Dünya Soğuyacak mı?/Erinç Büyükaşık

Dünya soğuyacak, dünya ısınacak sonra. Güneşteki kara lekeler arttıkça dünya daha da ısınır. insanlar öyle söylüyor. Bir ön bilgi. insan kodlarını, genlerini bilmeli.

Birer yıldız tozu mitinin izinde geceyi izlemeyi deneyeyim, diye seslendi Nihat. Sus pus yine; içinde patlayan öfkeyi açık havada dağıtmak isteğiyle bir iki defa kalktı ayağa. Sendeledi ilkin. Işıl ışıl gök; maviden öte yeşilin ve kırmızının bir döngüde yer değiştirdiğini fark ediyor. 

Doğanın bir ritmi var. Yaşayan, ölen, soluk alan; döngünün içinde yeniden ve yeniden doğan bir dünya. "Birer yıldız tozu olmamız" miti, her yıldız aslında ölü gezegenlerin anılarıdır. Kendi geçmişleri içinde "doğurduğu" anılar ormanında gezindi gözü. Bir kahve daha içmeli. 

Kamp attıklarında insanseverlik değil insansız, doğayla hemhâl olma niyetindeydi. Araba gürültüleri, sahildeki rakı, "şerefe", "Hadi en acılı şarkıları" dinleyelim'ler, biraz müziğin sesini kıssak mı, kamptakiler rahatsız olur mu'lar arasında Nihat Duygu'ya yanlış zamanda tanıştıklarından dem vuruyor. Ah şu Anna olmasaydı! Keşke hayatımızın içine etmeseydi'lere evriliyor bir süre sonra. Işığın içinde gezinen ağacın toprakla kurduğu bağ, ağacın damarları kıpkırmızı sanki. Köklere dek... yer altındaki damarlara ulaşıyor bir an. "Cır cır" sesleri, susmuyorlar bir türlü;  gece, böcekler ve bizim çocuklar. 

Sabah deniz sıcaktı. Duygu'nun korktuğu kadar değilmiş. Sahil kalabalık da sayılmaz. Bir balık adam ekibi dışında kimse yok sabahında. Sonra insanlar cayır cayır güneşin altında yanacak. Bir ben yanmayı beceremiyorum, dedi Nihat sahildeyken. Henüz güneş yakmıyor. Kıpkızıl gökyüzü, gece ışıl ışıl olan gökten kalanlar. Geceden kalanlar. Bizler. 

Bu dünya soğuyacak. Sıcak, bu sıcakları arayacaksınız. Kuzey'e... Daha kuzeye göç edelim. İklim göçlerimiz. Şimdilik kuytu kamp alanlarında aradığımız serinlik, ılımanlık, ıssızlık. Doğaya kalabalıksız ses vermek mümkün mü?

Sabah sabah işletmedeki çocuğun sesiyle irkilmeler. Nihat uyanmış çoktan. İki günlük, kişi başı kamp ücretiniz abi; dün müzik sesi rahatsız etmiş aşağıdakileri. Araba kornaları, bağrışmalar, en acılı arabesk şarkılar "kamp" ücretine dahil değil. Kusura bakmayın halkın sahilleri falan dinlemeyiz. Devlet vergi istiyor. Nefes almanız için, toprağı işgal ettiğiniz için... Derneğimiz bunu yaparken vergiden kaçırıyor mu? Karıştırma abi böyle şeyleri.

Gece biraz serindi. Evdeyken vantilatörü üçe getirince ancak o serinliği  yakalayabilirdi Duygu. Doğal vantilatör. Son on yılda ortalama iki derece ısınmış dünya. Burada ateş yakmıyorsunuz değil mi, ülke yanıyor. Dört bir yandan.

Şu gezegende kaç yılımız kaldı. Şerefe, cheers, iyamas  vs....

Hadi uyanın, kahveyi ısıtıcaya koydum. Kampta da moka pod lüksü aramayın. Baristalığım buraya kadar. Su, kahve ve ocak. 

Nihat Duygu'ya usulca sesleniyor sırada. 

Yıldız mı kaydı yine? Bitcoin üzerine yatırım zamanı diye anlatıyor gölgede konuşurken. Altcoinlerde kaybetti birçok keriz anlayacağın. 

Yıldız kayması, o kadar romantikçe anlatageldiğimiz bir safsata aslında. Ne kadar materyalistsin Duygu. Duygu sağaltımına, yanılsamalarına da gereksinimi var insanın. Bugün poyraz var. Kıyının arkasını dolaşıyor rüzgar. Sırtımızdan vuruyor farkında mısın? Adeta yalıyor tüm gece. Bunu söyleyen Nihat olmalı. Biraz daha melankolik adamdır zaten. Öyle altcoin, bitcoin hesapları yaptığına bakma!  

"Yıldızın çökmesi sırasında oluşan bir süpernova patlamasıdır. Patlama sırasında yıldızın dış katmanları, içerideki yoğun çekirdeği sıkıştırır ve bir kısmı uzaya fırlatılır."

"Ah Anna olmasaydı!" 

Sahi nerede olurduk şu an Anna olmasaydı?