Yazının Tanıklığı/Tanıklığın Yazıları  

Kaldırım Üstü Yaşamlar/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Kaldırım Üstü Yaşamlar/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Sokağın başlangıcında yan yana ve hazır kıta duran adımlarım nasıl da itaatkârdı. Önümde uzanan yol ise öylesine belirsiz ve sessiz… Asfalt tüm ayak izlerini kabullenircesine anaçtı. Sol ayağım, sağ ayağımı geçmeye yeltenince yol önümde sendeledi; bedenim ayarsız bir ikileme girdi.

Devamını Okuyun  
Yutkunamadın/Emine AYDOĞDU

Yutkunamadın/Emine AYDOĞDU

Tepeyi tırmanıp ana yola inecektin. Nereden geldiklerini göremedin. Birden bire önüne çıktılar. Bisikletinin etrafını çevirdiler. Dünyanın öbür ucundan gelmişsin gibi bakıyorlardı. Omuzlarını kavrayıp, birbirlerinin üzerine doğru sertçe itiyorlardı. Bir çember içinde dönüp duruyordun. Kimi sarsarak, kimi hırpalayarak, kimi etini burarak dokunuyordu. Bu dokunuşlar, onları coşturuyor, kanlarını ısıtıyor, adeta çıldırtıyordu; hep bir ağızdan sürekli histerik çığlıklar atıyorlardı. Seslerin yankısı; zihnini yakıyor, çatlatıyor, parçalara ayırıyordu.

Devamını Okuyun  
BORÇ/Oğuz KARTAL

BORÇ/Oğuz KARTAL

“Hoş geldiniz efendim, rezervasyonunuz var mıydı?’’ dedi, kapıda müşterileri karşılamakla görevli kadın. “Hayır, maalesef.” diye cevapladı, yirmili yaşlarının sonunda, uzun boylu, iyi giyimli ve güleç yüzlü adam.

Devamını Okuyun  
Açlık Bozkırları/Erinç Büyükaşık

Açlık Bozkırları/Erinç Büyükaşık

Korkut Ata’nın Gökçen Kız’ın ahını aldığıdır. Rivayet olur ki koca bir şehirde gönüllü sürgün kadınlığına dövünen Gökçen televizyondan gelen Özbekçe şarkıya kulak verip bir hayli detone çıkan sesiyle usul usul şarkıyı mırıldanmaktadır. Kızını emzirdiği Taşkent günlerinden oldukça uzaktadır şimdiki zaman. Bozkırda er kişi diye belleyip evlendiği Korkut sünepenin tekiydi aslında. Her ay kızlar için gönderdiği paraları iç ediyor herif. 100 dolar 840.000 Sum… Kızları İstanbul’a getirmeli. Yatılı ev işlerini götürür onlar da. Mutfakta yemekleri hazır etmemi istedi Suna Hanım. Bugün konukları varmış. Damacana içindeki rakıya şaşkınlıkla baktı o sırada. Ancak damacana yetiyor bana, eğlendi Suna. Korkut kızın ahını aldı yine. Kızını aç açıkta bırakmam diye kutsal kitap üstüne yeminler etmişti puşt. Alkolü şehrin her köşesinde yasaklamışlar Taşkent’te. Firavun kafası, başka ne demeli. Kesin kaçak maçak buluyordur bir yerden bu herif. Şehrin göbeğindeki rezidansın inşaatında günübirlik inşaat işlerinde bile dikiş tutturamamış, atmışlar hımbıllığından iti geçen de. Başka bir inşaatta çalışmaya başlamış kızın dediğine göre.

Devamını Okuyun  
Sıradaki/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Sıradaki/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Tavanın beyazına kilitlenen gözlerim zaman kavramını yitirmiş gibiydi. Zifiri karanlıkla başlayan gece, sabah ezanına dek sürerken gözlerim inat edercesine tavandan ayrılmıyordu. Beyaz bulanıklaşmış beje dönüşmüş, hatta bir tutam griye bürünmüştü. Zihnim uykusuzlukla birlikte arıza vermişti çöl ortasında serap gören insan misâli.

Devamını Okuyun  
Güzelliğin Özgürlüğü/Gülnar KANDEYER

Güzelliğin Özgürlüğü/Gülnar KANDEYER

Mutlu oldu satın aldığı güzellik için. Baş tacı etti, her gün güzelliğini övdü. Böyle nadide bir parçaya sahip olmak herkese kısmet değildi. Onu yakınlarına gösterip kıskanılmayı hak ediyordu. Davet etti tanıdığını, dostunu, arkadaşını. Baş üstünde duran eseriyle tanıştırdı. Baş köşede sergilenmek üzere yerini aldı. Gün geçtikçe eskiyen değerler, güzelliğine zarar vermedi bu şahanenin. Fakat artık alışılmışlık devreye girmişti. Ne öven vardı kendisini ne değerini veren.

