Sağ şakağımın üzerine bastırdı silahın ucunu. Ne derler oraya bilmiyorum, namlunun ucu mu? Bu kadar yakınıma kadar elinde bir silahla geldiyse, tanıdığım hatta sevdiğim ve güvendiğim biri olmalı. Sonra bir şeyler söylemiş olmalı, hem de uzunca süren bir şeyler. Hatırlamıyorum. Tetiği çekti. Kurşun sağ şakağımdaki kemiği, belki de kemikleri delip, beynimin içinde hızla yol aldı.
Devamını OkuyunDua et, çocukların duası kabul olur. Dua etti çocuk masumca. “Doyasıya şeker yiyeyim, tatlı olsun ağzım dilim.”
Devamını OkuyunSonunda iyilerin ödülünü aldığı masallar anlatırdı çocukluğunda nenesi ona. İnanırdı anlamsız sözcükleriyle umut yüklü tekerlemelerine. Kendine büyülü bir dünya yaratırdı dinledikçe nenesinin kemikli yüzündeki mimiklerde.
Devamını OkuyunOh her yer pırıl pırıl, camlar tozsuz, taşlar cilalandı, son olarak şurayı da temizlersem, oh! “Nasılsın?”
Devamını OkuyunAylardan Şubat. Günlerden pazartesi. Herhangi bir gün yine. “Mavi gömleğimi bulamıyorum.” “Kirlide, daha yıkamadım.” “Offf! Onu giyecektim. Neyse.” “Bugün kadın gelecek, yıkar”
Devamını OkuyunSayısız gidişlerin ardından ufacık kalmıştı. Köyün saç örgülü saçı olan Remziye. Her gidenin ardından adeta küçülüyordu. Bir gece rüyasında “ ARTIK GİDEN OLMAYACAK” dediler. Kimdi, ses kime aitti. Uyandığı zaman saymaya başladı.
Devamını Okuyun