Oğuz Atay’ın ‘Unutulan’ Öyküsünde Hayal Unsurunun Kurgulandığı Gerçeklik Olgusu/ Veysel Altuntaş*

“Unutulan” öyküsü tavan arasında geçer fakat bu sadece bizim hayal dünyamızı sınırlandıran bir gerçeklik olarak kalır. Çünkü Atay bu öyküsünde tavan arasında bulunan herbir eşya ile kurduğu bağı anımsar. Yaşanmışlıkları gözler önüne serer.

Devamını Okuyun

Eski Edebiyattan Bugüne Kadının Metinlerdeki Görünürlüğü/Hüner Cora İle Söyleşi

(...)Çünkü kadınların! Mekân kullanımında hala çoğu şeyi ezberden düşünüyoruz. Sokakları düşünelim, sokaklar kamusal alanlar ama Osmanlı'da olduğu gibi sokakların da gecesi ve gündüzü aynı değil. 19. yüzyılın yarattığı çok büyük farklılıklardan biri de sokakların ışıklandırılmasıydı, sokak ışıklandırılınca gece ve gündüz arasındaki fark azalmaya başlıyor ama hala gece... Bugün de öyle, sokağa herkes çıkabiliyor ama kadınlar ve erkekler sokağı aynı şekilde yaşamıyor. Bir erkeğin yürüme deneyimiyle bir kadının yürüme deneyimi saate ve yere göre değişiyor. Şehrin içinde böyle yazılı olmayan çok fazla kod var.

Devamını Okuyun

Askerî Darbeler ve Tanıklık Romanları/ÇİMEN GÜNAY ERKOL

Tanıklık romanlarının bazıları kendileri de darbe süreçlerinde fiziksel şiddet, işkence veya kötü muamele görmüş, hapishanede yatmış ve travmatik deneyimler geçirmiş kişiler tarafından yazılmıştır.

Devamını Okuyun

Şiire Öykünen Öykü:Necati Tosuner’in Kısa Öykülerinde Şiirin Ayak Sesleri/Tacettin ŞİMŞEK*

Küçürek öykü ile şiir arasında çok yakın bir ilişki vardır. Türkiye’de şiirle kısa öykü arasındaki kan bağını vurgulayan ve yazdıklarıyla belgeleyen isimler arasında yakın dönem öykücüsü Necati Tosuner de bulunur. Yazar, “çok kısa öykü” diye adlandırdığı küçürek öykünün tanımımı yaparken “öykünün romandan çok şiire yakın durduğunun bir kanıtıdır” der. Bu düşünceyle örtüşen Tosuner’in kısa öyküleri, dize ve imge öykünmeleriyle açıklanabilecek özellikler gösterir. Gruplandırmak gerekirse, şiirin dizesine ve imgesine öykünür.

Devamını Okuyun

TEVFİK FİKRET’İN ÖZGÜRLÜK YOLUNDAKİ “İZLER”İ /Mutlu DEVECİ*

Servet-i Fünun sanatçıları, bireysel olanın etkisi altında kalan içe dönük soyutlanmış tiplerdir. Tevfik Fikret de etki kaynakları, yetişme tarzı ve mizacı gereği çoğu zaman bireyselliği önceleyen şiirleri ile ön plana çıkar. İzleksel açıdan toplumsal olanı dışladığı şiirlerinde kendini onlardan ayrı hisseden şair, yalnızlık ve tek başınalığın getirdiği özgürlük sayesinde yaşama tutunur. “İzler” şiiri de bu izlek etrafında kurgulanmış bir varoluş şiiridir.