Devamını Okuyun  
HUZURSUZ BACAK SENDROMU/Gonca BORÇA

HUZURSUZ BACAK SENDROMU/Gonca BORÇA

Otobüs yolculuklarını severim ya da severdim mi demeliyim bilmiyorum, ta ki bu sendrom başıma gelene kadar. Cam kenarına yastığımı koyar koymaz, kıvrılıp uyurdum. Gözümü açtığımda gelmiş olurduk. Deliksiz uyku dedikleri şey işte, dünya yıkılsa sen duymazsın.

Devamını Okuyun  
SEVDAM ve SIRRIM/Gülnar KANDEYER

SEVDAM ve SIRRIM/Gülnar KANDEYER

Daha yeni yetmeyken tanıdığım bir kadındı. Âşık oldum, ellerine, bana verdiği emeğe. Sanırdım hiç ayrılmayacağız. Ben gençtim o geçkinceydi bir hayli. Bir zaman sonra gelmez oldu. Yetiştim bu sırada. Bu kez genç bir kız geldi yanıma. Yeşil gözlerimi sevdi, yeşilliğimi okşadı sevecenlikle. Gönül bu, kaydı genç kıza meyillendi. Ama unutmadı da eski sevdasını. Nerede kalmıştı bilinmez. Zaman zaman gelirdi aklıma sabahın ilk saatlerinde üzerime çiy düşer gibi.

Devamını Okuyun  
Ölüm Kayalığı/Emine AYDOĞDU

Ölüm Kayalığı/Emine AYDOĞDU

“Ben terliyorum” diyerek tepinmeye başladı. “Burası sıkış tıkış. Ayaklarımı hareket ettiremiyorum.” Su, gözleriyle Toprak’ı sakinleştirdi. Sabırla beklemesini öğütledi. Toprak, babasını özlemişti. Babası, üç gün önce mavi kamyonla götürülmüştü. Kamyona binmemek için direnmişti. Direnince ellerindeki sopalarla başına, sırtına vurup, tekmelemişlerdi. Kan içinde yerde kımıldamadan yatıyordu. Siyah çöp poşetinin içine koyup, kamyona fırlatmışlardı. Kamyonun kasasından güm diye bir ses gelmişti. Poşet yırtılmıştı. Babası kalkmaya yeltenirken, o ara Toprak’la göz göze gelmişti. Toprak’a “kaç uzaklaş” der gibiydi.

Devamını Okuyun  
AÇ KAPIYI GİR İÇERİ/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

AÇ KAPIYI GİR İÇERİ/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Ne sağ elleri ne de sol elleri birbirine yakınlaşmıştı. Yan yana yürüyorlardı önlerinde uzanan yol boyunca. Turuncu’nun tüm samimiyetini taşıyan genç adam, kendi adımlarıyla dahi dans ediyor gibiydi. Dışından içine doğru uzanan sessiz bir iletişim ağı vardı kimselerin duyamadığı.Yanı başında seyreden genç kadın ise iç sesiyle boğuşurdu dışardan aldığı tüm cesaretle.

Devamını Okuyun  
HANGİ DEVİRDE YAŞIYORUZ?(1)/Yücel KARTAL

HANGİ DEVİRDE YAŞIYORUZ?(1)/Yücel KARTAL

Sağdaki ahırların karşısındaki üstü oval ikinci kapının ipini çekince ahşap kapının sürgüsü, ağaçların birbirine çarptıkça çıkardığı o tangırtılı sesi köydeki bütün evlerde olduğu gibi bir kez daha çıkardı. Muhtar, basakların başında elindeki idare lambasını müfettişin önüne doğru tutarken “Buyurun buyurun!” diye tekrarlamayı ihmal etmedi. Onların arkasından evin büyük oğlu İsmail ile Deli Oğlan, bastıkça gıcırdayan basaklardan çıktı birer ikişer atlayarak. Son basağın başında evin hanımı onları karşıladı. İdare lambasını alıp kendi elindeki gaz lambasını tutuşturdu muhtarın eline. Hanım, “Üst yanki evde löküs lambasını yaktım, bu da sizde kalsın.” dedikten sonra kaçar adımlarla mutfak evine geçti.

Devamını Okuyun  
Otuz İki Kısım Tekmili Birden/Erinç Büyükaşık

Otuz İki Kısım Tekmili Birden/Erinç Büyükaşık

“İşbu dilekçede maruzatım olan şikayetimi bir önceki dilekçelerimde de ifade etmiştim. Yüksek makamlardaki beyefendilerin kulak ardı ettiğine ihtimal vermeyip bu sıkıntılarımı yeniden dile getirmek isterim. Öncelikle geçen akşam mahalleyi torbacılara, ite kopuğa bırakan, afedersiniz haddimi aştım, yani elbette emniyetten mesul bu arkadaşlara laf söylemek bana düşmez ama bir iki aynasız arkadaş çok fazla can ciğer kuzu sarması oldukları Akif’e kahve ziyaretine gidince canım sıkıldı bir şekilde. Kaç gecedir müşterileri eli ayağını çekince biz mahalleliler de zatı şahanenin pek sayın polisler tarafından kulağının çekildiğini, öyle hap, ot, şeker ve bilumum keyif verici şeyi satacaksan bari göz önünde satma, çaktırma oğlum dediklerini düşündük ne yalan söylemeli.

Devamını Okuyun