BİLİNÇ TUTSAKLARI/Erinç BÜYÜKAŞIK

“Elimde olsa hücrelerinizi bir tamirci titizliğiyle onarırdım. Ancak benimki bir nevi siber terapistlik. Sekiz yıl uzay zaman ve mekan psikolojisi alanında dirsek çürütsem de sahiden sizi şirketin gen bankasından çıkaramam ama dinleyebilirim istediğiniz kadar .” Gök plazanın en üst katında gezegenin yapay mavisiyle çevrelenmiş küreyi izledi. Yatıştırıcı ve sevecendi Z1’in ses tonu.

Beyin ne muhteşem bir şey değil mi, diye mırıldandı N2. Evren bile bu kadar karmaşık değil. Gezegenin en önemli terapistinin bürosundaki keşmekeşe gözleri takıldı. Kitaplar masanın üstüne yığılmış, bir yığın not, dosya, uzay ekranın üstündeki tozlar da birikmiş iyice. Hayatımı düzene sokacak kılavuzun kendi hayrı yoktu belli ki.

Küresel şirketin biyologları, DNA bankası, genetik bio bankalar, bütün genom vukuatları, özel hayatın ihlali bahisleri, bir tükürük veya saç telinden analiz edilebilen özel hayatlar. Yeni hastalıklar tedavi edilebilir ancak ifşa edilirse sağlık sigortasını kaybedip işinizden olabilirsiniz’ler N2'nin ağlamaklı cümleleri arasında gezindi. Kimlik bilgileri genetik malzemeyle ilişkilendirilebildiğinden bu yana şirket çalışanlarına kapıyı göstermişti CEO'lar. Anlaşılan yapay zekaların verim tablosundaki başarılarından N2 gibi binlercesini sepetleyeceklerdi. Güneş sisteminde bu zavallı, ucube gezegenin Dünya’nın kötü karikatürü olduğunu düşünüyordu ne zamandır. Terapistin şirketin CEO’su tarafından hazırlanan benlik döküm raporunu dikkatli okuduğunu fark etti ardından. Ürkütü buldu Z1’in yüz ifadesini. Beylik cümleleri bir hayli buyurgandı. Ayvaz kasap hepsi bir hesap demişler eskiler. Terapisti, gardiyanı aynı bu gezegende.

“Her seçim bir vazgeçiştir derler biliyorsunuz. Duyularımız sahiden gerçekliği gerçekten gösteriyor mu diye düşünürüm hep. Belki de gerçekliğimiz hassas illüzyonlardır. Bence algısal psikolojinizi tedavi etmeliyiz öncelikle. Bunun içinde öfkelerinizi de yatıştırmak gerekiyor. Rapora göre şirketin gen bankasını hacklemeye çalışmışsınız. Kendi gen bilgilerinizi silmeye çalışmışsınız. Kimlik bilgilerini yok etmeye çalışırken binlerce kişinin gen bilgilerini ifşa ettiğiniz tespit edilmiş. Alın porteksinizdeki ceza yolunda yapacağımız düzenlemeyle soru sorma yetinizi kaybedeceksiniz bu süreçte. Şirket ve yurttaşlık yasalarına aykırı davranışlarınızın öngörülen cezalarından biri bu. Raporlara bakıyorum da bunların yanında Bay X ve Y’ye gönderdiğiniz orta parmak işareti de cabası. Dijital gözlüğünüzün cıvatasını gevşetip beyin hasarı riskine de yol açmışsınız. Ben buna yol açan travmanızı anlamak istiyorum. Dilerseniz biraz derinlere inelim. Gün ışığının odayı ısıtmadığını fark etti, Küre ısıtıcıların bir süredir sağlıklı çalışmadığı kesindi zaten.

N2, tekli koltukta otururken yün hırkasına iyice sarıldı titremesi artınca. Gerçeklik soğuğun var olmadığını hissetmek de olabilir demişti bir iki bilim insanı geçen. Beynimizin kendi gerçekliğini yaratması sihirbazın şapkadan tavşan çıkaracak kadar bizi saf bulması gibi bir şeydi. Ya üşümüyorsam diye düşündü. Odadaki kameraların görme açısının dışına çıkmak istercesine kahve makinesine yöneldi.

Z1, yıllar önce gezegenle taşınan yazılım mühendisi babasını düşündü. Gen bankasını o kurmuştu, görü gözlüğünün de mucitiydi peder. Suç dürtüsünü önceden yok etme umuduyla safça bir buluştu anlaşılan bu. Babasının da belleğini ölmeye yakın yok etmişlerdi zaten. Sıra Kuku’ya geldi sonunda. “Benlik ‘kolektif biz’in en büyük düşmanıdır.” Şirketin sloganı duvarda koca harflerle yazılı. Gök plazanın giriş kapısındaki dev slogan canlandı zihninde: DNA’nız şirketin güvenli ellerinde…

Kırık bir gülümseme belirdi yüzünde.

