Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

KARANLIĞIN KOYNUNDA/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

KARANLIĞIN KOYNUNDA/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Odanın önünde çekimser bir hâlde duruyordum. İçerisi gözükmüyordu, zifiri karanlıktı. Ürpertici ve aynı zamanda da çekici… İçimden dışıma yükselen ses “Aç o kapıyı!” diyordu. Kapının kulpuna uzanan elim ise tedirgindi. Bilinmeyen, nasıl da kendine doğru çekiyordu bir diğer bilineni!

Devamını Okuyun  
Açlık Bozkırları/Erinç Büyükaşık

Açlık Bozkırları/Erinç Büyükaşık

Korkut Ata’nın Gökçen Kız’ın ahını aldığıdır. Rivayet olur ki koca bir şehirde gönüllü sürgün kadınlığına dövünen Gökçen televizyondan gelen Özbekçe şarkıya kulak verip bir hayli detone çıkan sesiyle usul usul şarkıyı mırıldanmaktadır. Kızını emzirdiği Taşkent günlerinden oldukça uzaktadır şimdiki zaman. Bozkırda er kişi diye belleyip evlendiği Korkut sünepenin tekiydi aslında. Her ay kızlar için gönderdiği paraları iç ediyor herif. 100 dolar 840.000 Sum… Kızları İstanbul’a getirmeli. Yatılı ev işlerini götürür onlar da. Mutfakta yemekleri hazır etmemi istedi Suna Hanım. Bugün konukları varmış. Damacana içindeki rakıya şaşkınlıkla baktı o sırada. Ancak damacana yetiyor bana, eğlendi Suna. Korkut kızın ahını aldı yine. Kızını aç açıkta bırakmam diye kutsal kitap üstüne yeminler etmişti puşt. Alkolü şehrin her köşesinde yasaklamışlar Taşkent’te. Firavun kafası, başka ne demeli. Kesin kaçak maçak buluyordur bir yerden bu herif. Şehrin göbeğindeki rezidansın inşaatında günübirlik inşaat işlerinde bile dikiş tutturamamış, atmışlar hımbıllığından iti geçen de. Başka bir inşaatta çalışmaya başlamış kızın dediğine göre.

Devamını Okuyun  
Güne Bakan/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Güne Bakan/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Yanımızda olanlar hayli hayli yeterliydi. Geride kalanlar ise tıkırtı sesleri... Velhâsıl sizler ve bizler tüm sesleri kabullenircesine kucak açıyoruz, iki kolumuzu da gere gere. Gerekli ya da gereksiz tartışması ise tam bir muamma.

Devamını Okuyun  
Ah O Şarkılar!/Yücel KARTAL

Ah O Şarkılar!/Yücel KARTAL

Buz gibi bir hava... Akşamın geç saatleri... Boğaz’dan gelen sert rüzgâr açıktaki yüzleri, kulakları ısırarak yalıyor. Böyledir İstanbul'un soğuğu. Bilen bilir. İnsanın içine içine işler. Kuru ayaza benzemez. Denizden esen poyraz sıkı giyinsen de insanın ciğerlerini deler adeta.

Devamını Okuyun  
Sıradaki/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Sıradaki/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Tavanın beyazına kilitlenen gözlerim zaman kavramını yitirmiş gibiydi. Zifiri karanlıkla başlayan gece, sabah ezanına dek sürerken gözlerim inat edercesine tavandan ayrılmıyordu. Beyaz bulanıklaşmış beje dönüşmüş, hatta bir tutam griye bürünmüştü. Zihnim uykusuzlukla birlikte arıza vermişti çöl ortasında serap gören insan misâli.

Devamını Okuyun  
Lil ve Cid/Emine AYDOĞDU

Lil ve Cid/Emine AYDOĞDU

Cid dalıp gitmişti; uzak diyarlarda dolaşıyordu. Lil, sigarasının dumanını yüzüne doğru savurdu. Lil’in sıcacık soluğu, onu kendine getirmeye yetti. Çöp yığınlarının arasından seke seke yürüdüler. Geceleri ereksiz sokağa çıkanların, pusulasının olmadığını ikisi de biliyordu.

Devamını Okuyun  
“ZAMAN”A NAZİRE/Yücel KARTAL*

“ZAMAN”A NAZİRE/Yücel KARTAL*

Demek zeytinlik bu mevsimde böyle oluyormuş. Anlaşılan onlar da üşüyor mevsim değişince. Sanki her biri, bir iki metre uzağındaki ağaca sarılmak ister gibi… Evet, üşüdüm. Çok üşüyorum. Hem de onca kar boran görmüş olmama karşın… Burnumda eski kokular… Siyah beyaz fotoğraflar… Tangolu düğünler…

Devamını Okuyun  
Ada 412/Ruhşen Doğan NAR

Ada 412/Ruhşen Doğan NAR

Çocuklar kürek çekmekten yorulmuş dinleniyorlardı. Bir şeylerin ters gittiğini ilk fark eden, on yaşındaki Hasan olmuştu: “Eyvah anne, bot su alıyor. Bak, su dolmuş hep…” İki kadın kürekleri bıraktı. Hasan’ın annesi Fatma, elleriyle botun zeminini yokladı. Epey su birikmişti.

Devamını Okuyun  
Zaman/Münire ÖZGENCAN

Zaman/Münire ÖZGENCAN

Buraya daha önce de gelmiştim. Fakat zamanını hatırlamıyorum şimdi. Aynı kokuyu o zaman da duymuştum. Gözlerimi kapıyorum.Bu koku. Çok tanıdık. Kekrimsi. Zeytin kokusu. Buraya ait.

Devamını Okuyun  
Esmer/Özlem TÜM

Esmer/Özlem TÜM

Kadın yürüdü, kadın düştü, kadın ayağa kalktı…

Devamını Okuyun  
HUZURSUZ BACAK SENDROMU/Gonca BORÇA

HUZURSUZ BACAK SENDROMU/Gonca BORÇA

Otobüs yolculuklarını severim ya da severdim mi demeliyim bilmiyorum, ta ki bu sendrom başıma gelene kadar. Cam kenarına yastığımı koyar koymaz, kıvrılıp uyurdum. Gözümü açtığımda gelmiş olurduk. Deliksiz uyku dedikleri şey işte, dünya yıkılsa sen duymazsın.

Devamını Okuyun  
KABUK/Erinç BÜYÜKAŞIK

KABUK/Erinç BÜYÜKAŞIK

İçimdeki kuşlar kaçacak ufuklar arıyor bir süredir. Cehennemin içinde alevler içindeki kanatların benim gibi bir bai belasından kurtulma isteğini anlıyorum hayli hayli. Patlama sırasında meydandaki ölülerden biri olamamak. Ne büyük bir suç bu? Hayatta kalmak... Apartmanın kirli, loş boşluğunda bakışlarına takılıyorum. Kısık hıçkırıklarla karşıladı beni. "Gözaltında bir şey yaptılar mı?" Anadan üryan beklettiler desem. Koğuş soğuktu desem. Biraz ötemdeki Meral'in kanlı yüzünü gördüm yarım yamalak uykumda. Sabaha doğru bıraktılar. Alaca saatlerde ki sen kör bir zaman demiştin, bıraktılar. Ambülansları beklerken alana tomalarla girdiler o gün. Göz gözü görmüyor. Bu duman bulutu yerleşmişti üzerimize patlamadan sonra. Gün erkenden, tanrısal bir buyrukla batmıştı sanki.

Devamını Okuyun