7. Sanattan Kesitler/Tevfik Eraslan

Bir kadının tek başına oturmuş televizyonda bir konser izlerken eski kocasının sessizce içeri girmesi ve korkutması ile başlayan bir drama. Karakterlerin zaten tamamen farkında olduğu, ancak bizim farkında olmadığımız bir adam, bir kadın. gerilim, korku, beklenti, ötekinin ihtiyacı, geçmişin gölgeleri gibi temaların eşliğinde bir zamanlar birbirini seven iki insanın derin ve karmaşık bir hikayesinin yavaş yavaş önümüze serildiği film. Tamamen bir apartman dairesinde ve sadece iki oyuncuyla çekilen, renkler ve sanat tasarımının muhteşem, oyunculukların mükemmel olduğu bir mücevher. Sovyet sinema geleneğinin belki de son temsilcisi popüler aktör ve yönetmen Nikita Mikhalkov'un olağanüstü filmi Ingmar Bergman ve özellikle Autumn Sonata filmini sevenleri üzmeyecektir. 

- Sen gittiğinde, bir düşünce bana aylarca işkence etti. Her şey ne kadar basitti. İşten eve geliyorum. Portmantoda iki yalnız mandal. Boş bir raf. Unutulmuş bir kravat. Eşyalarını bir bavula koyup gitmek çok kolay. Senin hayatın devam ediyordu ama benimki durmuştu. Aynı işe devam ettin, aynı şeyleri yaptın, aynı sözleri söyledin sadece her gün başka bir evden çıkmadın. Benim için bunların hiçbir anlamı yoktu. 

WITHOUT WITNESS (1983) 

Original başlık: Bez svideteley 

Yönetmen: Nikita Mikhalkov

Sinematografi: Pavel Lebeshev


 

Roma'da yaşayan bir İngiliz müzisyenin medyum komşusunun kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından vahşice öldürülmesine tanık olmasıyla başlayan korku gizem hikayesi. İddialı ama rahatsız edici dekorları, renk ve ışık kullanımıyla alan derinliğini veren ve ayrıntıları özenle resmeden kamera kullanımı ile görselliğin zirvesinde olan, klişelere yer vermeyen özenli ve labirent benzeri  hikayesiyle şimdiye kadar yapılmış en iyi korku filmlerinden biri. 70'li yılların saykodelik müzik sevenleri oldukça tatmin edecek hem merak uyandırıcı hem de acımasız bir Giallo başyapıtı olan film Argento'nun en iyi eseri olarak türün meraklılarını üzmeyecektir. 

- Bak, bazen, gördüğün şey aslında hayal ettiğin şeydir. Bir kokteyl gibi hafızanda hazırlanır. Öyle ki bir tadı diğerinden asla ayırt edemezsin. 

- Ama sana gerçeği söylüyorum! - Hayır. Gerçeği söylediğini sanıyorsun, oysa aslında... Sadece, gerçeğin sana göre olanını söylüyorsun. 

DEEP RED (1975) 

Original başlık: Profondo rosso 

Yönetmen: Dario Argento 

Sinematografi: Luigi Kuveiller 



Yatalak annesiyle yaşayan bir kadınının, evinin yakınında ölü bir kızı bulmasıyla başlayan çok hikayeli bir gizem draması. Ölü bir kızın bulunmasını beş farklı bakış açısından anlatan bu dehşet verici, dokunaklı ve gizem-gerilim cinayetinden ziyade dramatik bir hikaye. Kadrosunda bulunan iki Oscarlı ve beş Oscar adayının olduğu film, muhteşem oyunculuk performanlarıyla üst düzeye çıkarken parçalanmış zaman çizelgesi ve çoklu, paralel hikayeleri sevenleri üzmeyecektir. 

- Beni öpmüyorsun. 

- Sadece oraya uzanmış, sana tecavüz etmemi istiyorsun. 

- Olur. 

- Tecavüz etmemi mi istiyorsun? 

- Seni öpecektim. 