“Sadece benliğimi şirketten kurtarmak istedim. Bunun travmalarla falan ilgisi yok. Fasa fiso bunların hepsi. Kameralar yetmezmiş gibi öngörülerimi, zihinimdeki her haltı, en güzel düşlerimi, karabasanlarımı devletin benden önce bilme hakkı olduğunu düşünmüyorum. Bu meselenin çocukluğumla uzaktan yakından ilgisi yok. Belki o CEO’lar yapay zekaların da başkaldırmak üzere olduğunu biliyorlar. Gerçeklik mücadelemi bir cam kemik kırılganlığıyla hakaret ve bölücülük olarak görmeyi bıraksın bu patronlar. Ben en azından zihin hapishanemdeki özgürce fantezilerimi bir buçuk kiloluk şu zavallı beynimde elektrik sinyallerime emanet etmek istiyorum. Şu kabloların bana sinyal göndermesini istemiyorum artık.”

“Kendindeki bu dirençten gözünü karartmışlık halinden memnundu. Nihayet konuşuyorum, iç sesimi zaten duyuyorlarda,  herbirini bağıra çağıra söylemeyi denemenin zararı ne. Zincirlerimden başka kaybedecek neyim var ki. Öfkesini dizginlercesine en uysal ses tonuyla söyledi bunu. Terapistin algı ekranındaki “temel ayarlar” simgesine basacağı kesin, başa döneceğiz. Tüm veriler ve anılar silinip yeniden uysal ve ödevlerini yerine getiren bir yurttaş olacağım belki. Ya elektronlarım direnebilirse…”

Bugüne kadar kimse başaramadı bunu. Z1 de başaramadı. Onurlu bir yenilgiydi en azından. Yaşlanan hücreleri onarma bahanesiyle direnç ve öz benlik modunu yine etkisiz hale getireceklerdi muhakkak. Direnişin başı olarak mimlenmişti zaten şirkette. Yüz tanıma sistemiyle gerekli kodlamaları yapabildikleri söyleniyordu. Kanlı canlı, insansı bir yapay zeka imal etme hayali gerçekleşmişti demek ki. Gezegendeki dedikodular boşa değildi zaten.

342. kattaki birimin uzmanlığı toplu gözetim ve rehabilitasyon olarak bilinse de zihin mühendisliği yaptıkları söyleniyordu zaten. Gök plazanın 238. katında sorgu ve ruhsal bakım birimine boşa gönderilmemişti. Z1'in parmakları algı ekranında gezinmeye, tedavi ve yatıştırma modu üzerinde gezinmeye başladı. Mahkum N2'nin gözlerindeki ürkütücü şaşkınlığı kavrayamadıbir an. Muhtemel ruhsal riskler dosyasındaki bilgiler hiç de iç açıcı değildi. İntihar riski yüzde yetmiş beş. Şizofreni riski önümüzdeki beş yıl da yüzde altmış. Rakamlar tedirgin ediciydi belli ki. Terapistin kaygıyla çevresine bakındığını ve bir iki e-postayı ivedilikle yanıtladığını fark etti.

Z1 odadaki sessizliği bozmak istercesine bir iki defa öksürdü. Artık terapi servisleri hücre ve elektron tedavisi üzerine de çalışıyor. Kafasındaki kabloların ekrana yansıttığı verileri N2’nin habire not alması hayra alamet değildi bu nedenle.

En iyi ihtimal bir buçuk gramlık beyninin duygulardan arındırılıp Z1’in yapay zeka üretim merkezinde işçi olarak programlanmasıydı. Soru işaretlerini kaybedeceği için iyice acınası buldu kendini. Sorgulama dürtüsünün yok edileceği belliydi bu elektro-terapiler boyunca. Yeni genetik kimliğinde kölece çalışmaya mahkum olacak ve bunu isteyerek yapacaktı. N2, bir an mahkumu yatıştırmak istercesine sessizliğini bozdu:

“Hele bu terapiler bitsin, algı ve karar ekranında infaz kesinleşir…”

“…Mesele sadece yasalara aykırı bilinç hackerlığı yapmanız ve dna bankamıza saldırınız değil. Kürenin altında barış içinde yaşarken çocukça özgürlük talepleriniz. Yurttaşlık ödev demektir, robotlarımızın müesses nizama dijital isyanından da haberim yok. Kayıtlarda öyle bir şey yok en azından. “ Gardiyan gibi nemrutlaştı bunu söylerken. “Ben yine de klinik psikolog olarak sizi yargılamıyorum. Meslek ahlakıma aykırı sonuçta bu.”

