FERİT EDGÜ’NÜN “GECE BEKÇİSİ” İSİMLİ KÜÇÜREK ÖYKÜSÜ ÜZERİNE BİR İNCELEME/Betül HASTAOĞLU ÖZBEK

20. yüzyılın sonlarında ön plana çıkan küçürek öykü, kısa, yoğun ve düşündürücü niteliğiyle modern çağın gereksinimlerine cevap veren yeni bir türdür. Bu türün yazarları eserlerinde, bir yere ait olamamanın yarattığı huzursuzluk, hiçlik ve yalıtılmışlık duygusunu yansıtmayı amaçlar.

Devamını Okuyun

YOL METAFORU VE KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA ARAYIŞ YOLCULUKLARI /Şerife YALÇINKAYA

Yolculuk, insanlık tarihinin ana konularından biridir. Tarih, bir yönüyle göçlerin, seferlerin ve bir mekânı terk edişlerin hikâyesidir. Bu sebeple de yolculuk dinî kıssalardan mitolojiye, mitolojiden efsaneye, hikayeyeden şiire kadar edebiyat metinlerinin vazgeçilmez bir ana teması olmuştur.  Yolculuk fizik planında olabileceği gibi maddeden mânâya, mânâdan maddeye, ya da tamamen mânâ düzleminde de ilerleyebilir. Sözgelimi Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Belh’ten Konya’ya gelmesi fizik planda bir yolculuktur.

Devamını Okuyun

NE OKUMAK DEĞİL, NASIL OKUMAK:FEMİNİST ELEŞTİRİ NESNESİ/KAYNAĞI OLARAK EDEBİYAT/ Ayşegül ARAMAN

Feminist eleştiri, topluma egemen olan modernist holistik kavrayışın tartışılmasından doğan kültürel çalışmaların bileşenlerinden biridir. Bilindiği gibi feminist hareketin ilk dalgası modernleşme projesiyle karşılıklı ilişki içerisinde gelişmiştir.

Devamını Okuyun

KİTAP İNCELEMESİ: GÖRME BİÇİMLERİ /Büşra ÜNAL

Bu çalışmada John Berger, Sven Bloomberg, Chris Fox, Michael Dibb, Richard Hollis tarafından hazırlanan “Görme Biçimleri” adlı kitabın bir değerlendirmesi yapılacaktır. Kitabın yazarından kısaca bahsedecek olursak; 2017 yılında kaybettiğimiz John Berger 1926 yılında Londra’da doğdu. Berger, etkili bir sanat eleştirmeni olmakla birlikte senaryo yazarı, romancı, belgesel yazarı ve ressam olarak da tanınıyor.

Devamını Okuyun

Bilge Karasu Gece'de 'yazar'ı Neden Öldürdü? /Ahmet ERGENÇ

Bilge Karasu’nun Gece’de yazarlık müessesesini sarsıp, kesintili, dağınık, parçalı, boşluklu ve kendini sorgulayan bir anlatı kurmasının ve bu yolla da yazarı öldürmesinin ardında da 'Aydınlanma' bakışından, ‘büyük anlatı’ ve ‘Tanrı-yazar’dan duyulan böyle bir şüphe yatıyor denebilir. İronik ve distopik bir siyasi roman diye tanımlanabilecek Gece üzerine söylenebilecek çok şey var.

Devamını Okuyun

Konuşan Kurmacalar /Fadime USLU

“Kurmaca Nasıl İşler?"i okumak, eğlenceli ve interaktif bir eylemin ötesinde bugüne kadar bir biçimde değerlendirilen kitaplarla, Wood’un okuma şansına sahip olmadığı kitaplara yeniden başka bir gözle bakmayı geçerli kılıyor. Farklı dillere çevrilmemiş, çevrilmesi gibi bir gayretin de henüz olmadığı pek çok yazarımızın uluslar arası düzeyde eleştirinin odağında olabilecekken bunun ihmal edilmesi doğrusu bir burukluk yaratıyor. Elbette bu, ayrı konu ama eleştiri kitaplarında aynı yazarların eserleriyle karşılaşmak, ötekini görmeyen ya da görmezlikten gelen veya yok sayan bir anlayışın ürünü.

Devamını Okuyun

YAŞAR KEMAL VE GABRIEL GARCIA MARQUEZ’İ ANMAK/Özlem ATAR

Bu yazı “sözün büyücüsü” Yaşar Kemal (Andaç, 2012) ile büyülü gerçekçilik akımının Latin Amerikalı usta temsilcisi Gabriel Garcia Marquez’den birer esere odaklanarak iki yazarı birlikte düşünmek üzere yola çıkmıştır. Bu çerçevede değerlendirilecek ilk eser, Kemal’in Dağın Öte Yüzü üçlemesisin ilk kitabı Ortadirek’tir. Kitap, ilk defa 1960 yılında Remzi Kitabevi tarafından basılmıştır. Kemal’in Dağın Öte Yüzü üçlemesi düş ile gerçek arasına sığınan yoksun köylülerin trajedisinden üç ayrı kesittir. Üçlemenin öteki kitapları, sırasıyla Yer Demir Gök Bakır ve Ölmez Otu, yoksul köylülerin Toroslar’ın iki yüzündeki yaşamına odaklanırken; Ortadirek, büyük oranda topraksız köylülerin pamuk tarlalarında ırgat olarak çalışmak üzere kutsanmış Çukurova topraklarına doğru inişine adanmıştır.

Devamını Okuyun

FERİT EDGÜ’NÜN “GECE BEKÇİSİ” İSİMLİ KÜÇÜREK ÖYKÜSÜ ÜZERİNE BİR İNCELEME/Betül HASTAOĞLU ÖZBEK - Kopyala

20. yüzyılın sonlarında ön plana çıkan küçürek öykü, kısa, yoğun ve düşündürücü niteliğiyle modern çağın gereksinimlerine cevap veren yeni bir türdür. Bu türün yazarları eserlerinde, bir yere ait olamamanın yarattığı huzursuzluk, hiçlik ve yalıtılmışlık duygusunu yansıtmayı amaçlar.

Devamını Okuyun