Havadan Sudan/ Gonca Borça

Toplantı salonunda bir şaşkınlık kol geziyordu, patronun düşüncelerine (onların tabiriyle fantezilerine) boyun eğmek isteyemeyen bir grupla, her konuda evet efendimciler karşı karşıya kalmış, gündemi tartışıyorladı.
Hikayenin kahramanı Patron Atılgan Bey her zamanki gibi satış konusunda büyük harflerle konuşmaya başlamıştı, “Ekmeği, tuzu herkes satar önemli olan Alaska’ daki insana buz satabilmektir”. "Tereciye tere verebiliyorsan konuşacaksın karşımda".
“Peki ama Atılgan Bey, havayı zaten bedava soluyoruz, bunu kim alır ki” diye söze başladı Bitirim eleman.
-İnsanlar bazen ürünü değil, bir hayali satın alırlar bunu unutma bay Bitirim, ayrıca benim satacağım sıradan bir hava değil, sıkıştırılmış temiz hava, beş gün boyunca şehirden uzaklaşmaya gerek kalmadan soluyacaklar, bundan iyisi Şam’da kayısı bay Çokbilir.
-Ama bu tüketiciye ne fayda sunacak ki, bildiğiniz hava işte, şaşkınlığımı hoşgörün, kimse bu kadar saf değil Atılgan Bey.
-Bunu bilemezsin Bay Bitirim. Bu havadan sen de satın alacaksın, insanların nasıl umutla saldırdığını görünce kendin de inanacak evinin her köşesini bu havayla dolduracaksın; satın almak için çok çalışacaksın, emek sarfedeceksin, yorulacaksın, uykusuz kalacaksın ama havasız kalmayacaksın. Hem ne önemi var bir fayda sunmanın canım, etrafımızda faydalı olan neyin kıymetini biliyoruz ki, ağaçları kesiyoruz, hayvanlara zarar veriyoruz, doğayı harap edip duruyoruz habire, bense bu kirli havayı değil, özel Kaz Dağları'ndan getirttiğim taze havayı satacağım.
Bir de lütfen ben buna “hava” demeyelim, aramızda konuşurken bile “oksijen terapisi” ifadesini kullanalım. Hem neden bu kadar şaşırıyorsunuz ki bundan yirmi beş yıl önce kalkıp bir adam suyu şişeye koyup satacağını söylediğinde de böyle şaşırmıştı sizin gibi fayda meraklıları ama şimdi siz o suları alıp içiyorsunuz, yalan mı?
-Ama Atılgan Bey, bunun hava olduğunu anlayınca tüketici düpedüz kandırıldığını düşünecektir. Oysa ormanlarda bu hava bedava… Pardon oksijen terapisi.
-Hadi be ne ormanı, orman mı bıraktık şehirde. Önemli olan insanlara sunulan fayda değil onu pazarlayabilmektir. Kes sesini de şu prof neydi adı Mermer Taraç mı Taraçoğlu mu onu bulup getirin bana. Bir de Sumru Dallı’yı bağlayın telefonuma.
-Sizin ticaret anlayışınızı hiç algılayamıyorum Atılgan Bey, inanın şaşkınım.
Atılgan Bey, umutsuz elemanları karşısında hiç engel tanımıyordu. Önce işin fizibilitesini araştırdı, taşıma maliyeti dışında pek bir maliyet yoktu ortada. Önemli olan da buydu işte, hemen kolları sıvadı. Sıkıştırılmış, bol oksijenli havayı pardon “oksijen terapisi” ni plastik tüplere doldurttu. Ambalaj zaten başlı başına içine çekiyordu insanı, pırıl pırıl ciğerlere sahip sağlıklı insan resimleri, sporcular, pembe yanaklı ince bayanlar, doğa içinde koşup oynuyorlardı. Şimdi ise bu hayalin içini doldurmak kalmıştı ki işin en kolay kısmı buydu zaten. Evi gösteren perdedir, boya ve cilayı binanın kendisinden önce tutacaksınız derdi hep.
Araştırmacılar Kaz Dağları'na gidip, havanın içindeki mineral ve faydalı gazları tespit ettiler. Bu hava her şeye iyi gelmeliydi ki Pazar geniş olsun. Romatizmadan, mide ağrılarına, kireçlenmeden kolesterole, şeker dengesinden, kalp rahatsızlıklarına, hiç birine dahil değilseniz kronik yorgunluğa, baş dönmesine, kansızlığa çok iyi geliyordu. Hiçbirisi sende yok mu o zaman olası hastalıklara karşı koruma görevi vardı bu ürünün. Sabahları aç karına biraz soluduğun zaman hiç hasta olmayacağının garantisini veriyordu sana,. Üstelik sigaranın olumsuz etkilerinden de koruyordu bu ürün. Yaşasın sağlıklı yaşam, yaşasın Jella Marka Oksijen Terapisi.
Önce Sn Prf. Dr. Şarla Tan Hanımefendi ciddi bir haber programında bu ürünün ismini vermeden bağışıklık sistemi üzerine etkilerini anlattı, sonra prime time kadın programına ürünü kullananlar çıkıp en az dört tüp kullanınca ciltteki lekeleri yok ettiğini, beş tüp kullanıldığında astımı nasıl iyileştirdiğini anlattılar. Hatta Programın ünlü konuğu Mermer Taraç bunun sürekli kullanıldığında kanserin panzehiri olduğunu ifade etti. Programın sunucusu Seza Dayan hanımefendi yeşil gözlerini patlatarak valla hocam “Jella Marka oksijen terapisi girmeyen eve Doktor girer.” değil mi Allah Aşkınıza diyerek iki göbek attı. Seyirciler müzikle coştu ve oynamaya başladılar. Bu arada şu an sipariş vermek isteyenler için ekranın altında durmadan telefon numaralar verildi. Normalde piyasadaki satış fiyatı 150 lira olan tüplerin hemen sipariş verildiğinde 85 liradan dağıtılacağı hatta yanında da saç bandı hediye verileceği anons edildi.. 

Seza abla “Kaçırmayın Anacım sudan ucuz bu ürün. “ diye çığlık attı. Hatta konunun uzmanı, bu ürünün, bebeklerde, çocuklarda, yaşlılarda bile kullanılabileceği, dinimiz açısından da hiçbir sakıncası olmadığını vurguladı.
“Doğal Metodlarla Çok Güzelim” kitabının yazarı aynı zamanda iki çocuk annesi, zengin koca bulmuş Sumru Dallı ise gazete röportajlarında güzelliğini oksijen terapisine borçlu olduğunu söyledi. Ancak Ünlü estetisyenlerin bir zamanlar en iyi müşterisiydi kendisi.
Ürün tanıtımı bununla da kalmadı, internette pazarlanmaya başladı. “Kaz Dağları'na gitmenize hiç gerek yok, Kaz dağları sizin ayağınıza gelsin, üstelik yol masrafının yarı parası fiyatına.” sloganı da tutmuştu.
Oysa küçücük tüpe sıkıştırılmış bir havaydı satın alınan, bir zamanlar hava civa diye önemsemediğimiz, eh işte havadan sudan meselelerdi.
Atılgan Bey bize piyasada muadilleri 15O lira olan havayı pardon Jella Marka oksijen terapisini, 85 liradan veriyordu ki inanın yarattığı mucize karşısında bu para sudan ucuzdu.
O küçücük tüplerin içinde bizim hayallerimiz ve umutlarımız vardı, biz aslında güzel bir hayatın hayalini satın almıştık, kaygılarımızdan azıcık kurtulmuştuk, ee sağolasınız Atılgan Bey, en azından biraz olsun hayal kurduk.