Öldürmek iç güdüsü içimde yönetemediğim, engelleyemediğim faaliyetleri örgütlüyordu. Öldürmek bir oyun, bir zevk aracı sanki geçmişte kalmış bir acının intikamı gibiydi. Sürekli aklımda birilerini öldürme planları ile yaşıyordum. Bir canlının son yolculuğunda, an be an oluşan atmosferi izlemek, ölüme giden yolda, gözlerde beliren korkuya, çaresizliğe tanık olmak. Kadın, kız, çoluk çocuk, hayvan, hamile fâni olsun da gerisi fark etmez.
Devamını OkuyunYazın ortasında yağan sağanak yağmur geç kalmış bir nisan özlemiyle otobüsün camını döverken ben de geç kaldığım hayatıma yetişebilmek için kestirme bir yol arıyordum. Zaman yolcularına öykündüğümden değil ama bugün ilk defa geri dönebilmeyi istedim.
Devamını OkuyunHikâyemi masala sayın, diye söz aldım... Yola çıkarken, “Bizim buralarda dünya bitti!”, demişti Şeho dedem. Sonra nerede olduğunu bilmediği uzaklara bakıp, “Ayaklarınızı çabuk tutup gidin, belki başka bir yerde bulursunuz dünyayı, yaralarım çağırınca dönersiniz”, diye eklemişti.
Devamını OkuyunTelevizyon ekranında celladını alkışlayan kalabalık bas bas bağırıyor kadının çevresinde. Kocasını aldatmış kadının iki ufak oğlu tedirginlikle izliyor kırbaçlı adamı. Bir, iki, üç, dört... alkışlar. Kalabalık her kırbaç darbesinde saymayı yeni öğrenmiş gibi koro halinde söylüyor sayıları.
Devamını OkuyunKayaları döven dalgaların sesiyle irkiliyor. Bakışlarını etrafta gezdirdikten sonra, altında oturduğu ağacın sallanan dallarına bakıyor bir müddet. Yere düşmekte olan birkaç sararmış yaprağı takip ediyor. Ölümünü izliyor yaprağın. Yok olup gidecek bir yaprağı eline alıyor; yakından inceleyip tekrar yere atıyor. Hiçbir şey hissetmiyor, ne yaprağa karşı ne de hayata.
Devamını OkuyunDenizin mavisine kilitlenen bakışları, parmaklarının arasındaki sigara yere düştüğünde uyanmışcasına sağa çevrildi. Zifte dönmüş kahvesi soğumuştu. Yenisi için ise sıcak su yoktu.
Devamını OkuyunRüyalar özgürlüklerimiz, ne güzel kimseye hesap vermediğimiz, bilinçaltlarımızı anadan üryan ortalığa saçtığımız gizli sığınaklarımız… Rüya gibi bir akşamımı pardon rüyamı eksik sözcüklerle de olsa sizlerle paylaşmak istedim.
Devamını OkuyunZamansız insan düşündü. Çok fazla şey yaşadım. Anlattığım -anlatmadığım. Paylaştığım - paylaşmadığım. Söylediğim -söylemediğim. Hissettiğim ama hissettirmediğim. Çok fazla şey. Bir dediysem on dedim içimden. Zamansız insan düşündü. Çok fazla şey yaşadım dediğinde, karşısındakilerin vurdumduymaz tavrıyla ben de demesini. Sonra düşündü. Belki de evet? .Yaşadı. Yaşattılar.
Devamını OkuyunÇocukluğundan beri el becerisi çok iyiydi. Yaşıtları oyuncaklarla oynarken, o doğadan topladığı taşlarla, sopalarla, toprakla, ağaç yapraklarıyla, suyla, bulduğu türlü cisimlerle hayal gücünü kullanarak yeni malzemeler oluştururdu. Adı gibi özgün olurdu yaptığı herşey. Yaptıkları hem çok estetik görünürdü hem de hayatı kolaylaştırıdı. Ailesinin maddi imkansızlıkları nedeniyle liseden sonra okuyamadı. Yeteneği nedeniyle de hem de evin geçimine katkıda bulunmak için daha orta okulu bitirmeden marangozun yanına çırak verdiler.
Devamını OkuyunGeceyarısının geleneksel tiryakileri için özel demlenmiş çayın iştah açıcı kokusu, kahvenin içinden dışarıdaki verandada lüks ışığı altında kumar oynayanları yalayarak gökyüzüne çıkıyordu. Kahvede son bir iki masa kalmıştı, ya da kalmamıştı. Birinde iddialı bir pişpiriğin son elleri dönüyor.
Devamını OkuyunDünya soluk, mavi bir nokta. Eğer uzaydan baksaydın; bir astronotun, kozmonotun gözüyle şaşakalır izlerdin kendini belki de. Niçin dünyaya geldiğini biliyor musun? Sen de bir kurbansın belki de.
Devamını OkuyunBütün gün yorgun düştüm, uykuya üşüştüm, bir de ne göreyim, devrim ağlaya kalmış dizlerimde. Bütün hafta gülmeyi öğrendim Şirazi'den emanet bir gül'den. Bütün ay, pankart gibi düşünmeyi, duvar yazısı gibi yaşlanmamayı öğrendim.
Devamını Okuyun