Gen bankasındaki belgelerde beş yıl sonra kanser riski taşıdığı da yazılı, şirket risk primini arttırmıştı bu nedenle. Küresel Evren Hizmetleri Müdürlüğü yaşı elliyi geçen yurttaşların emeklilik primlerini de ödememeyi, onları açlığa terk etmeyi de düşünüyordu zaten. Şunun şurasında beş yıl vardı ellisine. Şimdi bu dosyaları hacklemenin bedelini ödemekle kalmıyor yaşlılık suçundan da yargılanıyordu belli ki.

“Rapora göre sizin zihinsel tedavinizi uyaranlarınızı ve bilincinizi değiştirerek yapmamız gerekiyor. Bu meşakkatli bir operasyon. Ömür boyu yarı robot yarı insan kalma olasılığınız var. Bu anlamda anılarınızı silmek en doğrusu. Yeni bir güvenlik numaranız, genomunuz ve sosyal sınıfınızın olacak demektir bu. Bir ihtimal…Sözünü devam ettiremedi. Bir ihtimal evrim zincirindeki bir primata dönüşecekti. Denek olarak kullanılan yeni primatlardan birine…

“Şirket e-postayla gönderdiğiniz orta parmak işaretinden ceza vermek istemedi bu arada. Hakaret suçunu ertelediler raporda gördüğüm kadarıyla. Düşünce özgürlüğüne verdiği önemi bilirsiniz en üst kattakilerin. Sadece düşüncelerinizin yeni yazılım sorunları yaratması haklı olarak korkutuyor. Şirket politikası gereği…

“İyi yurttaş olacağım en iyi ihtimalle diyorsunuz.” Derin bir sessizliğe gömüldü ardından. Savunma yapmanın, kendini aklamanın anlamı yok sonuçta. Odanın karanlığında birkaç saniye beyaz bir ışık huzmesi belirdi. Büronun tozlu, kirli havasını bozan bir aydınlıktı bu. Küre evrenin yakınlarına düşen bir meteor olmalıydı. Dinozorların da nesli böyle yok olmamış mıydı? Ama şirket çoktan ışık savarlarla etkisiz hale getirmişti bu ışığı belli ki. Işık hüzmesinin yerini yeniden bildik tozlu karaltı alıverdi.

“Bir prototip algı izleyiciyle en iyi olasılık hücrelerinize ve elektronlara çok zarar vermeden sistem tarafından sürekli izleneceksiniz. Acı verebilir ilk zamanlar. Ama beyninizin ödül yoluna göndereceğimiz depominle sakinleşeceksiniz zamanla”

“Uyuşturucu vereceksiniz demek ki.”

“Küresel yasalarca yasal uyuşturucu sayılıyor elbette. Operasyonun bir ödül değil bir ceza olduğunu bilmeniz gerekiyor. Devletin mahremiyet yasaları yurttaşlarınkinden daha önemlidir sonuçta.”

Sözlerindeki bildik tekrarlardan sıkılıp saatine baktı.

"Bir saati doldurduk sanırım. Sizi küre zihin hapishanesine göndermem gerekiyor şimdilik. Dürtülerinizden arındırma sürecinde umarım şirkete destek olursunuz.”

Söylediklerine inanmaktan öte yasalaraca çizilen mesleki cümlelerdi ağzından çıkanlar. Karşısındaki mahkumun yerinde olmaktan haylice korkuyordu. Kaç terapist direnişçi fikirlerden dolayı zihin hapishanesinde çürümüştü sonuçta.

Ekrandaki sesler gözetleme görevlerinin tamamlandığını bildirdi. Mekanik ses gözetimin devam edeceğini söylüyordu.

Dışardaki inşaat sesleriyle irkildi Z1. Bitmeyen gök plaza inşaatlarından biri diye geçirdi içinden. Neyse zihindeki eleştiri mekanizmasını baskılamalı. Mahkumun haline düşmek de mümkün. Ses yalıtım sistemini çalıştırdı bir hamleyle.

Mekanik ses bir yargı kararını ekrandaki avatara söyletiyordu.

“Her seçim bir illüzyondur. Şirketimiz yurttaşlarına yeni kimlik ve benlik seçim hakkı vermekle evrensel hukuk normlarına uymaktadır. Mahkumun terapi sürecine siber mahkeme devam kararı vermiştir.”

Göz, gök plazanın en üst katındaki odasında mahkumun gardiyanlar tarafından hücresine götürülüşünü izliyordu. Şirketin gen havuzundaki diğer kimliklerin dosyaları ekranda belirdi bir süre sonra. Yeni gök plazanın inşaat gürültülerine söylendi göz. Binaların arasında güvenlik helikopterleri denetim amaçlı uçuyordu o sırada.