Bir sığırcık sürüsü çeper oyuklarına sığınmaya çalışıyor, köpekler dört ayağını bir noktada birleştirip çeper diplerine iyice sokuluyorlardı. Tipi bir mermi gibi çarpıyordu, her şeyin gövdesine. Pencere camını silmeyi bıraktı, usulca kalbine doğru çekti gözlerini.
Devamını OkuyunÇantasından bıçağını alıp dalın zayıf kısmını kesecekti ama eldivenlerini çıkarması gerekiyordu. Soğuktan hissetmediği dudaklarını ellerine doğru uzattı, araladı, dişleriyle sağ el işaret parmağından eldiveni yukarı doğru çekti, çantayı açtı ve bıçağı alarak yürümeye başladı. Bir adım, iki adım... kara bata çıka yürüyordu.
Devamını OkuyunBazı hâller ve bazı duruşlar vardır ki, fırından yeni çıkmış taze ekmek kokusu gibidir. Üşüşür burnunuzun deliklerine. Dil suskunlaşır o vakitlerde. Haykırış boğaza takılır. Gözler buğulanır. Kaybetmek istemeyiz hiç, hediye paketi misali sunulan insanları ömrümüzde.
Devamını OkuyunZilin çalmasına beş dakika var. Kapıda birikecek birkaçı yine. Erkenden çıkana ödül var sanki. Ayşe, Murat’ın omzuna sertçe dokunuyor. Gözlerini güç bela açıyor o an. Masadaki boş kâğıda koca bir daire çiziktiriyor zil çalmaya yakın. İçini bir hınçla karalıyor. Hâlâ almadı nöbetçi sınıf defterini. Bir an göz göze geliyor Murat’la. Valla hoca, bizim valide gidici diye ağlak ağlak dolanacak değildim okulda.
Devamını OkuyunKızımızın böyle geçe kalması, onun ve tayfasının paraları tomar tomar elden geçirdikçe gözleri doymaz mı olmuş ne? Rakamlara bak abi hayal bile edemiyorum. Ben ki koca koca banka kurmuş, tüm ülkede hatta Avrupa da parlatmış, adını duvarlara yazdırmış, sonra da içini boşaltmış ben bile bu kadar parayı lüpletemedim. Bu kadar gözlerini boyayamadım insanların, çok kısa sürede patladı bizim olay.
Devamını OkuyunKareli kasketi ve kül rengi paltosunun üzerinde parmaklarını usulca gezdiren Hemera Hanım, yitirilmişlik duygusunu tüm varlığıyla hissediyor, Zeynel’in bilinmeyen akıbetini, döktüğü gözyaşlarının sıcaklığında hissetmeye çalışıyor.
Devamını OkuyunTorun bağırır, dede görünmez değil görünüyor. Odura orda kara bir bulut gibi duruyor okulumuzun, işimizin, evimizin, tarlamızın ağaçlarımızın(…) üstünde. Televizyonda senfonik türküler eşliğinde uzaya gezi mekiği gönderme töreni vardı.
Devamını OkuyunÖzgürlük tutkunları ile efendiler arasındaki en önemli fark; kölenin güce ulaştığında, özgürleştiğinde zorbalık illetine yakalanmamasıdır. Zorbalaştığında efendisinden hiçbir farkı kalmaz. Özgürlük tutkunu ve savaşçısı erdemi asla elden bırakamaz, bırakmamalıdır.
Devamını OkuyunKocaman bir hüzün çöktü ninesi bunu söylediğinde. Şimdi kilometrelerce uzaklara göç etti tüm aile. Kurumuş gölü, çorak toprakları, kocamış heriflerin ölümü beklediği köyü düşününce bulutlandı gözleri, nohut oda, bakla sofa evde ölmek zor geldi yine. İçi sıkıldıkça sıkıldı. Kadının tarlalar, ovalar boyunca kaybolan gözleri mahallede zorlukla buldukları evin küçücük odasında hapsoldu adeta.
Devamını OkuyunHocalarımız bizleri, “Dünya siz çaba gösterdikçe zenginleşecek, ondan alacağınız pay o denli artacak” teziyle motive etmeye çalışırlardı. Yalancı mıydınız, geleceği mi göremediniz sevgili hocalarım. Sizin dediklerinizin hiçbirisi olmuyor. Barış, dünya barışı hayal bile değil, daha da kara günler bekliyor insanlığı. Hiç dahlimiz olmasa da, bizi bekleyen iklim krizinden payımıza yine en büyük dilim bize düşecek gibi görünüyor. Onların tuzu kuru tabii. Gözleri doymuyor her nedense bir türlü.
Devamını OkuyunDünyadaki en büyük güç, ne para, ne iktidar, ne petrol, ne altın, ne şöhret, ne bilim, ne teknoloji, ne nükleer bomba, ne topraktır. Dünyayı yöneten en büyük güç yalandır.
Devamını OkuyunYer altı kaynakları tükenene dek eski bir maden kolonisi olan, daha sonra ise sürgün gezegeni olarak kullanılan Mylov’da, Azim’in ilk günüydü. Cezaevi uzay gemisinin fırlattığı tek kişilik kapsülü, gezegene iniş yapalı daha bir saat olmamıştı. Üzerinde başka bir insan olmayan gezegende, dolandırıcılık suçundan dolayı mahkum olduğu üç yıllık sürgün cezasını çekmek zorundaydı.
Devamını Okuyun