burada yaşıyorum, bilmiyorum. Tapucu olarak atandığım üçüncü kent. Rüşvet yiyen birilerini ispiyonladım. Yer beğen dediler, ben de büyük şehirde yalnızlığıma gömülürüm diye düşündüm, bu soğuk şehri seçtim. Günler çok yavaş geçiyor. İşte de evde de.

Devamını Okuyun  
Konuk Yazarlar: İçimizde Öyle Garip Bir Şeyler Oluyor ki!/Mesut ŞENOL

Konuk Yazarlar: İçimizde Öyle Garip Bir Şeyler Oluyor ki!/Mesut ŞENOL

İçimde garip bir şeylerin olduğunu fark etmemek beni şaşırtabilirdi! Varlığımın kişisel iç dünyası bakımından sıradan ve sıra dışı olanlar birbirleriyle sürekli çatışmakta. Ben basit bir makine ya da varlık değilim.

Devamını Okuyun  
Öldürdüğümüz Sevgi/Emine AYDOĞDU

Öldürdüğümüz Sevgi/Emine AYDOĞDU

Hepimiz kendi yanlışlarımızla birlikte yol alıyoruz. Keşke tanısaydık, bilebilseydik yanlışlarımızı. Onları nerelere taşıdığımızı, taşıdığımız yerlerde nasıl pusuda beklediklerini, durup dinlendiklerini, bizi teslim almak için büyüdüklerini, yalnızca bizi değil, bizimle beraber her şeyi acımasızca yok ettiklerini, keşke bilebilseydik.

Devamını Okuyun  
İpe Dolanan/Erinç BÜYÜKAŞIK

İpe Dolanan/Erinç BÜYÜKAŞIK

"Gök üstümüze yağdı yağacak" Annem, göğün karanlık, gri boğuntusunda hep bu sözüyle ilenirdi yanımda. Abdulkerim Kur'an kursundan canı sıkkın dönmüş yine. Bu oğlan çocukları hep böyle. Sen de mızmızlanırdın hep. Tozlu sabahta koştursun dursun, babasına isyan edip ahırda inzivaya çekilsin habire. Karanlık odada göz göze geldik bir ara. Salavatsız girilmez oğlum eve, benimle ağız dalaşı yaparak günaha giriyorsun. Allah'ın ipine sarıldı babam, tövbe etti bir kere. Şeyhi olmayan şeytandır, derler. Abdulkerim, deli oğlan; uslanmadı oldum olası.

Devamını Okuyun  
Kafamın İçi/Ebru  Zeynep DİŞİAÇIK

Kafamın İçi/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Son görüştüğümüzde zihnimde yer eden resim bambaşkaydı. Peki ya şimdi? Bildiğin bir yabancı. Salonun tekli koltuğuna oturmuş, son on yılını anlatıyordu hararetli bir şekilde. Annem can kulağı ile dinliyor, arada da “Ah canım benim!” diye geri bildirimler yapmayı ihmal etmiyordu.

Devamını Okuyun  
Biri, Diğeri/Evrim AKDAĞ

Biri, Diğeri/Evrim AKDAĞ

Gömütün yanı başında, dizlerinin üstüne çömelmiş kendi kendine mırıldanıyor. Vakit gece yarısı, etrafta cır cır böceklerinin sesi. Ceketini çıkarıp yavaşça toprağın üstüne serdi Murat. Toprak ısıtmaz çünkü kemikleri, sımsıkı sarmaz. Ayaklarını uzatarak başını yavaşça yere yasladı. Gözünü yaşlı görünce ‘gittikçe sula mutlaka, toprak bu çabuk kurur, bol bol sula, üstünde otlar bitsin’ dediydi ölme sırasını devamlı başkasına veren nenesi. Dedi demesine de geceleri sokul yanına uyu demedi ki. Parmaklarını hırsla geçirdi toprağa.

Devamını Okuyun  
Senin Gözlerinle Veda Edeceğim/Emine AYDOĞDU

Senin Gözlerinle Veda Edeceğim/Emine AYDOĞDU

Biliyorum, bugün olmazsa yarın, daha uzun sürmez, emin ol, çok kısa sürede gelecek… Hem de hiç beklemeden. Zile dokunmadan, kapıyı çalmadan, imâ etmeden, sezdirmeden. Bir mektup, bir düş, bir telefon sesiyle değil. Senin gözlerinle gelecek.

Devamını Okuyun  
Uyur İdim Uyandırdılar/Ruhşen  DOĞAN NAR

Uyur İdim Uyandırdılar/Ruhşen DOĞAN NAR

Borazan sesiyle tatlı uykusundan uyanan Rıfkı Sinkaf, “Bismillah bismillah!” diyerek yattığı yerden kalkmaya yeltendi; ama kafası sert toprağa çarpınca, tekrar yatağına sırt üstü uzanmak zorunda kaldı. “Ananı avradını…” diye başlayan bir zincirleme küfür tamlaması söylerken kafasını tutan Rıfkı etrafına baktı ve işte o an, nerede olduğu kafasına dank etti. Ölüydü ve uzandığı yer onun binlerce yıllık mezarıydı.

Devamını Okuyun  
Kimsesiz/Oğuz KARTAL

Kimsesiz/Oğuz KARTAL

“Abi su vereyim mi, soğuk su bir lira.” Hava otuz beş dereceydi. Nemden nefes almak imkansızdı. Meydanda su satan beyaz tenli çocuk piliç gibi kızarmıştı. Sabahtan beri hepi topu beş paket su satmıştı. Her pakette on iki adet su vardı. Cebindeki altmış liranın yirmi lirasını da sucuya verecekti. “Su vereyim mi abi, buz gibi su.”

Devamını Okuyun  
Kırmızı Kanat/Emine AYDOĞDU

Kırmızı Kanat/Emine AYDOĞDU

Doğan güneşin güzelleştirdiği bahçede sabah kahvaltıları yapılır, fıskiyenin sesiyle serçelerin sesi birbirine karışırdı. Kırmızı Kanat koltuğunda oturuyorsa, hatip kesilirdi. İki dudağının arasında bugün ve dün öylesine birbirinin içine girerdi ki zaman bir tekerlek gibi dönerdi. Özellikle gençler, geçmişi, bugünü ve yarını birbirine karıştırırlardı. Hangi zamandan söz edildiğini anlayamazlardı. Hele de söz kuşlara gelmişse, ortalık neşeye boğulurdu. Vakitsiz gelen her kuş, mucize sayılırdı.

Devamını Okuyun  
Karganın Biri/Filiz ÖZDEMİR

Karganın Biri/Filiz ÖZDEMİR

Karganın biri dadandı balkonuma. Çirkince, karganın güzeli olur mu? Olmaz tabii. Bed sesli, koca gagalı, hin. Kendinden başkası umuru değil, hep bana, reb bana. Karganın en sevimlisi çocukluğumda okuduğum Samed Behrengi'nin Yıldız ve Karga'sındaki 'Karga oğlan'dı. Masum, çaresiz ve güçsüz. Uçmayı öğrenemeden, arkasında iki tüy bırakarak ölüp giden. Karga oğlanın masumiyeti de onunla ölüp gitmiş olmalı ki günümüz kargaları masumiyetten bihaber, bencil, kurnaz kolaycı. Zamane oluvermişler...

Devamını Okuyun