Devamını Okuyun

“Şiir Nedir ve Nasıl Yazılır” Kitabı Üzerine 1/Bensu Fatma GÜR*

Yazar kitabının sunu bölümünde daha ilk cümleden itibaren kitap ismine atıfta bulunuyor, isminin kapsayıcılığını açıklıyor. Bunu ise şiirin tanımlanabilirliği sorusunu okuyucuya sunarak veriyor. Yazara göre şiir tanımlanamaz gibi bir yargıda bulunmak yeterli değildir. Çünkü var olan her şeyin tanımlanabilir olduğunu düşünmektedir. Bu konudaki görüşünü ise ‘’.... Belki de en doğru yaklaşım; bugüne dek yazılagelen tüm şiirlerin tek tanımının olamayacağını söylemek...’’ (Çolak 2011:7) Yazar sunumu bölümü boyunca şiirin öğretilebilir durumu konusunda negatif bir pozisyon alırken şiirsel bilgilerin öğrenilmesinin şiir yazabilmek konusunda son derece önemli olduğunun altını şüphesiz bir şekilde çiziyor. Ancak şiirsel bilgi birikimlerinin şiir yazmakta tek baĢına etkili olamayacağını ancak nasıl yazılacağının, bir şiirin nasıl okunacağının inceliklerini vermek açısından hayati bulmaktadır. Bütün bu bilgi birikimine sahip bir şair bu öğrenilenleri uygulamaya kalktığında çözümlenen şiirin aynısı yazılacaktır. Dolayısıyla bu da yazara göre özgünlüğe uygun bir durum değildir. Yazar burada bir anlamda her şiirin biricikliğini ve bir kez yazılabilirliğini vurgulamış olmaktadır.

Devamını Okuyun

“YAŞAMA DURAKLARI”NDAN BİLANÇO’YA: BEHÇET NECATİGİL’İN ŞİİRİ HANGİ ARADA’N TOPLUM’A GİDER?/ Doç. Dr. Ahmet Cüneyt ISSI*

Behçet Necatigil’in şiirinde iki dönem vardır. İlki,Kapalı Çarşı 1945), Çevre(1951),Evler(1953) gibi kitaplarında karşımıza çıkan ve şiirde “anlatma tavrı”nı benimsediği 1945-1955 arası dönemdir. Şair, “yaşama durakları”nın “bir de” kendi ben’inde meydana getirdiği duygu ve düşünceler etrafında döndüğünü söylediği bu şiirlerini “oyunsuz-imâsız”, düz ve oylumsuz bulur.

Devamını Okuyun

Osmanlı Kadın Şâirleri “Erkekler Gibi” mi Yazardı?/Şerife YALÇINKAYA*

Klasik tarihte, skandalların, entrikaların dışında kadına pek yer verilmez. Söz konusu olan Osmanlı tarihi olunca da klasik harem hikayeleri anlatılır. Kadın, kuş tüyü yastıklar üzerinde, ipek tüller içinde, yarı çıplak, kendisini her türlü cinsel arzuya hedef etmiş bir et parçası olarak tasavvur edilir. Çünkü böyle bir harem hem renkli, hem de egzotiktir. Hayali bir doğu, hayali bir harem yaratılır. Bu yazıda Klâsik Türk Edebiyatı şiir sahasında eser veren kadınların dillerinin cinsiyeti ve bu kadınların edebiyat tarihi içerisindeki algıları feminist yaklaşımlar ışığında değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Devamını Okuyun

SADRİ ERTEM’İN ÇIKRIKLAR DURUNCA ADLI ROMANINDA TOPLUMCU GERÇEKÇİ ALGI/Canan UĞURDAĞ*

Edebiyat ve felsefe her zaman birbirini besleyen iki kaynak olmuştur. Felsefenin ideolojiye dönük yüzü ise tezli olarak ifade edebileceğimiz edebî metinlerde kendisine yer bulmuştur. Felsefî ve ideolojik arka plânı sosyalizme dayanan Toplumcu Gerçekçilik ise edebiyatta kendisine önemli bir yer edinmiştir. Bu çalışmanın ilk bölümünde toplumcu gerçekçi algının tarihsel arka plânı ve özellikleri anlatılmıştır. İkinci kısımda ise Türk edebiyatında toplumcu bakış açısını en iyi yansıtan örneklerden biri olarak kabul edile- bilecek, Sadri Ertem’e ait Çıkrıklar Durunca adlı eser tanıtılmıştır. Ayrıca bu kısımda roman içerisinden, toplumcu gerçekçi bakış açısının edebî eserdeki yansımalarına dair örnekler de verilmiştir.

Devamını Okuyun

Kaybolan Anların İzinde: Aslı Erdoğan’ın Unutamadıkları/Nazan MAKSUDYAN

“Hiçbir şey insana hatırlamak kadar acı vermez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar.” (Kabuk Adam [KA], s. 1) Kabuk Adam’ın ilk cümlesi olan bu vurucu yargı, hem romanın bütününe hem de Aslı Erdoğan’ın yazarlık serüvenindeki duraklara ve oralarda karşımıza çıkan karakterlerin trajedisine dair çok şey söylüyor.

Devamını Okuyun