THE DEAD GIRL (2006) 

Yönetmen: Karen Moncrieff

Sinematografi: Michael Grady


 

Noel arifesinde anne-babalarının evinde Noel yemeği yemek üzere yola çıkan bir ailenin gizem ve korku dolu hikayesi. İronik repliklerle ile süslü ve temelde bir araba ve boş bir yolda geçmesine rağmen, gergin, korkutucu, korkunç bir atmosfere sahip, türün en iyilerinden biri olan film düşük bütçeyle neler yapılabileceğinin mükemmel örneği olan bir kült klasik. Mükemmel oyuncu kadrosuyla ince ve zekice işlenmiş ve bir tarzı olan film, The Twilight Zone, X-Files ve Stephen King hayranlarını üzmeyecektir. 

- Ailemin Noel yemeklerinin nesi var? 

- Ailen. 

DEAD END (2003) 

Yönetmen: Jean-Baptiste, AndreaFabrice Canepa 

Sinematografi: Alexander Buono


 

Bir grup mahkumun Paris'teki bir hapishaneden kaçmak için kazdıkları çukurun gerçek olaylardan alınmış hikâyesi. Gardiyanların çoğu zaman nazik ve arkadaş canlısı olması gibi pek çok hapishane filmindeki tüm can sıkıcı klişelerden kaçınan, çağdaş Fransız sinemasına aykırı olarak jeneriğin sonda göründüğü, müziğin hiç olmadığı, dar mekanlara karşın sinemaskop görüntü tekniğinin kullanıldığı sinema sanatını onurlandıran ve çoğu eleştirmene göre yapılmış en iyi hapishane filmlerinden birisi.

 - Yemek yemek istemiyorum ve yargıcın da yemek yemediğimi bilmesini istiyorum. Çünkü yemezsem bu onun suçu olur! 

- Tamam, ama yargıç yemek yiyor. Senin yemediğini bilmesi iştahını azaltmayacak. 

THE HOLE (1960) Orijinal Adı: Le trou 

Yönetmen: Jacques Becker

Sinematografi: Ghislain Cloquet


 

Kiralık bir suikastçının yolunda gitmeyen bir işinden sonra düştüğü durumun hikayesi. Kasvetli ve karanlık atmosferine eşlik eden hipnotize edici müziği, kararında kullanılmış gerilim ve şiddet sahneleriyle neo noir tarzı güzel çekilmiş, iyi oynanmış, ilginç bir hikayeyi iç sesiyle süslemiş bir intikam filmi. Alexis Nolent'in yazdığı ve Luc Jacamon'un resimlediği aynı adlı Fransız çizgi romanının uyarlamasında ALIEN³ (1992) yönetmeni David Fincher ve ALIEN: COVENANT (2017) ile PROMETHEUS (2012) başrol oyuncusu Michael Fassbender'ın olduğu bir filmde Tilda Swinton tarafından anlatılan o çok bilindik ayı fıkrasını duymanın enterasan olduğu film. 

"Amerikan askerî endüstriyel kompleksinin en sevdiğim yalanlarından biri hâlâ uykusuzluğun işkenceden sayılmadığını iddia ediyor olmaları." 

THE KILLER (2023) Yönetmen: David Fincher

Sinematografi:  Erik Messerschmidt


 

Genç bir kızın evli sevgilisini öldürmesiyle başlayan bir suç ve gizem draması. Filmin yüksek kalitesine katkıda bulunan siyah-beyaz sinematografi ve uyum sağlayan müzikleriyle oluşturulan atmosfer, gerilim ve sürükleyici gizemiyle unutulmuş bir cevher. İki Hollywood ikonu Bette Davis ve Olivia De Havilland'ın olağanüstü performanslarına ilaveten 70'li yılların bilinen dizisi Tatlı Cadı'daki kaynana Endora rolüyle gönüllerde taht kuran Agnes Moorehead, sıra dışı oyunculuğuyla Altın Küre kazandığı gibi yedi dalda Oscar adaylığı elde eden filmdeki tek oyuncu adaydır.

 - İnanamıyorum. Harika görünüyorsun. - Neye inanamadın? Burada olduğuma mı yoksa görünüşüme mi? 

-Yapma, yaşlı bir adama takılma. Bilirsin, kendimi ifade etmekte pek iyi değilimdir. 

- Hiç de öyle değil.

 HUSH...HUSH, SWEET CHARLOTTE (1964) 

Yönetmen: Robert Aldrich 

Sinematografi: Joseph F. Biroc