Sokağı Dinlerken/Ebru Zeynep DİŞİAÇIK

Çay bardağının içinde dönüveren kaşık sesleri iki kadının süregelen sohbeti ile taçlandığında dışardan geçen “Hurdalar alırımm!” cümlesi araya kara kedi gibi girmişti.

“Hur-daa-cııı!”

“Hurdalarrr alırıımmm!”

İki kadın, bir yandan çaylarını yudumlarken bir yandan da sokağı tam ortalarına alıyorlardı.

“Geçen evdeki eski televizyonu verdim hurdacıya. Ederinden epey düşük oldu ama hurdacı da nasiplensin diye düşündüm.”

Pencere dışında seyreden tüm sesler içeriye ulaşınca sokak ve oda bütünleşiveriyordu bir anda.

Balkondan balkona sesleniyordu fırıncının karısı. Camdan cama uzanan sohbet başlamıştı.

Fiskos sehpanın hemen sağında oturan Hayriye Hanım, oturduğu yerden görebiliyordu fırıncının karısını. İki dirseğini de pencereye dayamıştı. Çayından bir yudum alırken el sallayıp selamını vermişti. Tebessümün ardına sığınmıştı gıybet.

“Fırında hiç hijyen yok, farkında mısın? Geçen gittiğimde pek pis buldum.”

Handan Hanım başıyla onayladı, kekinden de bir ısırık aldı.

Simitçi sokakta günlük turunu tamamlarken çocuk sesleri her köşeye çarpıyordu.

Gün sonunda devridaim olmuştu.

Karanlığın çökmesiyle birlikte sehpanın yanı başındaki koltuk bir başkasını misafir ediyordu. Evin beyi Şemsi Bey...

Ortadan her iki yana ayrılan perde, odayı sokak ile buluşturuyordu.

Şemsi Bey’in boşlukta sallanan bakışları yorgundu.

Handan Hanım, beyinin orta şekerli kahvesini sehpaya bırakmıştı. Karşısına oturdu, tüm gün olanları anlattı. Sokağın tüm sesini döktü orta yere.

Şemsi Bey; gözünü sabit bir noktaya kilitlemiş, ayırmıyordu. Hanımı ise konuştukça konuşuyordu.

Günün tüm dökümü bittiğinde Handan Hanım’ın parmakları kahve fincanına uzandı, bir diğer elini ise beline koyarak sitemkârca nazlandı.

“Bugün de soğuttun kahveni! Buz gibi oldu. Yarın tekrar yaparım. Hadi seni yatırayım.”

Şemsi Bey’i yatağına yatıran Handan Hanım, koltuğu yeniden devralmıştı.

Sokak lambasının sarı ışığına karşı içli içli ağladı. Şemsi Bey’in beyaza dönmüş zihni onu bir başına bırakmaktaydı. Her gece, her gece ve her gece...

Ortamı yine sokağın sesi susturdu.

Gecenin tüm ayazını sırtlayan, gözlerini pencerelere aralayan bozacının sesi duyuldu.

“Bozaaaa booo!”